DEEPFAKE ürünü aday: Kemal Kılıçdaroğlu

0:00/ 0:00

Yedili Masa’nın Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu için evvelden aklımdan geçen tanım, yerli ve yabancı dizilerdeki kötü karakterlerle bire bir örtüşmekteydi. Herkese güler yüzlü davranır, insanları sever, onların haklarını korur gibi konuşur, mütevazıdır ama bu hali sahtedir (FAKE). Öte yanda, çok derinlerde (DEEP) sinsi, arkadan insanların kuyusunu kazan, bin bir dolap çeviren, yaptığı kötülüklerin haddi hesabı olmayan, her şeyi inceden inceye planlayıp, sabırla herkesin başına çorap ören biri vardır.

Tabii benim bu tanımım DEEPFAKE kavramıyla birlikte çok “klasik” kaldı.

DERİN (Deep) ve SAHTE (Fake) kelimelerinden bir araya gelen ve DEEPFAKE sözcüğü ile tanımlanan yeni bir bilgisayar teknolojisiyle, yani YAPAY ZEKÂ ile mevcut bir görüntü veya videoda yer alan kişilerin görüntüsü, suni sinir ağları kullanılarak başka kişilerin görüntüleri ile değiştirilebiliyor. Böylece konuşmacının söyledikleri, kolaylıkla farklılaştırılabiliyor.

Aslında Kemal Kılıçdaroğlu’nun bizatihi kendisi, DEEPFAKE imalatı.

Türkiye’nin başına Cumhurbaşkanı Adayı olarak gösterilen ve musallat edilen bu DEEPFAKE görüntünün, ülke için tehlikeli bir insan yapımı ürün olduğunu düşünüyorum artık. Sanki SANAL ve gerektiğinde arkasındaki düğmeye basıldığında birden bire püf diye yok olacakmış gibi...

Çünkü dizilerdeki o en başta tanımladığım KÖTÜ KARAKTERLER bile onun yanında az çok doğruluğa, sevgiye, iyiliğe ikna edilebilir, etten kemikten yapılmış karakterler gibi duruyor.

Nasıl FETÖ denen örgüt, ABD müesses nizamının derin labirentlerinde 40 yıl öncesinden tezgâhlandı, önce başında olacak isim bulundu ve sonra o karanlığın ağlarını sabırla, ilmek ilmek ördüler. Sonunda iş gelip 15 Temmuz darbesini yaptırmaya kadar dayandı, bu da öyle bir şey.

Bunu neden anlattığımı anladınız sanırım.

SON BİR HAFTADIR, Kemal Kılıçdaroğlu, Özgür Özel, Selahattin Demirtaş üçlüsü ile başlayan, sonra tüm Yedili Masa bileşenlerine, onların medyadaki aparatlarına kadar sirayet eden bir telaş, tedirginlik baş gösterdi. Hepsi birden aynı teraneyi dillendirmeye başladı.

İktidarın seçime 10 gün kala, güya DEEPFAKE teknolojisiyle hiç olmamış konuşmaların kendi görüntülerine monte edilmiş görüntülerini servis edeceğini iddia ederek halka “Böyle görüntüler çıkarsa sakın inanmayın, bunlar sahtedir” diye ÖN ALMAYA çalıştılar. Hatta CHP’nin medyadaki bir aparatı “Böyle görüntüler ortaya çıkarılırsa, onları paylaşanlar da suç işler ve yargılanırlar” diye tehditler savurdu. Kendisi 28 Şubat’ın rütbesiz generali olduğu için bunu geçelim.

KILIÇDAROĞLU VE ETRAFINDAKİLERİN BU PANİĞİ hiç normal değil.

İKİ OLASILIK VAR:

1- YA BİR HALT ETTİLER ONDAN KORKUYORLAR; misal CHP’lilerin Demirtaş ve HDP-Kandil ile yaptıkları pazarlıkların ortaya çıkması ya da ABD’deki kayıp 8 saatin ve FETÖ üst düzey elemanlarıyla yaptıkları görüşmelerin görüntüleri.

Zaten bizzat İçişleri Bakanı Süleyman Soylu açıkladı, Altılı Masa’nın ilk basın metnini redakte ettirmek üzere Kılıçdaroğlu’nun Danışmanı Ünal Çeviköz’i bir AB Büyükelçisine gönderdiğini, bu görüşmenin ses kayıtlarının olduğunu. Soylu bir ajanlık faaliyeti olduğu için bunu devletin takip ettiğini bildirdi.

Ama mesele bundan da ötesi anladığımız kadarıyla.

2- YA DA BİZZAT KENDİLERİNİN DEEPFAKE TEKNOLOJİSİYLE HAZIRLATTIKLARI BİR VİDEOYU YAYARAK MAĞDURA YATACAKLAR…

Kılıçdaroğlu şimdi tüm kanallarda bu konudaki soruları yanıtlıyor.

Ama bunu yaparken bir CHP televizyonunda çok çok ilginç bir diyalog yaşandı.

17-25 ARALIK FETÖ YARGI DARBESİNDEKİ GÖRÜNTÜLERİN VE KONUŞMALARIN BU TEKNOLOJİYLE YAPILDIĞINI İTİRAF ETTİ.

Sözcü TV yayınında soru yöneltenlerden Yavuz Oğhan, 17-25 Aralık sürecini hatırlatarak, “O dönemde de bu tür teknolojilerin kullanıldığı ve videoların üretildiği söyleniyor” deyince aynen şu cevabı verdi Kemal Kılıçdaroğlu:

“Evet, 17-25 sürecinde de yapmışlardı öyle bir şeyler.”

Yaa!..

Söylediği yalanlar, gelip dolaştı, ayağına ve boynuna dolandı.

Halbuki o dönem “Bunların hepsi gerçek” diye haykırmıştı. FETÖ’nün yargı darbesini meşrulaştırmak için yırtınmış, FETÖ televizyonlarında “Yurt dışına kaçacak Erdoğan” diye peş peşe iftiralar atmıştı. Bu DEEPFAKE ÜRÜNÜ görüntü ve sesleri alabildiğine istismar etmişti.

Allah böyle şaşırtır işte.

Nasıl bu kadar kolay yalan söyleyebiliyor, iftira atabiliyor, dün söylediğini bugün inkâr edebiliyor, insanların yüzüne gülüp arkasından kuyusunu kazıyor hayret etmeyi bıraktım ben.

Çünkü çözdüm olayı.

KEMAL KILIÇDAROĞLU BİR DEEPFAKE ÜRÜNÜ FİGÜR.

Bu da Türkiye’nin ve bizim vermemiz gereken bir imtihan belki de.