Ümit Özdağ nerede yanlış yaptı; "makarnacılar" 15 bin lira seçim rüşvetine dönüp bakmadı bile!

0:00/ 0:00

Fazla geçmiş değil. 2022’nin Ekim ayında, Ümit Özdağ ne diyordu: “Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı olursa, HDP-PKK güçlenir…Sonunda bir iç savaş çıkar.”

Aynı Ümit Özdağ, şimdi Kemal Kılıçdaroğlu’na destek açıklaması yapmaya hazırlanıyor (muhtemelen bugün açıklayacak). Peki ne değişti?

Kılıçdaroğlu mu değişti? HDP mi değişti? PKK mı değişti?

Üçü de değişmedi. 2022 Ekim’in de durdukları yerde duruyorlar. Aslında değişen Ümit Özdağ da değil. Özdağ, Kılıçdaroğlu yerine Yavaş’ın aday gösterilmesini istiyordu ve bunun için Kılıçdaroğlu’na, “Seçilirse iç savaş çıkar” bile diyebildi.

Çünkü Ümit Özdağ da başından beri Erdoğan karşıtı. Başından beri, “Ne pahasına olursa olsun Erdoğan’a seçimi kazandırmama” cephesinde. Şimdi Kılıçdaroğlu’na bir protokol imzalatıp, bunu gerekçe göstererek O’nu destekleyecek. Ancak, Zafer Partisi seçmeni bunu kabullenecek mi? Göreceğiz. Zafer Partisi’nin aldığı yüzde 2,23’ün içinde Sinan Oğan faktörünün yüzde kaç etkisi var? Bunu da göreceğiz.

Özdağ, Kılıçdaroğlu ile bir protokol imzalayacakmış. Çok merak ediyorum. Bu protokole, “PKK ve FETÖ eli kanlı iki terör örgütüdür. Bunlarla mücadelemiz ölümüne devam edecek. PKK’nın siyasi kanadı olan HDP ile de hiçbir bağımız olamaz. Suriye ve Libya’da çıkarlarımız için kalmaya devam edeceğiz. Mavi Vatan kırmızı çizgimizdir” yazdırabilecek mi? Yoksa Kılıçdaroğlu o protokole her zaman olduğu gibi, “Terörün her türlüsüne karşıyız, Suriyelileri göndereceğiz” yazmakla yetinecek ve Özdağ da bununla Zafer Partisi seçmeninin gözünü boyayacak mı?

Ümit Özdağ, tüm siyasetini sığınmacı düşmanlığı üzerine kurdu. Görünen o ki; yakın gelecekte sığınmacılar Suriye’ye dönecek. Zira nüfusu 25 milyondan 15 milyona düşen Suriye ve Esed de sığınmacıları geri istiyor. İşte o zaman, Ümit Özdağ’ın elinde politika malzemesi kalmayacak.

ERDOĞAN’IN İKİNCİ TURDA KAZANMAMASI İÇİN SEBEP VAR MI?

İkinci turda Erdoğan’ın, birinci turdakinden daha büyük farkla kazanacağı ortada.

Ama görüyoruz ki, AK Parti ve Erdoğan seçmeni rehavete kapılmıyor. Avrupa’da, seçime katılımdaki rekor bunu gösteriyor. Piyasa çığırtkanları ve manipülasyonlar, anketler Kılıçdaroğlu’nun kazanacağını öylesine pompaladı ki; sayıları az da olsa, Erdoğan’a oy verecek bazı seçmen sandığa gitmedi. Şimdi en önde vicdan azabıyla sandığa onlar gidecek.

CHP ve Millet İttifakı’nın yaptığı hatalar, yanlışlar, bu ittifakın seçmenini demoralize etti. Aradaki farka rağmen, İmamoğlu ve Yavaş’ın, “Seçimi kazandık” açıklamaları Millet İttifakı seçmenini müthiş kızdırdı. CHP Genel Merkezi’nin 380 milyon lira harcamalarına rağmen, seçim sonuçlarını bile sağlıklı takip edemediği anlaşıldı. 13 bin sandıkta müşahitlerinin olmadığı ortaya çıktı. Ortada acayip küskün, kırgın bir seçmen profili var.

