CHP seçmeninin eline geçen müthiş fırsat…

0:00/ 0:00

14 Mayıs seçimlerine büyük beklentilerle girdi CHP seçmeni. Oy verme motivasyonları malum “Kim daha iyi yönetir” sorusunun cevabını aramaya yönelik olmaktan çok, “Erdoğan gitsin de kim gelirse gelsin” üzerine kuruluydu. Bu çıkış noktasını bilen Kemal Kılıçdaroğlu da kendisine çeşitli şirketlerden ve uzmanlardan gelen raporlara dayanarak cumhurbaşkanı adayı olmaya karar verdi.

Partideki ve özellikle de Meral Akşener tarafından dillendirilen Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş seçeneklerini de bu yüzden geri çevirdi. Sessiz, sakin ve tam da kendisine yakışır bir tarzda sinsi biçimde çalışmalarını yürütüp, isminin Cumhurbaşkanlığına en uygun aday olduğu fikrini tabana kabul ettirdi. Çünkü yukarıda da belirttiğim gibi kendisine sunulan raporlar ona bu kez seçilebileceğini işaret ediyordu.

Muharrem İnce’nin anlatımıyla “Çıkmışsın-Yenmiş” kısır döngüsünü bu kez kırabileceği düşüncesine öylesine güçlü biçimde sarıldı ki belki de cumhurbaşkanı seçilebilme ihtimalini sevdi. Her defasında başka isimleri aday göstermekten dolayı iyice yıpranmış ve eleştirilerin odağına yerleşmişti zaten. Ya aday ol ya da genel başkanlığı bırak baskısını üzerinde ağır biçimde hissetmekteydi çünkü.

Adaylığını açıklamasından itibaren de rüzgârı arkasına aldı. On binlerce bot hesap milyonlarca görünürlük sağlayarak, CHP Genel Merkezi binasından yönetilen partili trollerle senkronize biçimde sosyal medyada Kemal Kılıçdaroğlu’nun ismini pişirmeye başladı. Kamuoyu araştırma şirketleri de Kemal Bey'in yüzde 55 oyla ilk turda “kazanacağını” ortaya koymaktaydı. Sokak röportajlarında Kemal Kılıçdaroğlu’na oy vermeyenler dayak yiyor, “Erdoğan’a vereceğim oyumu, Türkiye deneme tahtası değil” diyen seküler kadınlar bile diğer CHP’li teyzeler tarafından “S..r git o…pu” diye taltif ediliyordu. Nereden tekaüt olduğunu az çok kullandığı lisandan anlayabildiğimiz teyzemiz, bu küfründen sonra muhalif kesimlerin ikonu haline getiriliyordu.

Sonuçta 14 Mayıs seçimleri geldi çattı.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan kıl payı oy farkıyla yüzde 50+1 barajını tutturamadı ve seçim ikinci tura kaldı. Ama ortada Kemal Kılıçdaroğlu açısından vahim bir sonuç vardı. Erdoğan en yakın rakibi olan Kemal Bey'e 2 milyon 700 bin oy ile fark atmış, parlamentoda 322 milletvekiliyle Cumhur İttifakı çoğunluğu ele geçirmişti.

Kılıçdaroğlu ise sabahın 03.30’unda televizyonların karşısına geçip 1 dakika 51 saniyelik konuşmasında “YSK’yı uyarıyorum” deyip durdu.

Oysa seçmen onu uyarıyordu ama o hâlâ anlamazlıktan geliyordu.

Sonuçlar CHP ve Millet İttifakı tabanında öyle büyük hayal kırıklığı yarattı ki artık Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını değil, siyasetçi olarak varlığını bile sorgulamaya başladılar. CHP’yi istediği gibi dönüştürmüş, Atatürkçü çizgisinden tamamen uzaklaştırıp, partiden Atatürkçüleri tek tek tasfiye etmiş, Amerikancı, Batıcı, liberal ve PKK’nın siyasal uzantısı HDP ve FETÖ ile yakın dirsek temasına giren profil oluşturmuştu. Seçmen buna rağmen yüzde 44,95 oranında destekledi. Ama sonuçta Erdoğan ile arasında yüzde 4,5’lik oy farkı vardı ve bu sonuç çıkarılan onca fırtınadan sonra tam anlamıyla bir fiyaskoydu onun açısından.

Kemal Kılıçdaroğlu şimdi ikinci tura hazırlanacak. Hırsına gem vuramayacak kadar fanatikleşmiş durumda.

Ama 11 kez kaybedip, artık tüm dünyayı arkasına almasına rağmen kaybeden bir Genel Başkan'a CHP daha ne kadar tahammül edebilir?

İşte tam da bu sırada CHP SEÇMENİNİN ELİNE MÜTHİŞ BİR FIRSAT GEÇMİŞ oluyor.

Kılıçdaroğlu nasıl olsa ikinci turda Tayyip Erdoğan karşısında kaybedecek ve fark bu kez büyük bir olasılıkla yüzde 55’e yüzde 45 olacak.

Bu yüzden parti açısından bir kangrene dönmüş bir doku olan Kemal Kılıçdaroğlu’ndan ilelebet kurtarmak için CHP’lilerin ellerinde kaçırılmayacak bir fırsat var.

CHP’li seçmenler oy vermeye gitmeyerek Kılıçdaroğlu’nun tarihi bir farkla, misal yüzde 65’e yüzde 35 gibi yenilmesini sağlayacak bir tavır ortaya koyarlarsa, artık partiyi 45 gün içerisinde olağanüstü kurultaya götürmek ve tüm yönetimi teslim etmek zorunda kalabilir. Ama eğer bunu yapmaz ve yine diyelim ki yüzde 53’e yüzde 47 gibi bir oranla kaybederse söyleyeceği belli:

“Şimdiye kadarki cumhurbaşkanı adayları arasında en yüksek oyu ben aldım. Yenildim ama ezilmedim. Genel Başkan olarak partimin başında kalmaya devam edeceğim. Şimdi önümüzde yerel seçimler var, yolumuza bakalım.”

Öyle değil mi?

Siz de biliyorsunuz değil mi böyle diyeceğini.

Sevgili CHP’li seçmenler, o halde gelin bunu yapın. Hem partiniz hem de Türkiye kurtulsun ondan. Çünkü gerçekten, sizleri de ülkeyi de çok yordu.

Kurduğu ucube Masa aldığı hezimetle zaten tarihe gömüldü. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem diye adlandırdığı tuhaf sistem de onunla birlikte tabii.

Dediğim gibi artık Altılı Masa dağıldı.

Başbakanlık diye bir makam kalmadı.

Davutoğlu, Babacan gibi isimler yüzde 0,5 oyla partilerine 10’ar 15’e milletvekili çıkardılar sayenizde. Evet, CHP seçmenlerinin sayesinde Masa'nın dört ayağı tam 37 milletvekili soktu Meclis’e.

Yazık size…

Bu muameleye layık değilsiniz.

Bir de dört milletvekiliyle İYİ Parti var üstelik CHP listelerinden. 169 milletvekilinden geriye bu yüzden sadece 127 vekil kaldı.

Şimdi sinirli sinirli ekranlarda kısa konuşmalar yaparak yanına yaklaşılmamasını sağlıyor.

Ama bu geçici.

Bu işin bir sonu var.