Ben susayım onlar konuşsun

0:00/ 0:00

Sosyal medyada Muhteşem adıyla paylaşımlar yapan bir kardeşimiz var. Kim olduğunu bilmiyorum ama takip ediyorum. Doğru bildiğini yazmaktan çekinmeyen biri.

Dün zam sağanağı ile Twitter ahalisi kıyameti koparırken şöyle demiş:

“43 yaşındaki milyonlarca emeklinin maaşı hangi kaynaktan ödenecekti? Bu ülkeyi Kuveyt falan mı sanıyordunuz? Yerden para fışkırdığını mı? Kılıçdaroğlu’nun ipe sapa gelmez vaatleriyle gaza gelip EYT yoksa oy yok, ek gösterge yoksa oy yok, kadro yoksa oy yok, atama yoksa oy yok! Vırt yoksa oy yok, zırt yoksa oy yok diyerek ahlaksız siyasete teşne olup şımardıkça şımardınız. Hükümetten istediğiniz her tavizi aldınız. Üç dört sene boyunca pandemi kriziyle, finansal saldırılarla ekonomik anlamda zayıflamış, üstüne bir de dünya tarihinin en ağır depremiyle büyük bir yıkıma uğramış ülke olduğumuzu umursamadınız bile. Şimdi ise yağmur gibi gelen zamlarla hop oturup hop kalkıyorsunuz. Ne bekliyordunuz? Şişeden cin çıkmasını ve hazineye para yağdırmasını mı? Haa, bütün bunlara rağmen hükümetin de hataları olmadı mı? Oldu, hem de çok. Gıda/Market mafyasıyla, akaryakıt mafyasıyla savaşmayı göze alamadı; Yasadışı siyaseti, muhalif medyanın iftiralarını ve algı yönetimini eli kolu bağlı seyretti. İnisiyatif kullanacak dirayetli, becerikli bakanlar... Ezcümle hep beraber hak ettik.”

Bir diğer Twitter fenomeni de Furkan Bölükbaşı. Takip edip önemsediğim isimlerin başında geliyor o da. Muhteşem’in değerlendirmesiyle paralel yazdıkları:

Kırk yaşında emekli olmak için EYT isteyenlere bütün partiler birlikte karşı duramadığı için, bedelini gençler vergileriyle ödeyecek. Ev sahiplerinin çürük evlerini devlet yenilesin diye yaygara çıkardığınız için, bedelini ev sahibi olmayan gençler vergileriyle ödeyecek. Bedava ve konforlu yurtlarda ücretsiz kalayım, devlet herkese yurt yapsın dediğiniz için, bedelini yurtta kalmayan yeni hayata atılmış gençler vergileriyle ödeyecek. Her meslek alanında devletten yüzbinlerce atama istediğinizde aslında Biz gençlerin cebinden daha fazla vergi alın dediniz. Maaşlarını siz ödeyeceksiniz. Aslında Devlet yapsın dediğin her şeyi sen yaparsın, çünkü Devlet bedelini senin cebinden aldığı vergilerle öder. Seçimden önce çok söyledik, muhalefetin popülist politikalarına kulak asmayın, biz bu hikâyeyi daha önce gördük diye, ama anlamadınız. Şimdi sonuçlarını görüyoruz.”  

Tan Haskol beğendiğim analistlerden biri ve finansçı. Söyledikleri tam da meselenin bam teline basıyor. SERVET ne olacak?

“Reform biliyorsunuz böyle her gün yapılan bir şey değil. Sözcük olarak devrim niteliğinde ve kalıcı bir politikaya işaret ediyor. İlla yapısal reform mu yapacağız? Gündemde vergi-daralma-harcamalar madem. Derhal vergi reformuyla başlayalım. Yıllık yüzde 2,5 servet vergisi gelsin ve kurumlar vergisi düşürülsün. Bakın bu gerçek bir vergi reformu. Servet üzerinden vergilendirme neden konuşulmuyor da temel/otonom malların vergisi arttırılıyor?”

Bu arada KIYAS adlı bilgi ve istatistik sayfası Türkiye’nin yüzde 20’ye çıkmış haliyle bile Avrupa’da en düşük KDV oranına sahip ülke olduğu bilgisini paylaşmış.

III.William (Fahri natocu) takma adlı hesap ise faturayı Kemal Kılıçdaroğlu’na çıkarmış. Eh, bir bakıma yalan da değil:

“EYT faciası, 3600 ek gösterge vurgunu, emeklilere ikramiye soygunu, memur zammı çıkışı, kredi kartı borçlarının silinmesi. Adam tek başına enflasyonu ikiye katladı üstüne kazanamadan gitti. Memlekete tek bir hayrı olmaz mı birinin…”

Daha çok var aslında. Neredeyse “Her şey bedava” dedi Kılıçdaroğlu.

