Ayık ol, tetikte ol

Affetmeye çalışmayın, boşverin. Herkes herşeyi bilerek, isteyerek ve gözünüzün içine bakarak yaptı. Affetmeye çalışmak yoktur, artık etkilenmeyecek düzeyde dönüşmek vardır..." Yine yastığı dişleyerek uyandığım bir günün şafağında önüme düştü bu söz...

Öyle miydi, böyle miydi?, Aslında öyle mi oldu, böyle mi olmalıydı? Şunu mu demek istedi, Niyeti beni öldürmek miydi? Kaza kurşunu muydu yoksa attıği?

Biz sabahları işte böyle sabah ederiz. Melatonin çocuğuyuz. Hep birilerinin insafındayız. Uykuya dalışımız bile uykunun insafındadır.

Ne ettiysek kendimize ettik, ne ettiysek merhametimizden ettik. Elin oğluna çekinmeden uzattığımız elimiz, kendi başımızı okşamaya gelince taş kesildi.

Öyle ya onların hep bir mazereti, bir dilemması vardı. Kimse kendisini, kimse ettiğini sorgulamazken, nihayetinde "Beni anla" lobisinin uşağı olduk. Sizi bilmem de ben artık anlamam kardeşim! Ben anlamam... Ben gazla değil; emekle, gayretle cehtle çalışıyorum artık.

Hemen şimdi, derhal kapıları eski şaşalı günlerine dönmeyi bekleyen devrik liderlerin yüzüne çarpın. "Herkes herşeyi bilerek, isteyerek, gözünüzün içine baka baka yaptı" sözü vicdanınızın girişinde asılı dursun. Namluyu çevirin yüzüne, "parolayı" söyle deyin adı batasıca vicdanınıza.

Kimsenin son kertede imana gelişi sizin kaşınızın gözünüzün hatrına olmadı, olmayacak. Düştüğünde af dileyenin namazı kabul olmasın.

Şimdi elinizde sıktığınız o titrek kalbinizi, öpüp koklayıp yavaşça yere bırakın. İşte böyle... Ayık ol, dikkatli ol, tetikte ol....

Tehlikeli sulardayız. Birileri bizim zayıf noktamızı biliyor, birileri bizim can evimizde ayaklarını uzatıyor. Hepsinin k.çından minderini çekip almanın vaktidir...

Kılıcınız keskin, gazanız mübarek olsun kaybedenler kulübünün pamuk kalpli "looser"ları...