Bizi neler bekliyor?

Büyük ihtimalle bayram sonrası hayatın normalleşmesine yönelik yeni adımlar ve rahatlamalar gelecek. Yani eski hayatımıza biraz daha yaklaşacağız; tabii ki sosyal mesafe, maske, hijyen ve diğer uyarılara uyarak.

HAYAT DEVAM EDİYOR

Ne olursa olsun hayat devam ediyor hem şahsımız, hem de ülkemiz için. Ülkemiz diyoruz çünkü başından beri hiç değişmeyen ve her geçen gün yakından takip edilmesi gereken konular hep sabit durdu. Ciddi meseleler koronavirüs arası vermedi. Ama, avaş yavaş hayata dönüyoruz, dönmek de zorundayız.

Aslında şu günlerde, size, çok değil, iki ay öncesinde tam ortasında yaşadığımız süreçleri ve önemli başlıkları tekrar hatırlatalım ve hafızamızı tazeleyelim istedik.

ülkemizin yaşadığı sorunları bir kere daha aklımızdan geçirelim, bilgilerimizi tazeleyelim. Gelin şimdi de ufuk turuna çıkalım.
Gelen rakamlar mücadelede başarılı bir çizginin yakalandığını gösteriyor.

Ancak ben bunları her düşündüğümde aklıma hep altını çizmeye çalıştığımız koronavirüs öncesi süreç sorunları geliyor. Daha diğer bir deyişle koronavirüs öncesi ülkemizin boğuştuğu problemler.

AYNEN DEVAM EDİYORLAR

Aslında bunların hiçbiri bir yere gitmedi ve devletin ilgili birimleri de kendi ilgi alanlarında ve sorumluk bölgelerinde bu kritik başlıkları sürekli takip etti.

Eğer, coronavirüs mücadelesinde kaynaklanan bir rehavete kapılsaydık inanın bunlar bu beladan çok daha tehlikeli hale gelebilirdi.

O BAŞLIKLAR

İşte bu nedenle önceki gün video konferans yerine katılımcıların tamamının aynı masa etrafında oturduğu devletin zirvesinde bir güvenlik oturumu gerçekleşti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki bu güvenlik zirvesinde altta okuyacağınız başlıklar masaya yatırıldı. Konuların dediğimiz gibi aciliyeti var; ağırdan almaya gelmez. Bu nedenle sizler için toplantıda ana başlıkları ve perde arkalarını derledik.

Şimdi arşivlemek için iç ve dış cephelerdeki ana tehditlere bakalım. Daha da açıkçası bizim yaşadığımız coğrafyada ulusal güvenlik cephelerimizi tanımlayalım ve ona göre ne kadar hazır olmamız gerektiğini bir kez daha düşünelim.

Birincisi Suriye. Burada yaşanan süreç gerçekten çok hassas. Şu an Rusya ile Suriye’de ortak devriyeler devam ediyor ancak gerginlik de devam ediyor.

Bu nedenle eller tetikte denilse yeridir. Ayrıca Şam rejiminin Türkiye yönelik tacizleri devam ediyor. Alçakça saldırılarla Şam rejiminin şubatta askerlerimizi şehit ettiğini unutmayalım. Öte yandan bölgede terör grupları ve çeteler de kaosun devam etmesi böylece kendilerine uygun ortamın sürmesi için ellerinden geleni yapıyorlar. Hala Suriye’de 12 gözlem noktamızın yarısından fazlası Şam rejiminin kontrolü altında olan bölgeler içinde.

Türkiye bu nedenle sık sık Esad rejimine herhangi bir saldırı girişimi ya da taciz halinde en ağır şekilde yanıt vereceğini söylüyor.

Gelelim Irak’a. Son dört senedir devam eden kapsamlı sınır ötesi operasyonlar sonucunda Türkiye Kuzey Irak’ta 30’dan fazla irili ufaklı karakol, üs bölgesi ve kontrol noktası tesis etmiş durumda.

Bu da, PKK terör örgütünün artık Kandil’den rahatça ülkemize sızmasının neredeyse tamamen önünü kesmiş durumda. Önümüzdeki dönemde burada yeni hareketlilikler sürpriz olmayacak.

Akdeniz’de ise gerginlikte pek bir değişiklik yok. Türkiye’nin Libya ile yaptığı deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması sonrası şimdi Cezayir ve Tunus hatta ardından da İsrail’e bu anlaşmanın genişletilmesi konuşuluyor. Bu tür gelişmeler yaşanırsa denklem yeni bir hal alacak.

Libya’da ise Hafter güçlerinin Watiyye üssünden atılması Türkiye’nin İHA ve SİHA’ları sayesinde gerçekleşti. Daha doğrusu İHA ve SİHA’ların verdiği destekle burada Hafter güçlerine karşı ulusal mutabakat hükümeti birlikleri zafer kazandı.

Libya’da denklem giderek karışabilir. Çünkü bugüne kadar haftanın baş destekçisi Fransa, Yunanistan, Rusya, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve hatta Amerika Birleşik Devletleri, Hafter’in yerine Libya’nın öldürülen lideri Muammer Kaddafi’nin büyük oğlunu hazırlıyor olabilir. Yani Hafter’in ‘kullan at’ süresi gelmiş gibi görünüyor.

NEFES KESİYOR

Bütün bunlarla birlikte Ege’de, Kıbrıs’ta, mülteci sorununun çözülmesinde, iç güvenlik harekatlarında, terörle mücadelede, ABD ile yaşanan Rusya’dan aldığımız S400 füzelerinin aktive edilip edilmeyeceği konusunda, ekonominin güçlendirilmesi için verilecek mücadeleler de diğer beklemeye tahammülü olmayan sıcak süreçler.

Türkiye’nin hata yapma lüksü yok. İnsanın okurken bile nefesi kesiliyor.

Koronavirüs belası ergeç defolup gidecek. İlelebet yaşaması yaşatılması bizim için vazgeçilmez olan vatan ve millet ise ayakta kalacak.

O nedenle de dikkatimiz çok dağılmasın.

Türkiye; büyük bir ülkedir, güçlü bir ülkedir ve bunların hepsinin üstesinden gelebilecek bir ülkedir.

Yeter ki; bu süreçlerde birlikten, akıldan, sağduyudan ayrılmayalım.

En güzel günler sizlerle ve ülkemizle olsun...