Bir Safkan Enduro ile Anadolu’ya Yolculuk: Aprilia Tuareg 660
Geçtiğimiz hafta, 3-7 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilecek Motofest ve Dünya Motokros Şampiyonası (MXGP)'nin hazırlıklarını yerinde izlemek ve Türkiye Motosiklet Federasyonu Asbaşkanı Mahmut Nedim Akülke ile görüşmek için Afyonkarahisar'a gitmiştim. Son yazımda da duyurduğum gibi, İtalyan motosiklet mühendisliğinin gözde temsilcisi Aprilia Tuareg 660 ile yaptığım sıradışı yolculuğu ve bu motosikletin teknik ayrıntılarını bu gün kaleme aldım.

Aprilia modele neden Tuareg ismini verdi
Modelin doğuş hikâyesini araştırdım.Aprilia’nın “Tuareg” adını seçmesi asla tesadüf değilmiş. Kuzey Afrika’nın uçsuz bucaksız Sahra’sında göçebe bir hayat süren Tuaregler, yüzyıllardır dayanıklılıklarıyla ve çöle meydan okuyan mavi giysileriyle anılırmış. Bu nedenle “Tuareg” adı, özgürlüğün, sınırsız yolculukların ve yolculuk boyunca insanı ayakta tutan ruhani bir gücün sembolü olmuş. Aprilia, 1985’te ilk Tuareg 125 ile bu mirası motosiklet dünyasına taşımış, 1990’larda Tuareg Wind 600 ile Paris'ten Dakar çöllerine doğru yol almış.
Aprilia’nın mühendislik şefi Piero Soatti, çocukluğundan beri “tam bir macera endurosu” hayalini kurarmış. Bu hayal, RS660 platformunun yeniden yorumlanmasıyla ete kemiğe bürünmüş. Ünlü yarışçı Jacopo Cerutti’nin test sürüşleriyle şekillenen 660 cc paralel çift silindir motor, düşük ve orta devirlerde güçlü tork verecek şekilde ayarlanmış. Böylece Tuareg 660, sadece yollarda değil, dağlar ve patikalarda koşan bir demir ata dönüşmüş.
Aprilia Tuareg 660 ve Yamaha Tenere'nin Rekabeti
Motosiklet dünyasında iki isim özellikle dikkat çeker: Tuareg ve Ténéré. Her ikisi de Afrika’nın kadim halklarından ve çöl coğrafyasından esinlenerek modellerine isim vermiş. Uzun yıllar Yamaha Tenere’nin hüküm sürdüğü segmentte, son dönemde Aprilia Tuareg 660’ın rüzgârı esmeye başladı. Tuareg 660 Baja Aragon, Hellas Rally Raid ve Africa Eco Race gibi zorlu rallilerde sergilediği performansla rakiplerine fark atmaya başladı.

