Canan Hanım’ın “Tutturabilirsek” itirafı ve Altılı Masa’ya ilişen muhafazakârların acıklı hali

CHP İstanbul İl Teşkilatı’nın fiili başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun konuşmasını dinlediğimde, böylesine “Kör gözüm parmağına bir strateji”nin, nasıl olup da Altılı Masa’ya ilişen muhafazakâr parti, cemaat ve tarikatların tabanındaki insanların gözlerini açmadığını hayretler içinde izliyorum.

Canan Kaftancıoğlu harbi bir din düşmanı olduğunu, dindarları, muhafazakârları sevmediğini hiç saklamıyor. Sözünü esirgememekte, inandığı doğruları söylemekte son derece dik bir duruş sergiliyor.

BAKIN NE DİYOR CANAN KAFTANCIOĞLU:

“Eğer tutturabilirsek, o zaman ne kimse CHP’ye kimse sağa kaymıştır diyecektir, ne de üzülerek söylüyorum, bu eleştiriyi kendime ve partime de söylüyorum, hani sağa selam vermek ve onlardan oy almak için onlar gibi görünmek gibi benim nezdimde takiyeci bir görünümden kurtulmuş olabileceğiz diye düşünüyorum.”

“EĞER TUTTURABİLİRSEK…”

Lafa bakın.

“Onlarmış gibi görünmekten, takiye yapmaktan kurtulacaklarmış…”

Eğer tutturabilir ve iktidara gelebilirlerse tabii.

Domuz pirzolalarını nasıl lüplettiğini sosyal medyada paylaşması, 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişiminin yaşandığı gece çıplak gövdelerini mermilere, tanklara siper ederek direnen halka darbeci askerlerin boğazlarını kesme iftirası atarak “İnandığınız Allah’ınız sizin cezanızı versin” gibi iğrenç laflar etmesi, MLKP terör örgütünün üst düzey elemanlarıyla yakın iltisakı, CHP’de olmasına rağmen Atatürk’ü ve Atatürkçüleri hiç sevmemesi ve “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” lafına gıcık olması ile tanınan bir isim Canan Kaftancıoğlu.

Yalanları ortaya çıkınca özür dilemek gibi erdemi yok. 15 Temmuz gecesi “Asker boğazlıyorlar” diyerek isim verdiği asker, daha sonra ortaya çıkıp, “Kimse benim boğazımı kesmedi, işte buradayım” dedi, ama o hiç utanmadı. Çünkü onun nezdinde FETÖ’cü darbecilere direnen halk suçluydu. İktidarın daha önce kullandığı tabirle “bir şekilde” gitmesini ümit ediyordu ama bu direniş onun tüm hayallerini yıktı. Direnen halka öfkesinin sebebi buydu. Cumhurbaşkanı’na en çirkef küfürleri eden birinden yaptığı hata için özür dilemesini beklemek fazla iyimserlik olur malum.

Bu yüzden de siyaset yasağı geldi.

Kemal Kılıçdaroğlu yine de onu yanından eksik etmiyor.

Biz il başkanı olduktan sonra onu cenazelerde ellerini açmış dua ederken, iftar sofralarında besmele çekerken gördük. Hali çok eğlenceliydi. Ama AK Parti’den kişisel çıkarları uğruna ayrılmış bir takım isimlerin peşine takılarak gidenler, gözlerine perde indiği için, takiyenin dibini bulan bu ikiyüzlü tutumu görememekte. Acaba “Sayemizde Canan Hanım dindar biri oldu” diye mi akıllarından geçirmekteler?

Yanlarında V for Vendetta maskesi gibi sırıtarak sırtlarını sıvazlayanların, niyetlerini hiç saklamadan yaptıkları itiraflar bile onları ayıltamıyor.

Altılı Masa, bazıları şaibeli ve terör suçlamasıyla yargılanan pek çok cemaat ve tarikatı peşine takabilmeyi başardı.

Kimler var içlerinde?

Nurcuların Yeni Asya kolu, Alparslan Kuytul’un başında bulunduğu FETÖ destekçiliğiyle suçlanan Furkan Vakfı, Millî Görüş hareketinin ekseninde hareket ettiğini ileri süren Anadolu Gençlik Derneği (AGD), Bağımsız Türkiye Partisi ile bağlantısı çok önceden bilinen Kadiriler  tarikatı, Ekrem İmamoğlu’nu destekledikleri basında da yer alan Süleymancılar ve ismi son günlerde istismar olayına da karışan İsmailağa Cemaati’nden uzun süre önce ayrılmış Hiranur Vakfı.

FETÖ’yü saymadık. O da Kemal Bey’in önceki gün ziyaret ettiği HDP’nin silahlı uzantısı PKK gibi artık terör örgütü kapsamında malum.

Tabii AK Parti’de hırslarının kurbanı olup barınamayan birtakım isimlerin başını çektiği Gelecek Partilileri, Saadet Partilileri ve DEVA Partilileri de bunlara eklemeliyiz.

İlginç bir unutkanlık.

Şimdi geriye dönüp bakıyoruz. Camilerin ahır yapıldığı, Kur'an okumanın, öğretmenin yasak olduğu, hocaların asıldığı, 28 Şubat zulümlerinin olduğu dönemle bugün arasındaki süre, sanki ortaçağ ile günümüz kadar uzak CHP’lilerin gözünde.

Bahsetmemeyi, konusu açıldığında da kapatmayı tercih ediyorlar.

Bir HAFIZA DUVARI oluşturdular bu konuda.

Peşlerinden sürükledikleri bir kısım muhafazakâr ve mütedeyyin kesime de bu yaşananları onlara bir daha yaşatmayacakları “garantisi”ni vererek gözbağcılığı yapıyorlar.

Canan Kaftancıoğlu ve onun gibiler CHP’nin bir süreliğine kapattığı ana server’ı temsil ediyor. Başörtüsü serbestisini Anayasa Mahkemesi’ne taşıyan ve ona bir metrelik bez parçası diyerek hakaret eden Kılıçdaroğlu da o server’da mutena bir yere sahip. Bakmayın şimdi böyle demokrat dede hallerine.

Kimileri bunların peşine takılan muhafazakârların ruh halini Stockholm Sendromu olarak nitelendiriyor.

Bu klişe artık tedavülden kalktı.

Kusura bakmayın, olan bitenin adı ahmaklık.