FETRET’in bitmesiyle Özgür Özel de özgürlüğüne kavuşacak…

Fetret’in tarihsel konjonktüre göre değişen anlamları var.

Kelime anlamıyla “İki olay arasında geçen süre” denmekte.

İslam’a göre “Hz. İsa ile Hz. Muhammed arasında geçen süre” ya da “İki peygamber arasında peygambersiz geçen süre” diye yorumlanıyor. Sonra işin içine devlet ve siyaset giriyor. Osmanlı döneminde yeniden adlandırılıyor. Moğol İmparatoru Timurlenk’in, Yıldırım Bayezid’i Ankara Savaşı’nda hezimete uğratmasından sonra başlayan döneme bu ad veriliyor. Osmanlı Devleti’ni parçalamak isteyen Timur savaşı kazandıktan sonra Anadolu topraklarını Osmanlılardan alıp eski sahiplerine, yani beyliklere iade etmiş, diğer yerleri de Bayezid’in oğulları arasında paylaştırmıştı. Yıldırım Bayezid’in Ankara Savaşı’nın ardından ölümü ile geride Süleyman, Îsâ, Mûsâ, Mehmed, Mustafa ve Kasım adlı oğulları kalmıştı.

Bu oğullardan dördü kendi aralarında amansız taht savaşlarına giriştiler ve 1402’deki yenilginin ardından bu savaşlar sırasında başta Osmanlı’nın payitahtları (başkent) Bursa ve Edirne olmak üzere Anadolu ve Rumeli toprakları bu kardeşlerin ve ordularının arasında defalarca el değiştirdi. Savaşlar, Ankara Savaşı bozgununun tarihi 1402’den başlayarak 1413 yılına kadar devam etti. Tabii işin içine Bizans İmparatoru Manuel’den Sırplara, Anadolu beyliklerinden Ceneviz ve Venediklilere kadar herkes girdi. Sonuçta dağılan Osmanlı birliği, 1413 yılında, I. Mehmed (Çelebi Mehmet) tarafından yeniden sağlandı. Bu gelişmeye bağlı olarak Çelebi Mehmet için "Devletin ikinci kurucusu" tabiri kullanıldı.

İşte bu Bunalım Devri veya Fasıla-i Saltanat’a; 1402'den 1413'e kadar süren kargaşa dönemine FETRET DEVRİ dendi. Yani “İki padişah arasında padişahsız geçen süre” anlamında.

Biz ise bugün bu kavramı, “Hükûmet gücünün ya da yönetimin gevşediği, düzenin bozulup yerini kaosa bıraktığı bir yerde, düzenin yeniden kurulmasına kadar geçen süre” diye tanımlıyoruz ki BU ZAMAN DİLİMİ tam da Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğuna geçtiği tarihten başlayarak 31 Mart’a kadar geçecek süreye denk düşmekte.

Cumhur İttifakı’nın adayı Murat Kurum da işte bu yüzden, "İstanbul'un beş yıllık fetret dönemini bitireceğiz" dedi.

Murat Kurum’un aday gösterildikten sonraki ilk konuşmasına baktım. Genel konsept olarak çok beğendiğim, tam da hedefe dönük olarak nitelediğim bu sözlerden, bana değen, içimi okuyan birkaç cümle paylaşmak istiyorum:

- 94 ruhu ile yeni eserleri İstanbul'a kazandıracağız

- Tek bir riskli yapı kalmayana kadar çalışacağız. Yollarında, caddelerinde ulaşım çilesi bitene kadar durmayacağız.

- Bizim rakibimiz İstanbul'a karşı ilgisizliktir, ihmalkarlık, algı belediyeciliği, karmaşa ve sistemsizliktir.

- Bizim rakibimiz İstanbul halkına söz verip sözünde durmayan, İstanbul'u duraklama dönemine sokanlardır. İnşallah duraklama dönemi bitecek, yeniden diriliş dönemi başlayacak.

- İstanbul'da sistemsizlik son bulacak. Öyle arada bir İstanbul'da olayım demek yok.

- İBB Başkanı'nın ayağına şantiye çamuru değecek. Sırtına İstanbul'un sabah rüzgârı vuracak, yüzüne yağmur kar değecek. Daima milletimizle birlikte olacağız.

- Laf değil iş üreteceğiz ve icraatsız İstanbul son bulacak.

- İBB Başkanı tarihe karşı saygıda kusur etmeyecek. Fatih'in karşısında ellerini bağlayıp boynunu bükecek.

- 16 milyonun başkanı değil dostu, kardeşi olacağız. Onlar anlatacak biz dinleyeceğiz. Ortak akla, katılımcılığa hak ettiği değeri vereceğiz.

- Reklamla, algı çalışmalarıyla İstanbul'un kaynaklarını boşa harcamayacağız. Algıda usta olanların değil alın teri ile usta olanların dönemini başlatacağız. İstanbul'u yeniden ayağa kaldıracağız.

Dahası var ama bu sözleri özellikle aldım çünkü hepsinin alt okumaları, müktesebatı ve göndermeleri var. Nitekim her sözden sonra hafızamızda geriye doğru bir yolculuk yapıyor, bu kadim, dünya harikası şehrimizi büyük bir sorumsuzluk ve vurdumduymazlıkla, şımarıkça terk eden, başka işlerle uğraşıp her türlü terbiyesizliğin altına imza atan, bu yetmezmiş gibi şehrimizi kendi haline bırakıp on yıl geriye götüren bir kepazeliği görüyoruz.

Birçok bakanlığın bütçesinden daha büyük bir bütçesi olan İBB’nin nasıl beş yılda 1 milyar euroluk borç batağına sokulduğunu, paraların reklam, konser ve algı çalışmalarına, siyasi kariyer için televizyon sponsorluklarıyla yandaş kanallara boca edildiğini de bizzat izledik. Yarım bırakılan metrolar, kapatılan tüneller ve arıtma tesisleri, boyanıp yeniden açılan öğrenci yurtlarıyla göz boyamalar, bozulup yanan yüzlerce İETT otobüsü, kaza üstüne kazalar, çalışmayan yürüyen merdivenler ve asansörlerle çile haline gelen şehir içi ulaşım, İETT otobüsleri bakım masrafları ihalelerinde karanlık noktalar, çöken yollar ve bakımsız parklar, söz verilen kentsel dönüşüm bütçesini yüzde 5’ten yüzde 1,5’a düşürmeler, ucuzlatılacak denilen İspark, su ve ulaşıma kat kat zam yapılması…

Herkes her şeyi biliyor zaten.

Biz bundan sonra Murat Kurum’un projelerini ve ekonomik sıkıntı içinde olan dar gelirli, İstanbullu için yapacağı çalışmaları dinlemeye odaklıyız artık.

Murat Kurum’un İstanbul şehrini geri alarak, yani FETRET DEVRİNİ sonlandırarak, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi Özgür Özel’i özgürleştireceği günün tarihi olarak ben buradan 31 MART gecesini ilan ediyorum.

Allah utandırmasın.