Karadeniz’i saran tehdit: Kahverengi kokarca alarmı
Trabzon’daydım. İlk kez böyle bir tabloyla karşılaştım. Bizzat gözlemlediğim, yaygın ve endişe verici bir durum: kahverengi kokarca böceği istilası. Fındık bahçeleri, tarlalar, meyve ağaçları, evlerin duvarları, pencere kenarları ve insanların yaşam alanlarının içinde dahi bu böcekler yoğun biçimde görülüyor. Her geçen gün sayılarının arttığı, özellikle sabah ve akşam saatlerinde duvar yüzeylerinde lekeler oluşturacak kadar toplu halde duruyorlar ve kümelendikleri dikkat çekiyor. Kış mevsimine yaklaşırken sıcak yüzey arayışı, böcekleri evlerin içine doğru yönlendiriyor.
Vatandaşlar pencerelerini açamıyor, balkonlarında biriken böcek kalıntılarından şikâyet ediyor. Dışarı asılan çamaşırları sarıyorlar. Bazı yerlerde temizlik ve ilaçlama çalışmaları yapılmasına rağmen, birkaç gün içinde yeniden aynı manzara ortaya çıkıyor. Özellikle yaşlılar ve çocuklu aileler, böceklerin yaydığı keskin koku ve temasta oluşabilecek alerjik reaksiyonlar nedeniyle tedirgin.
Kırsal alanlarda ise durum daha ciddi. Fındık üreticileri, böceğin meyvelerde kararma, kuruma ve verim düşüklüğüne neden olduğunu ifade ediyor. Bazı bahçelerde zarar oranının %30-40’lara kadar ulaştığı belirtiliyor. Bu yıl fındıkta randıman çok düşük. Tarım İl Müdürlüğü yetkilileri de benzer şekilde, bazı bölgelerde zararın yoğunluğunun ciddi boyutlara ulaştığını, kimyasal ve biyoteknik mücadele çalışmalarının başlatıldığını doğruluyor.
Kahverengi kokarca böceği istilası, Karadeniz bölgesinde tarımsal bir sorunun yanında insan hayatını da olumsuz etkiliyor. Fındık üreticisinin emeğini, insanların yaşamını, çevrenin dengesini aynı anda tehdit ederek hem ekonomik hem de ekolojik bir krize dönüşüyor.
Durumu yerinde gözlemlediğimden, bu yayılımın iklimsel koşullar veya tarımsal hareketlilikle açıklanamayacak kadar sistematik olduğunu ifade edebilirim. Bu nedenle sorulması gereken temel soru şu: Karadeniz’de giderek hız kazanan kahverengi kokarca istilası, gerçekten doğal bir süreç mi, yoksa kontrolsüz bir biyolojik müdahalenin sonucu mu?
Çünkü gözlemler, rastlantısallıktan çok düzenli bir ilerleme izlenimi veriyor. Böcekler birbirine kilometrelerce uzak ilçe sınırlarında aynı yoğunlukta bulunuyor. Yayılımın yönü, sanki organize bir çizgi halinde; tıpkı harita üzerinde kuzeydoğudan batıya yayılan bir dalga gibi… Aynı dönemde Sakarya’dan başlayarak Giresun, Trabzon, Rize ve Artvin’de de benzer artışların rapor edilmesi, olasılıkları yeniden değerlendirmeyi gerektiriyor.
Uzmanlara göre, kahverengi kokarca böceği (Halyomorpha halys) Doğu Asya kökenli bir tür. Avrupa ve Amerika’da da benzer istilalar yaşanmış, tarıma büyük zararlar vermişti. Ancak Türkiye’deki yayılım hızı, ortalamanın üzerinde seyrediyor. Bu da “taşınma zinciri”nin doğal mı, yoksa yönlendirilmiş mi olduğu sorusunu beraberinde getiriyor.
Elbette “biyolojik saldırı” tanımı ciddi bir iddiadır ve somut kanıt gerektirir. Fakat şunu da görmezden gelemeyiz: Türkiye’nin kuzey hattı, tarımsal üretim açısından stratejik bir bölgedir; özellikle fındık ihracatının büyük bölümü bu coğrafyadan sağlanır. Böylesine kritik bir üretim sahasında, tarımsal dengeyi sarsacak kadar yoğun bir zararlı popülasyonunun oluşması bir “doğa olayı” şeklinde geçiştirilemez.
Bu noktada, mesele “teori” olmaktan çıkar ve ulusal tarım güvenliği bağlamına girer. Çünkü zararlının etkilediği ürünlerin başında fındık, kivi, mısır ve sebze türleri geliyor; bunlar ihracat kalemlerinde ve yerel ekonomide temel ürünlerdir.
Dolayısıyla sorunun kaynağı ister iklim değişikliğinin tetiklediği bir biyolojik uyum, ister dışarıdan taşınmış bir türün kontrolsüz çoğalması olsun, sonuç aynıdır:
Uzmanlar, kahverengi kokarca böceğiyle mücadelenin uzun soluklu bir süreç olduğunu ve tek bir yöntemle başarı sağlanamayacağını vurguluyor. Tarım İl Müdürlüğü verilerine göre Trabzon genelinde feromon tuzakları yerleştirilmiş, biyoteknik ve kimyasal mücadele çalışmaları başlatılmış durumda. Yetkililer, vatandaşlara “elinizle temas etmeyin, ezmeyin” uyarısında bulunuyor; çünkü böceğin salgısı alerjik reaksiyonlara yol açabiliyor. Ayrıca evlerin dış duvarlarındaki çatlakların kapatılması, pencerelere sineklik takılması, ışık kaynaklarının azaltılması ve kışlama alanlarının tespit edilerek ilaçlanması öneriliyor.
Biyolojik mücadele kapsamında ise, böceğin doğal düşmanı olan Samuray arısı (Trissolcus japonicus) türünün kontrollü biçimde doğaya salımı sürüyor. Uzmanlara göre en etkili çözüm, kimyasal ilaçlamayı son çare olarak kullanmak, zararlının popülasyonunu biyolojik ve kültürel yöntemlerle baskılamak.
Kısacası, Trabzon ve Karadeniz genelinde bu istilanın kontrol altına alınabilmesi için halkın bilinçli davranması, yerel yönetimlerin koordinasyonu ve bilimsel temelli, sürekli bir izleme sisteminin hayata geçirilmesi gerekiyor.