Hatay sevdamız

Değerli dostlar, değerli okuyucular, sık sık yazılarımda belirttiğim üzere insanlar beni iki yönümle tanırlar.

Ben fanatik Beşiktaşlı ve Hatay sevdalısıyım.

Herkes memleketini sever.

Ama bizimki bir başka. Biz Hatay’dan bahsederken, Amik Ovası’ndan bahsederken kendimizi Yaşar Kemal’in İnce Memed romanındaki bir kahraman gibi hissederiz.

Toprağını, ağacını, çiçeğini, çalısını, ırmağını, denizini, Amanos dağlarını anlatırken gözlerimiz dolar bizim.

Bir Neşet Ertaş türküsü, bir Aşık Mahsuni Şerif türküsü, bir Aşık Gülabi türküsü, bir Aziz Tok uzun havası, bir Barak Türkmen ezgisi tadında anarız biz Hatay’ı.

Yazın harareti biberli ekmeği gibi acı, kışının soğuğu ise meyan kökü şerbeti gibi tatlı soğuktur.

Düğünleri Reyhanlı’nın Harran köyünde çekilmiş Kibar Feyzo filmindeki gibi samimi, doğal ve sadedir.

Acıları, yasları ise ekmek yaptıkları tandırının içindeki pamuk çalısı közü gibidir. Yavaş yavaş yanar, yanar ama yakmaz, pişirir bizi.

Ya da Ayakkabıcılar Çarşısı’ndaki kösele gibi vurdukça sertleşiriz biz Hataylılar, yıkılmayız, dağılmayız!

Değerli dostlar, Suriye’de savaş çıktı. Suriyeli savaş mağduru din kardeşlerimizi en çok biz Hataylılar taşıdık. Bir gün isyan etmedik. Bağrımızı açtık, evimizi açtık, ekmeğimizi paylaştık.

Reyhanlı’da terör saldırısı oldu, patlama oldu, onlarca kardeşimizi şehit verdik!

En son deprem oldu, Hatay yerle bir oldu!

Bu kadim şehir yüzyıllar boyunca defalarca yıkılmış, yerine tekrar yeni şehir kurulmuş.

Vazgeçilmemiş, yeniden hayata döndürülmüş.

Ne Amanos dağlarından, ne asi nehrinden, ne Amik Ovası’ndan, ne Çevlik’ten, ne Arsus’tan, ne Harbiye Şelalesi’nden, ne göllerinden, ne tarihi tünellerinden vazgeçilmemiş.

Hep yaşatılmış, hayata döndürülmüş.

İnanıyorum ki Antakya tekrar ayağa kalkacak.

Habibi Neccar Camisi’nde tekrar ezan okunacak, kiliselerinde tekrar çanlar çalacak, Havraların kapıları tekrar açılacak, tüm dinler yaşanacak, tüm milletler yine mutlu ve huzurlu günlerine kavuşacak.

Uzun Çarşısı’ndan yine baharat kokuları gelecek, fırınlarında tepsi kebapları pişecek, katıklı ekmek kokuları gelecek, insanların yüzüne o mutlu ve neşeli ifade tekrar yerleşecek.

Belenin kıcı yamacında insanlar durup orman havası alacak, Dörtyolun, Erzin yine mandalina portakal bahçeleri turuncu renge boyanacak.

Biz yine diyeceğiz ki sen Hatay’sın, küllerinden yine doğacaksın.

Yine Türkiye’nin her yerinden misafirler ağırlayacak, insanlar Hatay efsanesini anlatacaklar yurdun dört bir yanında.

Temennimiz budur değerli okuyucular.

Son sözüm değişmez.

Allah vatana, millete zeval vermesin.

Vesselam…