İris Cibre adlı Finansal Analist’in yazdıklarıyla devam edelim:

“Vergide adaleti nasıl açıklasam dedim? Mesela, 2022 de toplam gelir vergisi tahakkukunun yüzde 85’i tahsil edilmiş. Beyana tabi olan gelir vergisi tahakkukun ise sadece yüzde 49'u. Ve (buna bağlı olarak) beyana tabi KDV’nin de yüzde 45'i tahsil edilmiş. ÖTV ve BSMV (Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi) Tahakkukuna karşılık tahsilat ne kadar derseniz; yüzde 95 ve yüzde 99,4. Yani kaynağında kesilen vergilere yüklenmiş bir vergi politikası var. Ücretli ve emekli; halk çatır çatır vergi öderken esnaf, sermayedar kaçınıyor. Ayrıca, tüm eksik ödenen vergilere rağmen, gelir bütçesinin üzerinde gelir elde edilmiş. Nasıl mı? Enflasyonla:) Enflasyon, hükümetlerin borçlarını ödemek için kullandığı bir yöntemdir- Friedman.”

Şunu diyor İris Cibre:

Enflasyon artınca hükümet misal asgari ücreti artırıyor. İşverenin cebinden çıkan vergi ve sigorta primleri de artıyor. Devlet enflasyona bağlı olarak vergi ve harçlara, KDV ve ÖTV’ye zam yapıyor yine gelirleri artıyor.

Ama esnaf ve sermayedar vergi ödemekten kaçınıyor. Özel muayenehanesi olan doktorlar bile. Fiş veren doktor tanıyor musunuz? Güzellik salonlarında fiş veren ya da alan var mı? Milyarlarla oynayan estetikçilerin, saç ekenlerin kazandıkları paralar doğrultusunda vergi ödediğini düşünüyor musunuz? Tatil beldelerinde küçük oteller ve pansiyonların sahipleri fatura ya da fiş kesiyorlar mı?

Hep elden ödeme.

SERVETİNİN VERGİSİNİ ödeyen var mı? Lüks tüketimin, pırlantanın, yatın vb. harcamanın…

BU SÖZLER DE BANA AİT

Açık açık konuşalım. Meselenin sosyolojik kısmını. Nevşin Mengü bile anlamış olayı çünkü.

Cumhurbaşkanı Erdoğan herkesin cebindeki parayı biliyor, yaşam tarzının ve konforunun farkında. Ona göre zam yapıyor. Yani Beyana Dayalı Vergi’nin ve KDV’nin yüzde 49’unu alınca bu türden dolaysız vergileri dayıyor. Bu kitlenin büyük çoğunluğunun CHP’ye oy verdiği de bir vaka. Erdoğan, kendisine oy veren kitlenin hatırı sayılır çoğunluğunun, misal kâğıt havlu, zencefilli gazoz, bira, rakı, kışın ortasında 50 liraya sebze almadığını, günde 40 liralık sigara içmediğini, sofrada kâğıt peçete kullanmadığını, ıslak mendili hayatına bile sokmadığını çok iyi biliyor. AK Parti tabanının çoğunda “ev kadınlığı” sanatı var. Yazdan yapılan salçalar, kurulan turşular, kompostoluklar, tarhanalar, hazırlanıp kavanozlanan et suları, sebze konserveleri, elde yapılıp paketlenen makarnalar, yufkalar, reçeller, köyden tenekelerle getirtilen peynirler muazzam bir ev ekonomisi kalemi oluşturuyor.

Hadi bir gerçeği daha söyleyelim itici de olsa. Zammı en çok konuşulan kalemlerden biri olan tuvalet kâğıdı kullanımında Türkiye’nin dünyadaki yerini. En fazla tuvalet kâğıdı kullanan ülkeler sıralamasında; ilk 20’de ülkemiz yok. ABD’de kişi başına 141 rulo, Almanya’da 134 rulo, İngiltere’de 127 rulo. En alttaki Brezilya’da bile 38 rulo. Türkiye o sıralamada yok çünkü “unutanlar” varsa hatırlatalım, Türkiye’deki tuvaletlerde taharet musluğu var.

Kısacası bu zamlardan beklediğiniz tepki ancak o hedef orta sınıf kitlesinden gelir, gerisi boş.