Hâlâ birinci turun galibi Kılıçdaroğlu'ymuş gibi yaklaşımları seçmenlerini iyice delirtiyor. Kılıçdaroğlu’nu destekleyenlerin sandığa gitmesi zorlaşıyor. Hele hele, CHP ve İYİ Parti’nin, Saadet, DEVA ve Gelecek partileri ile girdikleri polemikler, bu üç partinin tabanını birinci turdan daha çok Erdoğan’a yaklaştırıyor. Milletvekilleri meclise girmiş olan bu üç partinin tabanı, ikinci turda tercihlerini daha çok sorgulayacaktır.

AK PARTİ SEÇMENİNİ AŞAĞILAMANIN BEDELİ AĞIR OLDU

Yirmi iki yıldır her seçim öncesinde, kendilerini sorgulamak yerine AK Parti seçmenini aşağıladılar.

“Bidon kafalı”, “Sıkma baş”, “Göbeğini kaşıyanlar”, “Makarnacılar”, “Bir torba kömüre oyunu satanlar…”

Kemal Kılıçdaroğlu, bu seçim sürecinde çok daha fazlasını vaat etti. “Bir paket makarnaya oyunu satanlar (!)”, Kılıçdaroğlu’nun, 15 bin liralık bayram ikramiyesi vaadine bile dönüp bakmadı. Demek ki neymiş; keramet makarnada, kömürde, parada değilmiş. Önemli olan güven verebilmek ve milletin gönlüne taht kurabilmekmiş. Demek ki vatan, millet, beka bu insanlar için her şeyden daha önemliymiş.

Akıl alır gibi değil.

Koca koca adamlar, Türkiye’yi yönetmeye aday siyasetçiler, anlı şanlı (!) gazeteciler, sözüm ona sanatçılar ya ne söylediklerinin farkında değiller ya da tam aksine ne söylediklerinin çok farkındalar.

O şanlı (!) gazetecilerden biri, Sinan Oğan’ın Erdoğan’a destek kararı açıklamasının ardından diyor ki;

“Bu Cumhurbaşkanlığı Seçimi sürecinde gördüm ki, siyasette kimsenin önceliği bu ülke ve bu millet değil. Özellikle de milliyetçilikten geçinenlerin.”

“Yuh be” demekten kendimi alamadım.

Demek ki Sinan Oğan, Kılıçdaroğlu’nu desteklese, “Helal olsun Sinan Oğan’a, önceliğinin bu ülke, bu millet olduğunu gösterdi” diyecekti.

Böylesine yürekleri kararmış.

Bir gün çıkıp da, “Sayın Kılıçdaroğlu, bu PKK, bu PYD, bu FETÖ sizi niye destekliyor?” deme cesaretini gösterememiş olanlar, Sinan Oğan’a milliyetçilik dersi vermeye kalkışıyor.

Programlarında, PYD’nin Suriye’de terör devleti kurmasının bu ülkeye, bu millete ne zararlar vereceğini bir kez söyleyemeyenler, Suriye tezkeresine “hayır” oyu verenleri sorgulamayanlar, sırf Erdoğan’a destek verdi diye, Sinan Oğan’ı paramparça ediyor. “Kılıçdaroğlu” dese, Oğan’ı kahraman ilan edeceklerdi.

Bir başkası, CHP’lilerin ekran gülü, kerameti kendinden menkul sözüm ona gazeteci, AK Parti’ye oy verenleri ima bile etmeden açık açık, “cahil” olmakla suçluyor. Kurduğu cümle aynen şu:

“Gideceğim, oyumu yine severek isteyerek vereceğim (Erdoğan’a) diyor. İşte ben buna kör, cahil derim.”

Arkadaş!

Siz 22 yıldır seçimleri neden kaybettiğinizi anlamamışsınız. Böyle tepeden bakan, böyle jakoben, böyle ukala, böyle narsist karakterleri bu millet sevmez de iktidara da getirmez. Sen bunu anlayamazsın.

Bu millet Batı'nın, özellikle de Amerika’nın bu ülkeye taktığı prangaların farkında. Erdoğan ve Devlet Bahçeli’nin, bu prangaları söküp attığını görüyor. Siz, “Kurtuluş Savaşı hikâye! Batı Atatürk’e yüz yıllık bir avans verdi” diyenlerle kol kola yürürken, bu millet Türkiye’nin yüzyıl daha kaybetmeye tahammülü olmadığının bilincinde. Siz onlara, “Makarnacı” demeye devam edin!