Ali Babacan’ın gözü o yüzde 15-20’lik “kerhen” verilen oyda…

Dün DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacanın yemek davetindeydim.

Yerel seçimler öncesi parti politikalarını anlatmak ve sorularımızı yanıtlamak istiyordu. Yani Altılı Masa’nın bitişinden sonra DEVA bağımsız ve bağlantısız olarak kendini ifade etmek niyetindeydi hissettiğim kadarıyla.

Seçim öncesi hiçbir etkinliklerine çağrılı olmadığım için bu öğle yemeği daveti beni biraz şaşırttı ama bunda Sayın Babacan’ın yeni atadığı danışmanı Ömer Şahin’in de rolü var sanırım. Sevgili arkadaşım Gülay Göktürk de Yönetim Kurulu üyesi olarak toplantıdaydı ve bu benim için sürpriz oldu. O “Asıl senin gelmen sürpriz” dedi. Gülüştük.

Ali Babacan 12 şehidimizle ilgili olarak konuştuktan sonra meselenin çözümünde iki kilit kavramın öne çıktığını belirtti ve bunları “Kök sebepler” ile “Örgütleri yalnızlaştırabilmek” olarak açıklayıp altını doldurdu.

Sonra ekonomik durumla ilgili yapılan yanlışlardan ve “Ekonomideki U dönüşleri” nin geldiğimiz noktadaki olumsuz etkilerinden bahsetti.

Ancak benim ilgimi çeken ve aramızda bir hayli de diyaloğa sebebiyet veren sözleri ise genel seçim sonucuna ilişkin analiziydi.

Sayın Babacan ilk 51 adayı açıkladıklarını hatırlatıp Perşembe günü ikinci 51 adayı daha açıklayacaklarının haberini verdikten sonra lokal bazda işbirliklerine gidebileceklerini ama Cumhur İttifakı bileşenleriyle böyle bir işbirliğinin asla söz konusu olmayacağını söyledi. Milletin yerel seçimlerde iktidara bir UYARIDA bulunacağını söyleyen Babacan “Genel seçimlerde muhalefete güvenemeyen, bildiğim kötüye oy vereyim diyen yüzde 15-20 oranında bir oy olduğunu belirledik. Bu oy potansiyelinin Erdoğan’a ve iktidara bir uyarısı olacak” dedi.

Ali beyin söyledikleri çok ilginç geldi bana ve şunu sordum:

“O 15-20 oy dediğiniz kitle kimdir? Erdoğan’a oy verme sebepleri neydi? 12 şehidimiz var. Muhalefet yeterince PKK konusunda vatandaşı ikna edemediği için mi? DEM Eş Başkanı Tuncay Bakırhan'ın tehlikeli açıklamaları oldu. Yine aynı şey yaşanabilir. Bu anlamda da soruyorum, onlara nasıl hitap edeceksiniz? Bu güvensizlik bugün ortadan kalktı mı?”

Ali Babacan seçimlerden sonra bir araştırma yaptırarak yüzde 52’yi analiz ettirdiklerini ve bu yüzde 15-20’lik oyun yüzde 52 içinde olduğunu söyledi. Ona göre üç önemli neden vardı:

1-İtici sebepler:

14 Mayıs’a doğru giderken, tam da vatandaşlarımızın çok hassas olduğu beka konusunda ya da genel anlamda güvenlik ve terörle mücadele konusunda, vatandaşlarımızın en hassas olduğu noktalarda, gerçek olmayan bilgileri insanlara sundular. Gerçek olmayan montaj videolar gösterdiler insanlara. Dolayısıyla tam da o hassas noktadan vatandaşlarımızı olumsuz etkileyerek seçimde o bıçak sırtı dengeyi kendi lehlerine çevirebildiler. Seçimlere çok az bir zaman kala sayın Erdoğan seçim meydanlarında montajlanmış ve muhalefet liderini teröristlerle bir arada gösteren bir video gösterdi. Bugün yapay zekâ ile bu tür kurgular rahatlıkla yapılabiliyor. Amerikan seçimlerinde ve Brexit’te de bunun benzer örnekleri yaşandı.

