Ukrayna savaşı üzerinden teolojik/kavramsal çatışma, karmaşa ve derin kaos

Ortadoğu’da işgal ve istilaların, savaş ve iç savaşların ürettiği bütün öfkeyle, hışımla vekaletler savaşı sürüp giderken acı bir gerçekle yüzleşmiştik: Aynı Allah’a, Kitap’a ve dine inandığını söyleyen Müslümanlar birbirini doğruyordu.

Müslümanlık iddiasındaki halklar, topluluklar, güç odakları, devlet dışı aktörler ile etnik-dini-mezhebi-meşrebi ve siyasal İslamcı terör örgütleri; birbirlerini ‘Tagut’, ‘Mürdet’, ‘Zındık’, ‘Kafir’, ‘Münafık’ olmakla itham edip saldırıyorlar ve birbirlerini öldürüyorlardı. Kendi teolojik öğretileriyle de kendilerini sağlama alıyor, kendileri ölürse şehit, cennetlik; karşı taraftan öleni ise cehennemlik olarak tanımlıyorlardı.

Bu durum Hristiyanlıkta yaşanan mezhep, menfaat ve ruhban temelli 100 Yıl, 30 Yıl Savaşları'na büyük benzerlikler göstererek, Sünni-Şii ve karşılıklı itham ve suçlamalarla Mümin-Kafir çatışması gibi gözükse de zaman içinde Mümin-Kafir, Sünni-Şii savaşı olmakla kalmadı. ‘Mezhep içi tekfirler ve çelişkilerle birlikte’ daha da parçalanmış, dağılmış ve ekmeğe yağ süren teolojik-güç-örgüt ve menfaat savaşı olarak kendini gösterdi.

Ve Ukrayna savaşıyla birlikte bu da bambaşka bir boyuta evrildi. Ortadoğu’da egemenlerin menfaatleri, hesapları, hesaplaşmaları, stratejileri ve ürettikleri karmaşa doğrultusunda Müslümanların birbirlerini yedikleri ve vekil halklar, topluluklar, mezhepler, meşrepler, siyasal İslamcı biçimler, güç odakları, devlet dışı aktörler ve terör örgütleri üzerinden süren vekalet savaşları Ukrayna Savaşı ile yeni bir boyuta gitti.

Artık savaş ‘Vekil Devletler’ savaşıydı. Hatta Atlantik’in kullandığı/desteklediği bir vekil devletle; bir asil devletin, süper gücün savaşı.

Vekil üzerinden asil/süper devletin gücünü, itibarını, istikrarını bitirme savaşı.

Bu savaşın sonuçlarını da ömrümüz yeterse okumaya, takip etmeye çalışacağız.

Bu savaşta, savaşın özgünlüğüne bağlı olmak üzere yeni ve bambaşka ‘Bir Karşıt Cihat’ denklemi-çelişkisi-kaosu gelişti.

Rus Ordusu'nun içinde başta Çeçenistan’dan olmak üzere, Rus hakimiyetindeki alanlarda yaşayan Türkler ve Müslümanlar savaş alanlarında boy gösteriyor, cepheye, hatta ön saflara sürülüyordu.

Buna dair; Rusların Türkleri ve Müslümanları ön saflara sürmesi, kırdırması, feda etmesi, kullanması gibi pek çok tartışmalar yaşandı.

Sonra bir benzer durumu Ukrayna Ordusu'nun içinde de gördük. 44 milyonluk Ukrayna nüfusunun içinde, başta Kırım Tatarları olmak üzere yaklaşık 2 milyon Müslümanı barındıran Ukrayna Ordusu'nun saflarında da; ‘İmam Mansur, Cahar Dudayev, Numan Çelebi Cihan’ gibi isimlerle anılan taburlar, tugaylar gördük.

Bu da bambaşka bir fotoğraftı.

Savaşan iki Ortodoks Ordu içerisinde, birbirleriyle savaşan, en azından karşıt saflarda savaşan Türkler ve Müslümanlar.

Hafızalarınızı deşerseniz, buna benzer veya özdeş kırılmalar üreten ibretlik fotoğrafları tarihin derinliklerinde çok rahatlıkla yakalayabilirsiniz. Birinci Dünya Savaşı'nda bize karşı İngilizlerin safında savaşan Hintliler, Kore Savaşı'nda bizim durumumuz ya da İkinci Dünya Savaşı'nda Rusya safında savaşan ve hayatını kaybeden milyonlarca Türk ve Müslüman. Bugün sadece Özbekistan Taşkent’te, Stalin’in savaşa sürdüğü ve artık hiçbir şekilde geri dönmeyen tam 1,5 milyon Özbek’in ismi pirinç levhalarda kayıtlı.

