Hologram’ın düğmesine basıldı ve gitti…

Bir dönem böyle bitti.

Küflenmiş, ruhu eskimiş, yeni hiçbir şey söylemeyen, her konuşmasına asgari bir yalan sıkıştıran, FETÖ ve PKK konusundaki esnekliğiyle güven vermeyen, saygı uyandırmayan, ülkemizi Mavi Vatan, Karabağ, Suriye’nin kuzeyindeki güvenli bölge gibi milli meselelerde yalnız bırakan, hatta karşısında duran…

Ayak oyunlarında çok iyi idi, ama Sakarya Savaşı’nın nerede yapıldığından, bir Maraş’ın da Kıbrıs’ta bulunduğundan habersizdi.

Çorum’u ülke sandı, Kırklareli’ni ilçe yaptı, yetinmedi Konya’yı Hollanda’dan büyük ülke ilan etti. Fındık üretiminin yüzde 42’sinin Şanlıurfa’da yapıldığını tespit etti! Atatürk’ün en bilindik sözlerini, hatta İstiklâl Marşı’nı bile kâğıttan okuyamadı.

Gazi Meclis’in kürsüsünden “Korkma alçak!” diyerek kulaklarımızı kanattı…

Şiirle arası hiç iyi olamadı. Bir şiir okumak istedi “Sözler Necip Fazıl’a ait, kendisi şair galiba…” diyerek tüy dikti. Üstüne üstlük, şiiri de tamamen yanlış okudu, dizeleri birbirine karıştırdı.

Gaflarının haddi hesabı yoktu.

“Bu ülkede namussuz siyaset eksik” de dedi, “Uyuşturucu tacirlerinden vergi alacağız” da… Hazır uyuşturucu mevzuu açılmışken, Londra’dan 300 milyar dolarlık uyuşturucu baronlarının parasını getirmeyi de vadetti.

Aklınızı yitirmediğinize dua edin.

Hırsları aklının önündeydi.

Hem de 15 oyla kaybetmek yerine 300 oyla kaybedecek kadar.

Sinsiliğin kitabını yazdı adeta. Altılı Masa’yı kendi adaylığı için dizayn etmeye dayalı uzun vadeli stratejiler kurabilmeyi akıl edebilecek kadar hem de.

Poker Face’ti. CHP’de yüzüne gülüp kucakladıkları ertesi gün kendini kapı önünde bulabiliyordu.

İftiraları yüzünden ödediği tazminatlarla CHP’nin kasasını boşalttı…

Daha epey devam edilebilir böyle ama bunu yaparsam, yazının tamamını O’nun, söylendiğinde ağızda kekremsi bir tat bırakan ismine ve özelliklerine ayırmak zorunda kalacağım.

Belki “Ölenin arkasından konuşulmaz” tarzı benzetmeyle “gidenin arkasından konuşulmaz” diyenler de çıkacaktır ama bunun önemi yok. Hazreti Mevlana bile zor tutardı kendisini onun ismi geçtiğinde bence. Konfüçyüs’e ait sözleri Mevlana’ya atfettiği için en azından. “Hak gelecek batıl zail olacak” ayetini “Rahmetli Erbakan’a ait bu söz” diyerek Erbakan’ın da kemiklerini sızlatmayı başardı.

Din bilgisi de zayıftı da herkesi kucaklayacağım diye hata üstüne hata yaptı. “Cennet annelerin ayakları altındadır” hadisini “Cennet kadınların ayakları altındadır” diye değiştirdi.

Belki sizi rahatlatır ama diyeyim.

Kemal Kılıçdaroğlu aslında hiç varolmadı CHP için.

Zaten yoktu.

Hologram gibi partinin tepesine indirilmiş, bu yüzden de defalarca içinden geçilmesine, dayak yemesine, utanması gereken bir muameleye uğramasına rağmen hep orada kalabilmiş bir Avatar’dı sadece.

CHP için de ülke için de kötü, yapışkan bir kâbustu.

Partinin başına getirildiği için ona oy veren doğru düzgün insanların ahlâkını, karakterini törpüleyen, ülkesini ve dünyayı algılama mantığını körelten biri oldu. Ona oy verenler, medyada destek olanlar ve partide milletvekili yapılanların pek çoğu mankurtlaştırıldı, değerler sisteminden uzaklaştırıldı ve yaşadıkları topraklara, ülkesinin menfaatlerine yabancı bireylere dönüştü.

Ülkede asgari müşterek bırakmadı, dinamitledi kökünden.

Sonuçta getirdikleri gibi götürdüler Kemal Kılıçdaroğlu’nu.

Enerji düğmesine basıldı ve söndürüldü.

Yerine gelen Özgür Özel’in ondan farklı olmadığını düşünenlerdenim.

Onunla ilgili kanaatim, şimdiye kadarki performansından gördüğüm kadarıyla zihinsel olarak Kılıçdaroğlu’ndan farksız ama karakter olarak o denli çürümemiş olduğu yolunda.

Arkasındaki ismin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu olduğu da bir sır değil. Paylaşım yapılmış. Özel CHP Genel Başkanı, Ekrem İmamoğlu da önce İstanbul’u alıp ardından Cumhurbaşkanı adayı olacak 2028’de.

Plân bu.

İktidara yakın çevreler ve medya mensupları Kılıçdaroğlu’nun devam etmesini istedi. Gerçi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan defalarca kendisini istifaya çağırdı ama genel kabul bu yöndeydi.

Sevgili arkadaşım Melih Altınok önceki günkü yazısında “Kılıçdaroğlu mu İmamoğlu mu?” sorusuna AK Parti çevrelerinden Kılıçdaroğlu yanıtını aldığını, sebep olarak Kılıçdaroğlu’nu İmamoğlu'na göre daha ilkeli bulduklarını hatırlatarak şöyle demiş:

“İmamoğlu'nun potansiyelinin farkında olsam da kendilerine katılmıyorum.

Zira hafızamı biraz yoklayınca İmamoğlu, Kemal Bey'in yaptıklarını, göze aldıklarını aklından bile geçiremez diye düşünüyorum. Siz söyleyin, Kemal Bey siyasetin hangi ilkesini çiğnemedi ki İmamoğlu eli yükseltsin?”

Melih’in bu sözlerine tamamen katılıyorum ama bir farkla.

Olmayana ergi yöntemiyle anlatalım.

Kemal Kılıçdaroğlu parasal konularda dürüst bir isim.

Malvarlığı belli. Sınırsız sayıda apartmanı, arsası, iş merkezi, arsası, yazlığı vb. mülkleri yok.

Biçimsel olarak nazik ve herkese saygılı.

Küstah ve kaba değil.

Küfürbazlığını tevil etmek yerine üzerinde konuşmamayı yeğleyen bir tutuma sahip.

Anladınız sanırım, kimin kim olduğunu.

Yukarıda da yazdım.

Yazık oldu CHP tabanına ve seçmen kitlesine.

Son günlerde dünyada olup bitenleri izliyorsunuz.

Tüm dünyada Filistin’e destek veren eylemlere bakın. Her türden insan var. Bir de bize bakın. Sadece muhafazakâr ve mütedeyyin insanlar İsrail’in acımasız katliamlarını, karşısına Hamas rezervini koymadan amasız ve fakatsız lanetliyorlar.

Nerede bizim müştereklerimiz, toplumsal vicdanımız?

Biz son 200 yıldır hep kaybettik, bir tek seni kazanmıştık oysa.

Nerede ortak vatanımız?