2-Çekici sebepler:

Kuru ve yakıt fiyatlarını baskıladılar. Doğrular ve gerçekler paylaşılmadı. Biz kampanya boyunca bunu söyledik.

3-Muhalefetten iten sebepler:

Biz altı parti olarak gerçek bir güven ortamı oluşturamadık. Yönetebilme konusunda güvenilir olduğumuzu gösteremedik. Yani kavgasız-gürültüsüz yönetebilme konusunda gerekli güveni sağlayamadık. Masa’da tam bir mutabakat vardı. 2300 maddelik ortak politika metni hazırladık. Bu çok değerliydi ama bu kitabı sadece ben gösterdim.

Ali Babacan’ın açıklamaları üzerine kendisine devam soruları yönelterek beka meselesinde seçmenin muhalefet tarafından neden ikna edilemediğinin sebeplerini sordum ama kendisi ısrarla bunu o montajlı videoya bağladı. Oysa HDP ile ilişkiler, KHK’lıların yeniden devlet kadrolarına yerleştirileceğinin açıklanarak FETÖ’ye yeşil ışık yakılması, Güneydoğu illerinde yapılan mitinglerde parmaklarla zafer işaretleri yapılması, PKK’ya karşı net bir duruş sergilenememesi, Kandil’den gelen destek mesajlarına sessiz kalınması, tezkerelere hayır oyu verilmesi, CHP dış politika sorumlularının “Azerbaycan’a maalesef silah ve cihatçı gönderiliyor” diye akla ziyan açıklamalar yapması muhalefet ekseninin bu güveni verememesindeki ana etkenlerdi. Tabii bunu sayın Genel Başkan ile başka gazeteciler de varken tartışmak ve ortamı tamamen işgal etmek istemediğim için söylemedim.

Sonuçta o yüzde 15-20 oydan çok ümitli Ali bey…Bakalım.

Ancak Ali Babacan ya benim şimdiye dek göremediğim ya da kendisinin pek göstermediği bir tutumu da sergiledi bu buluşmada.

Misal sorulan sualler üzerine verdiği yanıtlarda 13 yıl boyunca bakanlık yapmış ve 8 yıl Milli Güvenlik Kurulu’nda komutanlarla birlikte olmuş biri olarak her şeyi anlatmanın ve konuşmanın zor olduğunu, Pençe Kilit operasyonuyla ilgili eleştiriler olabileceğini ama önce acıyı yaşamak ve net bir duruş ortaya koymak gerektiğini ifade etti.

Beni şaşırtan bir diğer konuşması da bölgedeki terör örgütü YPG’ye ilişkin olanıydı.

“ABD Türkiye’nin terörle mücadelesinde bir müttefike yakışan bir tutum ortaya koymuyor. Yanlış örgütlerle işbirliği yapılması Türkiye’yi haklı olarak kızdırıyor. Devletler, devletlerle iş tutar, örgütlerle değil. Bölgedeki sorunlara dair koskoca bir ülkeyi karşısına alıyor. Oturup bir kere bile konuşmuş, müzakere etmiş değil.”

Ali Babacan bu arada ABD’nin geçmişten bu yana bölgedeki operasyonlarıyla güven vermediğini belirterek Irak’ın işgaline sebep olarak gösterilen kitle imha silahlarının olmadığını, bunun Müttefik Başbakanı Tony Blair tarafından da itiraf edildiğini hatırlattı.

İsveç’in NATO üyeliği konusu önümüzdeki hafta Meclis’e gelecek. Eğilimleri hangi yönde? Babacan milletvekillerini bağlayıcı karar almayacaklarını ama eğilimlerinin İsveç’in NATO üyeliği doğrultusunda olduğunu ifade etti.

Ve son bir nokta daha. Aslında kendi yaptıkları bir araştırmanın sonucu.

DEVA Partisi hangi seçmenden oy alıyor:

Yüzde 30 AK Parti, yüzde 20 CHP, yüzde 10 İyi Parti, yüzde 5 MHP, Yüzde 5 HDP(DEM) ve diğer…

Ali Babacan daha çok şey anlattı, ben yayın nedeniyle erken çıktım ama umarım bir başka sefere daha geniş sürede sohbet imkânımız olur diyelim ve burada bitirelim.