Daha güçlü, daha sakin...

Bugün benim 38'inci doğum günüm. Yaşımı soranlara tek nefeste yutkunmadan, duraksamadan söyleyebileceğim son yaşların habercisi...

1986'nın karlı, ama çok karlı bir gününde, istenmeyen bir gebelikten mükemmel bir insanın ortaya çıkabileceğini 81 il ve vilayete göstermek üzere 41 pare top atışıyla dünyaya gelmişim; ya da öyle olsun isterdim...

Ne var ki öyle olmamış, milli piyango gibi, "Bu sene de güldürmedi" dedirtmiş olduğum söylenebilir.

Sokakta oynayan son nesil; buna mukabil, teknolojiye yetişen ilk nesil olmak hayattaki en büyük çaba harcamadan kazanılmış başarım.

İnsanlık için küçük, benim için büyük bir adım olarak doğum günlerimde heyecan yapmayı çok erken yaşta bıraktım.

Beşinci yaş günümde kafa üstü betona çakılmak suretiyle geçirdiğim beyin kanaması sonrası ne hayat aynı kaldı ne de kafam...

Kafamda kristaller dağılsa da zihnimde taşlar yerine oturdu.

23 yaşında, olduğum ameliyatta iki gün yoğun bakımda kalıp imamın kayığına "cee-e" yaparak geri döndüğümde ise hayat oyunumda kartlar yeniden karıldı.

Yoğun bakımda her yanımdan hortum, kablo, boru vs. çıkarken, bilgisayar kasasına döndüğümü fark ettim. Mause gibi tüm kablolar benden çıkıyor ve kaynağı bendeyken, kablosuz teknolojinin ne büyük nimet olduğunu anladım. 

Süper Mario misali başıma gelen onca şeye rağmen çok mantar biriktirmiş olmalıyım ki ölmedim; fakat bu yolda çok can kaybettim. 

Her sene 5 Mart’ın ilk saatlerinde yaptığım gibi; bu sene de yolda kilometre taşlarımı yakalarken, yola bıraktığım parçalarıma selam ederim...

Şimdi benim şarkım gelsin:

Önce savruldum yok oldum

Sonra dinlendim duruldum

Ve her giden parçam yerine

Yenisini doğurdum

Daha güçlü, daha sakin

Daha mutlu, daha suskun

Daha olgun, daha kırgın