Türkiye-Suriye: Yeni başlayan süreç, hassasiyetler, dinamikler…

2022 yılının son günlerinde yaşanan en önemli gelişmelerin başında hiç şüphesiz MSB Hulusi Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan’ın Moskova’da Suriyeli mevkidaşları ile görüşmesi gelir.

11 yıldır süren Suriye İç Savaşı'nın kutuplaşmış ve karşıtlaşmış iki tarafın karar hiyerarşisinde zirvedeki makamlarının Rusya’nın arabuluculuğunda bir araya gelmesi, üretebileceği sonuçlar açısından son derece önemli ve hassas karşılıkları var.

MİT Başkanı Fidan’ın, Suriyeli mevkidaşı Ali Memlük’le geçmişte de yaptığı görüşmeler vardı, ancak bunlar sorumluluk altı görüşmelerdi.

Şimdiki görüşmelerin farkı şu:

- Devletin resmi uçağıyla gidildi

- Kamuoyuna açık yapıldı

- Resmi sorumluluk seviyesinde

- Esat Yönetimi üzerinde etkili "arabuluculuk" üzerinden icra edildi

- Uluslararası hukukta bir karşılığı var

- Ve Ukrayna Savaşı'nda karşıtlaşmış tarafları güçlü bir şekilde ilgilendiriyor

Şimdi de şunu söylemek gerekiyor: Önümüzdeki bu olası süreç son derece zor olsa da, iç savaş boyunca hiç tecelli etmemiş devlet idarelerin müşterek tecellisi adına son derece önemli, olası bir etkiyi ve değişimi içinde barındırıyor.

Öncelikle güven inşası gerekiyor mu? Bu kolay mı? Kesinlikle çok zor.

Peki güven inşasına gerek var mı? Yani süreç, güven inşası olmadan da yürütülebilir mi? Bu da mümkün, ama tabii ki bu çok daha zor.

Rusya’nın amaçladıklarını da iyi okumak gerek.

Her şeye rağmen öncelikle ön koşulsuz bir sürecin başlaması -ki tarafların bu safhada bunu kabul etmesi bile zor, ama başka çaresi de yok- gerekiyor. Çünkü artık kördüğümün, kilitlenmenin çözülmesi, kördüğümden, kilitlenmeden beslenenlerinden de tekerine çomak sokulması gerekiyor.

Yoksa Suriye parçalanacak, en iyisiyle üniter yapısı bozulacak.

Artık sürece dair bir iradenin kendini gösterdiği anlaşılıyor. Bu çok değerli. Artık Dışişleri Bakanları'nın bir araya geleceği, ardından da uygun bir zemin oluşturulabilirse, yılın ilk altı ayı içinde Beşar Esat ile Erdoğan’ın bir araya gelebileceği konuşuluyor.

***

Bu süreçle ilgili öncelikle AB ve ABD’nin Türkiye’yi sürekli ötekileştirmesi, kendinden ittirmesi, özellikle Suriye başta olmak üzere yalnızlaştırması ve Suriye’deki kilitlenmeden/çözümsüzlükten beslenmesi ve YPG/PKK’yı beslemesinin en doğal sonucu diyebiliriz. Müttefikleriyle başta YPG/PKK, FETÖ, Doğu Akdeniz ve Yunanistan meseleleri üzerinden derin bir güven bunalımı yaşayan ve Suriye’deki hamleleri sürekli baskılanan Türkiye'nin, çözüm üretmek, en azından süreci geliştirmek adına başka alternatiflere yöneldiğini görüyoruz.

Öte yandan, Rusya arabuluculuğunda gelişen bu süreç; Rusya’nın Türkiye’yi yanına çekme çabasının en net meyvelerinden biri olma özelliği taşıyor. Açıkça söylemek gerekirse, Rusya, Atlantik ile Türkiye arasında oluşan çatlağı iyi görüyor ve son derece mahir bir şekilde kullanmaya çalışıyor. Atlantik ise "hâlâ" o nobran, kibirli, üstten bakmacı, bencil, baskıcı ve ötekileştirici yaklaşımlarıyla Rusya’nın ve Putin’in ekmeğine yağ sürüyor.

Tabii bir de Rusya’nın, Ukrayna Savaşı'nın kendisinde ürettiği hassasiyetleri okuması ve ona göre geliştirdiği yeni siyaset ve stratejiler var. Sonuçta Ukrayna Savaşı, Rusya’nın etki, inisiyatif, güç ve varlık ürettiği bütün coğrafyaları doğrudan ya da dolaylı etkiledi. Rusya’nın bu coğrafyalardaki inisiyatiflerini kaybetmemesi, "yıkılmadım, aslanlar gibi ayaktayım" mesajını içini doldurarak vermesi hatta yeni kazanımlar, inisiyatifler üretmesi onun için çok değerli. Sonuçta, onun açısından da Ukrayna Savaşı'nın ürettiği hassasiyetler üzerinden Batı ile çok sert bir mücadelesi ve verdiği bir mukavemet testi var.

Bunun daha da ötesi Rusya’nın arabuluculuğundaki ve etkisindeki bu süreç gelişir, Türkiye, Suriye rejimiyle barışır ve bir iş birliği ortaya çıkarsa Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinde yeni bir gerilimin baş göstermesi kaçınılmaz gözüküyor. Sonuçta Atlantik, Suriye Yönetimini farklı gerekçelerle daha fazla izole etmek, daha fazla sıkıştırmak istiyor.

Sonuçta herkes biliyor. NATO ülkesi Türkiye, Suriye Devlet Başkanı ile yeniden diyaloğa girer ve bu süreç gelişirse başta ABD/Atlantik’inkiler olmak üzere Suriye’deki pek çok hesap, strateji ve oyun bozulur.

Ve bu mesele sadece ABD ile Atlantik ile ilgili bir mesele kesinlikle değil.

Yarın devam edeceğiz.