Mavi beyaz uzun ve dar seleli Tuareg 660
İstanbul’da Doğan Trend’in Koşuyolu’ndaki merkezinden motosikleti teslim aldığımda, uzun ve ince seleye gözüm takıldı. Doğrusu, 430 kilometrelik yol boyunca bu sele beni zorlar mı diye düşünmeden edemedim. Enduro ruhunu taşıyan bu moturun, yalnızca ilk bakışta değil, yolda da beni şaşırtacağını tahmin edememiştim.
Aprilia Tuareg 660 uzun yolda nasıl
İstanbul’dan çıktıktan sonra Sakarya otoyolunda ilk uzun mesafeli test başladı. 660 cc’lik paralel çift silindir, 80 beygir güç ve 70 Nm tork üretiyor. Motor alt devirlerde sakin, üst devirlerde ise adeta bir racing motor hissi veriyor. Quick shifter’ın bulunmadığı test ettiğim modelde vites geçişleri öylesine pürüzsüzdü ki, sanki bu özellik gizliden gizliye çalışıyormuş gibi hissettiriyordu. Tuareg bir arazi motoru olduğu kadar bir yol motoru konforu da sunuyor. İzmit-Sakarya devlet otoyolunda boş bulduğum bir bölümde gazı kökledim. Altımda bir enduro değil sanki bir racing vardı. 200 kilometre hıza çıkmak gayet mümkündü.Ama yapmadım.Daha sonra Cruise kontrol moduna aldım ve hızı 110 kilometreye sabitledim. Böylece sağ bileğimi dinlendirebildim. Yakıt tüketimi kataloğunda verilerle uyuşuyordu. Yani 18 litrelik deposuyla 400 kilometreyi aşan bir menzili vardı. Çünkü yüksek performanslı kullanımda ve ani hızlanmalarda bile tüketim değerleri dengeli kaldı.
Tuareg 660 toprak zeminde de dengeli ve güvenli
Taraklı’dan sonra dar köy yolları ve yer yer toprak zemin başladı. Bir ay önce tüm yeşilliği simsiyah kömüre çeviren ve Bilecik'e kadar uzanan yangının is kokusu hala gitmemişti. Arkamda toprak ve kül karışımı toz bırakarak ilerledim.
Tuareg 660’ın enduro kimliği burada ortaya çıktı. Bu etapta off-road moduna geçtim. Bu sürüş modu kum,çamur,taşlı zeminlerde kullanılıyor. Gaz tepkisi hızlı,arka tekerde abs devre dışı kalıyor, motor freni devreye giriyor.21 inç ön, 18 inç arka jant kombinasyonu ve Kayaba’nın 240 mm hareket mesafeli süspansiyonları, toprağın bozuk yüzeyini adeta yok etti. 204 kiloluk ıslak ağırlığına rağmen denge hissi harikaydı, dar köy yollarında bile güven verdi.
Sert bir çukura girerken süspansiyonun darbeyi emişi ya da kaygan bir zeminde arka tekerin kontrollü şekilde kaymasına izin verişi, Tuareg 660’ın doğuştan toprak yollara ait olduğunu kanıtlıyor. Bir kez daha farkettim teknoloji kullanıldığında insan kendini daha güvende hissediyor.
Yenipazar’da Bir Mola
Bilecik’in Yenipazar ilçesinde bir gece mola verdim. Ertesi sabah daha zorlu bir etap bekliyordu: Akköy Yaylası üzerinden Sakarya vadisine iniş ve ardından Atalan Yaylası’na tırmanış.
Akköy Yaylası – Sakarya Vadisi ve Atalan Yaylası
Tuareg 660'ın teknik özelliklerinin sahadaki karşılığı
Akköy yaylasına kadar 10 kilometre kadar çam ormanlarının arasından tırmandım.Sonra 20 kilometrelik sert virajlarla dolu iniş başladı. 1100 rakımlı Akköy Yaylasından 200 rakımlı Sakarya vadisine süzüldüm.Bu etap asfalttı fakat mermer kamyonlarının ağır tonajı yüzünden zemin bir hayli bozuktu.Sürüş modunu explore'a getirdim.Bu mod dağ yolları ve hafif arazi şartları için gayet idealdi. Elektronik gaz tepkisi daha yumuşak hale geldi, viraj destekli abs ani yavaşlamalarda güven verdi. Dik inişlerde motor freni büyük avantaj sağladı; viraj ağızlarında hızın kendiliğinden dengelenmesi, bana fazladan fren yapma ihtiyacı bırakmadı. Bu da hem lastiklerin yol tutuşunu korudu hem de gereksiz risklerden uzak tuttu.
Özellikle virajlı, dar inişlerde ABS’nin zamanında devreye girmesi, bozuk zeminde teker kilitlenmesini önleyerek ekstra bir güven hissi yarattı.
O anlarda yalnızca motosiklet değil, çevre de yolculuğun bir parçasıydı. Çam ormanlarının reçine kokusu, toprakla karışarak burnuma doldu. Bağların arasından geçerken motorun homurtusuna eşlik eden hafif rüzgâr, yolculuğu sadece bir sürüş değil, bir his yolculuğuna dönüştürdü
Karaoğlan Köyü'nden Atalan Yaylası'na doğru 30 kilometrelik sert virajlar ve dik yokuşlar başladı. Hava sıcaktı. Aynı şekilde, bu zorlu yolda da elektronik gaz tepkisinin hassasiyeti sayesinde motor gücünün dengeli ve kusursuz dağılımını farkettim, kontrol her zaman benim elimdeydi. Hem inişlerde hem dik virajlarda Tuareg 660’ın enduro genlerini fazlasıyla hissettim.

Tuareg 660'la Eskişehir – Seyitgazi – Afyon
Eskişehir’e ulaştığımda kısa bir mola verdim. Şehrin içinde giderken urban modunu kullandım. Bu modda gaz yumuşak tepki veriyor, abs tam aktif konumda, motor freni düşük seviyede, sürüş gayet akıcı güvenli halde oluyor.Şehrin ardından Seyitgazi üzerinden Afyon’a yöneldim. Maalesef bu güzergahta da 23 temmuzdaki 5'i orman işçisi 5'i Akut gönüllüsünün şehit olduğu yangının izleri vardı. Geniş gidon, yüksek oturuş ve dengeli süspansiyon, uzun saatler boyunca sürüşü zahmetsiz hale getirdi. Başta endişe duyduğum sele ise yol boyunca şaşırtıcı derecede konforlu çıktı.
Afyon Motorsporları Merkezi'ne varış ve Tuareg 660'a dair düşündüklerim
Toplamda 430 kilometreyi geride bırakarak Afyon Motorsporları Merkezi’ne vardığımda, Tuareg 660’ın anlamı bambaşka bir boyut kazandı. Çünkü buraya yalnızca bir motosikletle değil, safkan bir enduroyla gelmiştim. Ve bu motosikletle daha da uzaklara gidebilirdim.
O an anladım ki: “Aprilia Tuareg 660, bütün enduro motosikletlerin üstün özelliklerini tek tek bünyesinde toplamış bir motosiklet.”
Aprilia Tuareg 660, yalnızca bir mühendislik başarısı değil; aynı zamanda bir yol arkadaşlığı deneyimi. Hem asfaltın üzerinde bir racing ruhu, hem toprakta güven veren bir enduro kimliği arzediyor. Düşük tüketimi, pürüzsüz vites geçişleri, elektronik destekleri ve konforuyla Tuareg 660, orta sınıf macera motosikletleri segmentinde iddiasını fazlasıyla kanıtlıyor.