Şov ve hassasiyet

Deprem ve orman yangını gibi afetlerde en önemli olaylardan birisi de hiç şüphesiz afetzedelerin moral ve motivasyonunun yüksek olmasıdır.

Depremin ikinci günü yola çıktığımı daha önce de yazmıştım.

Adana’yı geçip Osmaniye’ye doğru ilerlerken Kadirli yakınlarında konvoy halinde bir grup aracın siren çalarak arkamızdan geldiğini gördüm. Sonrasında bu araçlar yine siren çalarak bizi geçtiler ve Kadirli yolundan dönüp geri gittiler. Nereye gittiklerini görmedim.

Bu araçlar Ankara Büyükşehir Belediyesine ait cenaze nakil araçlarıydı. Yanımda birlikte gittiğimiz Ege ve Çağan’la bu uygulamaya anlam veremedik ve açıkçası yadırgadık da.

Sonrasında AFAD yetkililerine cenaze araçlarının böyle bir siren çalarak gitme uygulaması olup olmadığını sordum. Böyle bir uygulamanın olmadığını söylediler.

Depremde yakınlarını kaybetmiş ya da kaybetme riski yüksek olan insanların bulunduğu bir bölgede o şekilde siren çalarak dolaşmak oldukça moral bozucu olacağı muhakkak.

Bunun ardından dün AFAD merkezine gittim. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın depremzedelerin moral ve motivasyonlarını düşürmemek için cenaze araçlarının sevk ve idaresin için tüm belediyelerden cenaze araçlarını ve tabutları bölgeye gece sevk edilmesi talimatı verildiğini öğrendim.

Bir tarafta bu çalışmayı sessizce yaparak insanların moral ve motivasyonunu düşürmeme gayreti, diğer tarafta da bunu bir şova dönüştürme çabası.

Belki Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’nın bundan haberi olmayabilir. Benim kendisiyle de bir alıp vermediğim yok. Kendisi ile daha önce çalıştım. Üstelik evlendiğimde nikah şahitlerimden biri olmuştur. Ama bu özensiz davranışını ne kendisine ne de ilgili birim çalışanlarına yakıştıramadım. Ankara’da yaşayan bir vatandaş olarak da onlar adına utandım.

Açıkçası söyleyecek laf bulamıyorum.

Ben hayır işlerinde reklam yapmanın hatta yarış yapmanın da yanlış olduğunu düşünmüyorum. Elbette, yapılan çalışmalar kamuoyuna duyurulmalı. Bu durum diğer insanların ya da kurumların da katılımı için teşvik edici olur.

Yaptığınız iyilik ve desteğin maksadını aşan bir şekilde bir şova dönüştürülmesi hiç de şık olmayan bir davranıştır.

Maksadım kimseyi karalamak değil.

Gördüğüm ve yanlış olduğunu düşündüğüm bir hadiseyi sizlerin de takdirine sunmaktır.

Başka bir amaç ve gayem de yoktur.

Neden olsun ki.

Bu tür konularda daha büyük hassasiyetlere ihtiyacımız var. Bu günler geçer ama yaşanan travmalar kolay kolay geçmez. Sizin, orada yaptığınız şov ya da gösteri diğer insanlar için bir yıkıma sebebiyet verebilir. Bir belediye başkanı ya da ilgili birim yöneticisinin bu konularda hassasiyet gösterecek kadar yeterlilikte ve yetkinlikte olması da gerekir.

Toplum olarak yaşadığımız depremin yaralarını sarmak için uzun süreli bir iş birliğine ve hassasiyete ihtiyacımız var.

Tüm bunların üstesinden gelebiliriz.

Yeter ki biraz empati kuralım.

Biraz daha eşrefi mahlukat insan olan, insanın insan onuruna yakışır hal ve davranış içerisinde olması beklenir.

Ama maalesef görülüyor ki bu beklenti her zaman karşılanamıyor.

TÜRKİYE TEK YÜREK

Türk Milleti yaşadığımız deprem dolayısıyla ilk günden beri adeta yardım yarışına girdi. Daha önce çeşitli oranlarda ayni ve nakdi bağışta bulunanlar tekrar tüm televizyon kanallarının ortak yayınlarında da adeta bir yarış halindeydi.

Aslında sadece bir maaş bağışlayan cumhurbaşkanı adayına ve başbakan adayına ilişkin bir şeyler yazacaktım. Ancak, onların da içlerinden o kadar gelmiş ne yapalım.

Türk Milleti, büyük bir millet, yüce gönüllü bir millet. Konuyu film izler gibi ekranlardan izleyenlere lafım yok.

Biz tarihin en yıkıcı depremini yaşadık. Binlerce yıldır yıkılmayan tarihi yapılar yıkıldı. Bunların hepsini bilerek değerlendirmek gerekir.

El ele, yürek yüreğe vererek daha güzel şehirler inşa ederiz.

Kimsenin şüphesi olmasın.