Gıda fiyatlarındaki artışın sorumlusu kim?

Gıda fiyatlarındaki aşırı artışla ilgili olarak hükümet sorumluluğu üstüne almayıp market zincirlerini gıda terörü yapmakla suçluyor, tartışmalar sürüyor.

BİM İcra Kurulu Üyesi ve aynı zamanda Gıda ve Perakendecileri Derneği Başkanı Galip Aykaç sorumlunun marketler olmadığını dile getirdi.

Peki gıdadaki artık insanları çok ama çok zorlayan fiyat artışlarındaki sorumlu kim?

Öyle ya, insanlar sağlıklı beslenmekte zorlanır hale geldi.

Ben de bu konuyu ekonomistlere sordum. Konuştuğum ve sözlerine, çalışmalarına çok güvenilen ekonomistlerin hepsi aynı şeyi söylüyor:

“Türkiye’deki enflasyonun nedeni uygulanan yanlış politikalar. Bu politika belirsizlik yaratıyor. İlk kez denendiğinin söylenmesine karşın kimse güvenmiyor. Bu güvensizlik ortamı da fiyatlara yansıyor. Politikanın değişmesi lazım ki beklentiler de değişsin.”

Bir başka ekonomi profesörü aşırı fiyat artışlarını şöyle açıklıyor: “Fiyatlardaki artışlar çok farklılaşınca çok farklı ürün gruplarında her ay farklı farklı hareket eder durumdayız. Bu durumda herhangi bir sektördeki işletmeci, kendi maliyetindeki artışların yanı sıra, diğerleri de artınca kendi malına da fazla etiket koyuyor.”

Yani her sektör birbirini tetikliyor. Gıdadaki artışı gören tekstil üreticisi, kendi fiyatına da en yüksek etiketi yapıştırıyor. Ya da gıda satıcısı, diğer piyasa ürünlerindeki artıştan etkileniyor.

Çünkü kimse, piyasalarda neler olup biteceğini tahmin edemiyor.

Gıda ve Perakendecileri Derneği Başkanı Galip Aykaç’ın açıklamasında, Türkiye’deki sebzenin yüzde 15’inin perakendeciler tarafından satıldığını, geriye kalan yüzde 85’inin manavlar ve diğer yerlere satıldığını söyleyerek soruyor: “Bu durumda yüzde 15’lik piyasasını oluşturduğu sebze ve meyveyle enflasyonun sebebi biz olabilir miyiz?”

Elbette fahiş fiyat uygulayan, ahlaksızlık yapan kişi, kurum ve kuruluşlar olabilir ama sebze örneğinde Aykaç haksız mı?

Bir başka ekonomi profesörü konuyu şöyle değerlendiriyor: “Şu anda en temel nedeni ÜFE endeksinin çok yüksek olması. Üreticilerin maaliyeti çok ciddi artıyor. Perakendeci de bundan dolayı fiyatı belirlerken en kötüsünü düşünüyor.”

Deniyor ki, “Domatesi tarladan 0 liraya yani hiç para vermeden alsak bile onun markete gelmesi 7,5 liradır.”

O zaman demek ki nakliye terörü, çalışan terörü, akar yakıt terörü devreye giriyor. Aksi taktirde niçin fiyat bu seviyeye yükselsin? Tabii ki işin şakası bu ama bu artışın nedeni istismarcılar olabilir mi?

Ekonomi hocaları oyun teorisini hatırlatıyor: “Oyun teorisi karşı tarafın ne yapacağını bilmiyorsanız, en kötüsünü yapacağını düşünerek hareket edersiniz der. Şu anda ürünlere fiyat belirlerken en kötüsü düşünülüyor. Maaliyetinin artacağına dönük belirsizlik var. Bugünkü fiyatlar gelecekte beklentinin de fiyatlanmasıyla oluşuyor. Piyasa, elindekini satınca sonra daha pahalı olacak diye düşünüyor ve her şey katlanıyor.”

İşin özü şu:

Elbette ahlaksızlık yapan vardır. Fakat kimse ekonomi politikalarına ve yönetimine güvenmeyince, fiyat artışlarının önü alınamıyor. Bu kadar basit.

Siyaset, “Ben yapmadım o yaptı" diyerek, her zaman başkasını suçlayarak fahiş fiyat artışlarını önleyemez.

TAKSİCİLERE ÜZÜLÜYOR MUSUNUZ?

Geçtiğimiz gün İstanbul’da taksiciler, İBB’nin kendilerine haksızlık yaptığını, gereksiz cezalarla karşı karşıya kaldıklarını söyleyerek eylem yaptı. Ekrem İmamoğlu’nu protesto ettiler.

Elbette haklı nedenleri de vardır. Fakat şunu belirtmek gerekir ki, kimse taksicilere üzülmüyor, acımıyor, desteklemiyor.

İstanbul’da halkı canından bezdirdiler. Vatandaşa o kadar kötü davrandılar ki birçok olayda adları kötüye çıktı. Artık kimse onlara ne acıyor ne üzülüyor.

Benim de birçok taksici dostum, yakınım, akrabam var. Biliyorum ki bu satırları okuyunca bana gönül koyacaklar fakat işin bu noktaya gelmesinin nedeni biz değiliz, vatandaş değil; taksici esnafı.

İBB’ye protesto ettikleri günkü sosyal medyada yazılanlara bir baksınlar, ne demek istediğimi daha iyi anlayacaklar.

İstanbul’da taksici esnafının en kısa sürede kendilerine çekidüzen vermesi gerekiyor. Yoksa ne onların sorunu çözülür ne de vatandaşın.