Erdoğan sayesinde…

0:00/ 0:00

İnsanlar en çok kendileri ya da yakınlarının sağlıkla ilgili yaşadığı problemler sırasında sınanırlar.

Hayatın insana sunduğu bir “armağan” gibidir bu süreç. Öylesine sancılı, acılı ve travmatik olur ki bazen “Allah’ım, bu imtihan ne zaman bitecek” diye yalvarırsınız kendinizle baş başa kaldığınız zamanlarda.

Ama o sınav er ya da geç biter ve mutlaka bir ders çıkarırsınız sonuçta. Armağan işte bu derstir.

Bu toprakların insanları da kendi özgün zekâları ve bilgelikleriyle o dersi çıkarmış ve yüzyıllardır süregelen o müthiş deyimi kullanır olmuşlar:

“Her şeyin başı sağlık!”

Gelelim hikâyeye.

Kronik kansızlık ve ona eşlik eden bir kanser türüyle mücadele eden, eşi vefat ettikten sonra yaklaşık iki yıldır bizde kalan kayınpederimi tedavi ettirmek için aylardır çabalıyoruz. Kemoterapi de uygulandı. Sonunda Seyrantepe Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden bir randevu aldık. Amacımız geriatri servisinde toparlanmasını sağlamaktı. Ancak kararı uygulama fırsatı bulamadık. 20 gün önce çok fenalaştı, aynı hastanenin yoğun bakım servisine kaldırılıp entübe edildi. Çünkü kalbi iki dakika durmuş ve yeniden çalıştırılmıştı. Eşim hastaneye her gün gitti geldi. Düzenli görüş saatlerinde yanında oldu. Her eve gelişinde hastanedeki bakımın ne kadar iyi olduğunu, doktor ve hemşirelerin yakın ilgisini anlatıyordu.

Lâkin hastane tam 17 ünite kan verdiyse de faydasız kaldı, çünkü vücut sünger gibi kanı emiyordu. Bizden yerine koymak üzere kan isteniyordu doğal olarak. Kızılay’daki kan stokları Ramazan nedeniyle tükenmişti. Kimse kan vermiyordu oruçlu olduğu için. Biz bulduk ama kan vermeyi kabul eden hayırsever insanların hepsi de aynı şekilde oruçluydu ve onları iftardan sonra evlerinden alıp hastaneye götürüyor, kanlarını vermelerini sağladıktan sonra evlerine teslim ediyorduk. Sonunda sorunun bir başka kaynağını buldular, midede de kanama vardı. Onun tedavisine geçildi.

Umutlandık tabii.

Ancak geçen haftanın başında ben ve eşim aniden yakalandığımız griple yatak döşek serildik. Kızımız okula gidiyordu ve adeta sürünerek kendimize bakmaya çalışıyorduk. Aile hekimimizi aradım, o reçetemizi yazdı, mahallemizin eczacısı ilaçlarımızı gönderdi. Bir gün sonra gözümüzü açar gibi olduk. Ama daha toparlanamadan, geçen perşembe sabahı kayınpederimin vefat haberi geldi. Organ yetmezliğine bağlı olarak kalbi durmuştu. Allah güç veriyor böyle zamanlarda. Kalktık gittik. İşlemleri yaptırdık. Eşim perişan halde. Hastanenin morgundaki görevli imama yönlendirdiler. Kafamızın içinde bin bir soru. Cenazeyi alacağız, Zincirlikuyu’ya götüreceğiz, orada yıkanacak, sonra tekrar camiye götüreceğiz. Kendimiz halletmeye çalışırız dedik. Tabii bu eskisi kadar kolay olmuyor, sonuçta biz de artık genç değiliz. Ama hastane imamı bize, “Cenazeyi Zincirlikuyu’ya götürmenize gerek yok. Biz burada yıkıyoruz, kefenliyoruz. Zincirlikuyu’dan cenaze aracını çağırıyoruz. Bize sadece caminin adını, adresini, hangi vakitte namazın kılınacağını, hangi mezarlıkta defnedileceğini söyleyin yeter” dedi. Bir kere daha şükrettik bu hastaneyi kuranlara ve bu organizasyon biçimiyle insanların işlerini kolaylaştıran sistemi oluşturanlara. Tabii Kayınpeder mezar yerini önceden eşinin yanında satın almış, ayırtmıştı. Bu da işleri rahatlattı. Kayınpederim dindar bir insandı. Mübarek Cuma günü defnedelim dedik, ertesi günü yani.

İki gün nasıl geçti bilmiyorum. Allah’tan komşular ve akrabalar vefat haberini alınca geldiler. Böyle zamanlarda dayanışmanın kıymetini daha iyi anlıyorsun. Dün gece (siz bu yazıyı okurken önceki gece olacak) duasını da yaptık. Bu satırları yazarken gribimiz eşime ve bana “ben hâlâ buradayım” diye hatırlatmada bulundu. “Eksik olma, yokluğunu çok hissedecektik” dedik.

Siz pek fark etmeseniz de bir haftadır yazmayışımın ve ekranlarda bulunmayışımın sebebi özetle bu.

Ama bu ülkede biliyorum ki “Her şeyin başı sağlık” demek daha kolay yıllardır. Stickerlara Erdoğan sayesinde diye yazıp market camlarına yapıştıran HDP’li maharetli Mahir’in çalıntı eylemiyle coşup kendilerinden taşan muhaliflerin de çok iyi bildiği ve bütün nimetlerinden tepe tepe istifade ettiği ama nankörlükle sadece bazı aksayan yanlarına mercek tutmayı marifet bildiği bu sağlık sistemini kuran ve dünyada biricik kılmayı başaranlara sonsuz teşekkürler.

Herkes biliyor ki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan sayesinde hepsi.

Şöyle düşünün.

Ya o olmasaydı…