Normal doğum lobisi

Normal doğuranlar kraldır, onlara plaket verilsin, maaş bağlansın. Sezaryencilerin gözüne kirpik kaçsın, ayak serçe parmağını çekyata vursun.

Saatlerce suni sancı çekip yarışta uzatmalara giden, umut vadedip skora giderken son düzlükte epudrale göz kırpanların kafalarına çuval geçirilip Taksim’de ifşa edilsin.

Geldiğimiz nokta tam da budur. Böyle bıçak sırtı konularda suya sabuna dokunmadan yazması zor olduğundan, fikir beyan etmemekti niyetim. Gel gör ki, analık coğrafyasında başka konu yok. İki kelam edeyim de şu konu benim açımdan sonsuza dek kapansın.

Dünyada görüp görebileceğiniz en rahatına düşkün, en konformist kişisi olarak bir gün normal doğum yapacaksın deseler, oracıkta doğum sancısı çekmeye başlardım herhalde. Yaşamımda adrenaline yer yok. Bundan dolayı ki, heyecan arayan, extrem sporlara merak salıp dağdan bayırdan atlayan tiplerin ağzına hep terlikle vurmak istedim.

Heyecanım bir kaplumbağa ile aynı seviyede kalması gerektiğinden, kalp atış hızımı artıracak riskli davranışların hepsi benim açımdan sportmenliğe aykırı kabul edilir.

Böyle bir insana normal doğum teklif edeceğine küfür et daha iyi. Haliyle benim doğum sürecimin ameliyathanede bitmesi beklenirdi; lakin şaşırtmak bizim işimiz... Bildiğin köy usulü epudral falan da olmadan "ebe kadın sıcak suyla temiz havlu getir " temalı doğum yaptım.

Size nasıl doğurduğumu anlatmadım değil mi? Hee iyi o zaman anlatacak da değilim zaten. Fakat doğum sonrası yaklaşık 6 bin 500 kişi tarafından doğum şeklim soruldu, normal doğum yaptığım için tebrik yağmuruna tutuldum. Oysa beni değil, şıp diye arzı endam eden, dünyaya ayak basma sevdalısı bebemi tebrik etmelilerdi.

Birdenbire aslan oldum, kaplan oldum, cefakâr ana oldum. İyi de normal doğum yapmaya da bilirdim. O halde mutlaka, "Anacım 8 saat suni sancı çektim, sonunda bebeğin sağlığı tehlikeye girdi de ondan acil sezaryene alındım" demek zorunda mı kalacaktım?

Gözüm korktu, işime gelmedi, ne bileyim içim yemedi desem olmuyor muydu? Kolaya kaçmış bile olsam, zaten doğum sonrası lohusalık cinnetinde dünyayı tersten göreceğim için yapacağım son kolaycılık ve rahat arayışı olması sebebiyle o kadarı da hoş görülemez miydi?

Demesinler, söylemesinler diye muhakkak anlamlı ve anlaşılabilir bir açıklama yapmam mı gerekecekti?

Benim gördüğüm şu: Sezaryenle doğum yapanların azımsanmayacak bir kısmı hoş görülecek bir gerekçe sunma ihtiyacı hissediyor. Kimse bir şey demese bile tenkit edildiklerini düşünüyor. Hâlbuki anne adaylarını sezaryen doğuma yönelten de kendi annelerinin yaşadıkları akıl almaz şehir efsaneleriyle dolu, kötü doğum hikâyeleri.

Kadın sohbetlerinde konuşulan o hikâyeleri dinleyen genç anne adayı bırakın sezaryenle doğumu, kocasının doğurmasını talep etse yeridir. Kadının safi zihnini korku tüneline sokup sokup çıkarıyorsunuz, sonra her nasılsa, "Kolaya kaçıp sezaryen olmuş" demek için yanında ilk siz bitiyorsunuz.

Demem o ki, sosyal medyada dönüp duran "Sezaryenle de doğursan iyi annesin, normal de olsa iyi annesin" içerikli yazıları görmekten bile utanıyorum.

Zaten yetersizlik hissinin pençesinde kıvranan annelerin sırtını yalandan sıvazlamaktan başka bir işe yaramıyor. İyi annelik doğumhane kapısında başlamıyor. Öyle olsaydı doğumhaneden çıkıp cami avlusuna koşmazdı bazılarımız...