Şimdi gelelim Ukrayna Savaşı'nda kendini gösteren bir başka biçime!

Adına kırılma, tutarsızlık, çelişki ya da travma, ne derseniz deyin bu yeni kavramsal ya da teolojik kaos, bambaşka bir biçimiyle savaş meydanlarında kendisini gösterdi. Ve ilginç bir şekilde Türkiye’de hiç gündeme gelmedi. Oysa konu sadece bizi değil, bütün İslam Dünyasını, tarihi, teolojik ve kavramsal bütünlüğü ya da karmaşayı ilgilendiren bir konuydu ve belki de hiç anlaşılamadı.

Öz eleştiri ve tanımlama yapılamadı.

Dolayısıyla ders ve kavramsal olmak üzere çözüm de üretilemedi. Aynı vekaletler savaşında, FETÖ’nün sözde ılımlılığında, Deash’ın ya da diğerlerinin radikalizminde olduğu gibi. Sonuçta bu kadar ibretlik ve ders çıkartılacak duruma rağmen Müslüman halkların içinde bulunduğu zillet ve buna uygun bir uyanış olmadığı gibi, buna dair bir iz ve alamet gözükmedi. Vahiy/Kuran ve Kuran/Vahiy temelli akıl, bilinç, bilim, sistem, düzen ve güç çözümleri görülmedi.

Neyse, bir fikre, bakış açısına, çözüme, ibret almaya ve ders çıkartmaya vesile olması umuduyla şu olayı bir anlatalım:

Bundan 3 gün önce savaşa yakın ve dönem dönem Ukrayna Ordusu tarafından vurulan Rusya içindeki Belgorod şehrinde bir olay yaşandı. Rakamlar en başta çelişkili gelse de 30 civarında Rus asker ve subayının olayda öldürüldüğü anlaşılıyordu. Ve olay ordu/birlik içinde yaşanan bir isyan hareketi kaynaklıydı. Sonra olayın detayları ortaya çıktı. Olayda üç Tacik, 20’den fazla Rus asker ve subayını öldürmüştü. Sahadan bilgi veren kaynakların aktardığına, olayı yaşayan ve yerel bir kanala (Astra) konuşan bir askerin anlattığına göre olay şu şekilde gelişmişti.

Her şey Dağıstan, Azerbaycan ve Adıgey kökenli üç askerin "bu bizim savaşımız değil" diyerek sözleşmesini feshetmek istemesi ile başladı.

Bunun üzerine Rus Albay Lapin askerleri topladı ve bu savaşın kutsal olduğunu iddia etti. Bir Tacik asker, Müslümanlar için kutsal savaşın bu olmadığını, inançsızlarla savaş olduğunu söyledi.

Lapin Tacik askere; "Eğer Allah, Müslümanlara Rusya için savaşmalarına izin vermiyorsa o zaman Allah zayıf ve korkaktır" demesiyle, sorun birden bir başka boyuta evrildi.

Yaralı askerin anlattığına göre, Rus komutan Lapin’in bu ifadeleri Rus emir komutasındaki (слабак и трус) (zayıf ve güçsüz) Başkurtlar, Tatarlar ve diğer Müslüman subaylar ve askerler üzerinde şok etkisi yaptı.

Sözleşmeli Tacik askerlerden biri, ortamda bulunan bütün diğerlerine "Siz kenara çekilin” diyerek önce Rus Albay Lapin’i öldürdü. Sonra da olay apansız büyüdü. Diğer iki Tacik arkadaşıyla birlikte Ruslara yaylım ateş açtılar.

Sonuç?!

Yine aynı yaralı askerin ifadelerine göre komutan Lapin dışında, 29 asker daha hayatını kaybetti.

***

Bir de olayın siyasi örtüşmesi var.

Belgorod’daki olayla eşgüdümlü, daha doğrusu aynı zaman dilimine denk gelen şu ifadeleri hatırlatmak gerekiyor.

Tacikistan Cumhurbaşkanı Rahman Putin’e; “Biz size sadığız, ama siz de bize saygı duyun, başka gezegenden miyiz” mealinde bazı cümleler kurdu.

***

Sorun Rus Ordusu içinde bir büyük çatlağa, kullanma ve kullandırmaya bağlı gözükse de aslında İslam Dünyası'na dair teolojik bir çatlağa, çözümsüzlüğe, çaresizliğe, Müslüman halkların yaşadığı bir zillete, insanlığa ve inanca dair bir türlü gerçekleşmeyen bir uyanışa karşılık geliyor.

Bir de Vahiy/Kuran ve Kuran/Vahiy temelli inanç, akıl, bilinç, bilim, sistem, düzen, yaşam ve güç yokluğuna…