Durun, siz kardeşsiniz!

0:00/ 0:00

Çok sevmiştik seni Heteredoks.

Ama bu Ortodokslar Nas filan dinlemedi şekerim.

Meğer rasyonel zeminde ilerlemiyormuş ekonomimiz.

Hele epistemolojiyi ipleyen bile olmadı.

Oysa Sevgili Heteredoks, bana göre başarılıydın sen. Evet, dolar yükseldi ama KKM ile durdurdun. Doğru, alım gücü düştü, hayat pahalandı ama düşük faizle yatırım ve üretim, bağlı olarak istihdam da arttı. Eskisine nazaran az da olsa evlerin aşı kaynadı, temel ihtiyaçları görüldü. Faiz ödemeleri azaldı. Bütçe fazla verdiği için de vatandaş ezdirilmemeye çalışıldı enflasyona.

Şimdi bakıyorum 2023 yılı için vadesi bir yıl ve sonrası olan borç stoku 203 milyar dolar olmuş. Bunun yüzde 21’i kamuya, yüzde 19’u Merkez Bankası’na, kalan yüzde 60’a yakını da özel sektöre ait borç. Kamu zaten ödemiş, 2024’e kadar hiçbir ödeme yok. 2024 sonrası borçları da atla deve değil. Makro ekonomik dengelerde de görünürde bir problem bulunmuyor.

İyi de o vakit bu döviz artışı da neyin nesi?

Birileri belli ki eskisi gibi paradan para kazanma sistemini tetiklemek istiyor. Yani sıcak para sahipleri gelip yüksek faizden para kazanmanın peşinde. Bunun için politika faizinin artması gerek.

Peki nasıl olacak bu?

Yıllardır Heteredoks bize, “Düşük faiz, enflasyonun sebebi değildir” diyor.

O zaman döviz artsın ki fiyatlar da buna bağlı yükselsin, hayat daha da pahalansın, devreye malum Ortodoks girsin ve gereğini yapsın.

Misal politika faizi yüzde 25’e çıkarılsın.

Bu oran konuşuluyor şimdi.

O zaman Türkiye’ye 5 milyon dolar sokan sıcak para spekülatörü, parasını Türk lirasına çevirip yüzde 25’ten faize verdiğinde bir yılın sonunda eline geçecek para 6 milyon 200 bin dolar olacak. Artı 1 milyon 200 bin dolar faiz yani. Bu para Türkiye’de üretilen mal ve hizmetlerden elde edilen kazançtan o hırsızlara akıtılmış olacak. Bu miktarı ABD’de ancak 20 yılda elde edebilecek olan Spekülatör, anaparayı ülkesine götürüp, elde ettiği faizle de eskiden olduğu gibi bizim şirketleri satın alır artık. Hatta Ali Babacan bir ara lafını etmişti, Millî Savunma Sanayi şirketlerimizin hisselerini de.

Kimse de ona “don’t touch” diyemez böylece.

Neyse, şimdi Sayın Bakanımızın da buyurduğu üzere ekonomimiz kurala bağlı ve öngörülebilir, rasyonel bir zemine çekilirken gözlerimiz daha farklı biçimde parlayacak, ışıl ışıl olacak.

Sayın Nureddin Nebati bir kere daha “Ohh” çekebilir burada.

Böylece beyaz yakalılarımız için dolar düşecek, lokantalara ve barlara diledikleri zaman gidecekler, akıllarına estiğinde soluğu Londra ya da Paris’e hafta sonu Brunch’ında alacaklar.

İthal telefonlar vesaire daha ucuza alınacak.

O zaman ekonomi düzelmiş oluyor bildiğiniz gibi!

Gelgelelim Mehmet Şimşek’e destek vereceğini söyleyen büyük Ortodokslardan Özgür Demirtaş, gelecekte Türkiye’yi işsizliğin beklediğini yazmış. Bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösteriyor vallahi. Yukarıda da söyledim, dövizi düşürmenin ve pahalılığı azaltmanın bedeli işsizlik. Adam ne yapsın, yatırım ve üretim yerine faize yatırır, daha çok kazanır.

Ama beni şöyle bir ürperten gelişme oldu bu arada.

Özgür Demirtaş’ın yanı sıra Uğur Dündar ve Fatih Altaylı da Mehmet Şimşek’e destek istemiş.

Aslında muhalif kimle konuşsam başta Şimşek olmak üzere kabineyi çok beğeniyor.

Allah Allah, ne oluyor arkadaş?

Demek muhalefet bu kabineyi seçimden önce bilseydi, Tayyip Erdoğan yüzde 70 filan oy alacaktı.

Tam “Sıcak para intikam yemeğini soğuk yedi” diye düşünmeye başlamıştım ki sonunda beni bu ürpertiden Serdar Dirican adlı bir Twitter kullanıcısı kurtardı.

Kariyer geçmişinde, başarılı bir öğrenimin devamında Princeton, Goldman Sachs, First Republic Bank gibi uluslararası kuruluşlar olan, Turgut ve Yusuf Bozkurt Özal’ın yeğeni Hafize Gaye Erkan’ın Merkez Bankası Başkanlığı'na atanması haberinin altına şunu yazmış:

“Kim kime oy attıysa boşa atmış, özeti bu, Boşu boşuna birbirinizi kırmayın. Siz kardeşsiniz.”

Doğru vallahi, Heteredoks ile Ortodoks da aynı aileden değil mi sonuçta.

Fikir ayrılığı yalnızca.

Aramıza bir de BDDK’nın başına atanan Şahap Kavcıoğlu’nu aldık mı tamamdır.

Hadi kucaklaşalım ve barışalım.

Zaten Sayın Cumhurbaşkanımız da seçimde yaşananların geçmişte kaldığını, kırgınlıkları ve küskünlükleri geride bırakmak gerektiğini söyledi, unutmayalım.