Hacer Haniç

Hacer Haniç

Son Yazıları

Trilyon dolarlık ziyaret ve yeni dengeler

ABD Başkanı Donald Trump, Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni kapsayan dört günlük Orta Doğu turunu tamamladı. Klasik bir siyasi mesaj turundan söz etmiyoruz. Bu, doğrudan doların, enerji kontratlarının ve silah anlaşmalarının konuşulduğu bir pazarlık masasıydı.

Trump’ın Ortadoğu turunun en dikkat çekici yönü, imzalanan devasa ticaret ve savunma anlaşmaları oldu. Suudi Arabistan’la 600 milyar dolarlık yatırım taahhüdü alındı. Bu paketin içinde, 142 milyar dolarlık bir savunma anlaşması yer alıyor ve bu anlaşma kapsamında Amerikan şirketlerinden son teknoloji savaş ekipmanları ve askeri hizmetlerin sağlanması öngörülüyor.

Yazının Devamı

Sömürge mirasından nükleer caydırıcılığa

1947 yılı, dünya tarihinin en büyük ve en kanlı göçlerinden birine sahne olmuştu. İngiltere, yaklaşık iki yüzyıl boyunca sömürgesi olarak yönettiği Hindistan’dan çekilirken ortaya çıkan iki devletli yapı (Hindistan ve Pakistan), tartışmalı bölge olan Keşmir’in statüsünü çözümsüz bırakmıştı.

İngiltere, “böl ve yönet” (divide et impera) sömürge anlayışıyla hükmettiği topraklarda ayrılığı kalıcı kılmak için planlı bir şekilde hareket etti. Yüzyıllar boyunca aynı coğrafyada bir arada yaşamayı başarmış Hindu ve Müslüman toplulukları, İngiliz yönetimi altında sistematik biçimde ayrıştırıldı.

Yazının Devamı

Bilgiyle kurulan sessiz hegemonya

Modern çağın en derin kırılmalarından biri, bilginin salt öğrenme ya da keşif süreci olmaktan çıkıp toplumsal kontrolün temel aracına dönüşmesidir. Oysa bilgi, en az güç kadar politiktir. Fransız filozof Michel Foucault’ya göre bilgi, sadece hakikati açıklamak için kullanılmaz; denetim kurmak ve düzeni meşrulaştırmak amacıyla da işlev görür. Bilgi ile iktidar arasında doğrudan bir ilişki vardır. Bilgi, nesneleri tanımlarken o nesneler üzerinde nasıl davranılması gerektiğini de belirler.

Peki, bu süreçte akıl nerede devreye giriyor? Daha önemlisi, nasıl bir akıl? Bugünün dünyasında hâkim olan akıl tipi, “araçsal akıl”dır. Yani amaçlardan çok araçlara odaklanan, değerlerden çok verimlilik peşinde koşan bir akıl. Araçsal akıl “ne yapmalıyım?” değil, “nasıl yaparım?” sorusunu merkeze alır. İşte bu yüzden bilgi, artık teknik bir stratejiye dönüşmüştür.

Yazının Devamı

satranç tahtasında Türkiye’nin hamlesi ne olmalı?

Türkiye, terörle mücadelede tarihi bir dönemeçten geçiyor. Yarım asrı bulan bu mücadelenin nihai tasfiyesi için 27 Şubat 2025’te terörist başı Abdullah Öcalan tarafından gönderilen ve örgütün kendini feshedip silah bırakmasına yönelik çağrı içeren mektup, stratejik bir sürecin kapısını aralayan bir belge olarak değerlendirildi. O tarihten bu yana kamuoyunun gözü, örgütün çatı yapılanmasını dağıtması ve silahları teslim etmesi gibi iki kritik adımın ne zaman atılacağına çevrildi. Artık Mayıs ayına girildi ve beklenti, bu sürecin önümüzdeki günlerde tamamlanması yönünde.

Devletin zirvesinden yapılan açıklamalar bu sürecin niteliğini netleştiriyor: Bu bir müzakere değil, pazarlık hiç değil. Bu, uzun yıllardır süren kararlı mücadelenin ardından gelen stratejik netleşme, yani terörün fiilen sonlandırılması evresidir.

Yazının Devamı

Kut’ül Amare Zaferi

Tarih, çoğu zaman zaferlerle anılır; ancak bazı zaferler vardır ki, gölgede kalmaları adeta unutturulmaya çalışılmalarıyla birlikte daha derin anlamlar taşır. Kut’ül Amare Zaferi işte tam da böylesi bir dönüm noktasıdır. Birinci Dünya Savaşı sırasında Irak cephesinde gerçekleşen bu zafer, 29 Nisan 1916 tarihinde Osmanlı ordusunun İngiliz güçlerini Irak’ın Kut bölgesinde uzun süreli bir kuşatma sonrası teslim olmaya zorlamasıyla kazanılmıştı.

İngiliz General Charles Townshend komutasındaki yaklaşık 13 bin asker, çaresiz kalıp teslim bayrağı çekmişti. Bu, İngiliz ordusunun prestijini ciddi anlamda zedelemiş, bölgedeki stratejik planlarını altüst etmişti. Britanya tarihine yazılmış en ağır yenilgilerden biri olarak kabul edilen Kut’ül Amare mağlubiyeti, İngilizler için büyük bir hayal kırıklığı olmuştu.

Yazının Devamı

İstanbul’un bir numaralı gündemi deprem olmalıdır

Marmara Denizi’nde meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki deprem, Türkiye’nin en kalabalık ve en stratejik kenti İstanbul üzerinden kendini yeniden hatırlattı. Can kaybı yaşanmamış olması en büyük teselli kaynağımız oldu. Ancak bu, asıl sorunun üstünü örtmemeli: Deprem gerçeği kapıda beklemiyor; biz onun bizzat içinde yaşıyoruz.

İstanbul, tarihi, nüfusu, ekonomik yükü ve kültürel mirasıyla Türkiye’nin can damarı ve kalbidir. Bu yüzden İstanbul ile ilgili her gelişme Türkiye’nin genelini etkiler. Dolayısıyla İstanbul’un geleceği, günübirlik siyasi tartışmalarla değil; bilime, planlamaya ve toplumsal faydaya dayalı bir vizyonla şekillenmelidir.

Yazının Devamı

Zirai don ve tarımda dayanıklılık zorunluluğu

Türkiye, geçtiğimiz hafta tarım hafızasına kazınacak ölçekte bir zirai don vakasıyla karşı karşıya kaldı. TARSİM’in (Tarım Sigortaları Havuzu) yaptığı açıklamaya göre, bu dönem son yılların en kapsamlı ve etkili don olaylarından biri olarak kayda geçti. Özellikle gece sıcaklıklarının ani düşüşüyle birlikte, ülke genelindeki birçok bölgede tarımsal üretim zarar gördü. TARSİM sigortalı üreticilere yönelik hasar tespit çalışmalarına başladığını ve sürecin titizlikle yürütüleceğini duyursa da, sahadaki endişeleri gideremedi…

Peki, bu durum ne anlama geliyor? Hangi sorunlar bizi bekliyor? Ve çözüm sadece sigortayla mı sınırlı?

Yazının Devamı

Siyasetin sosyal haritası

Türkiye siyaseti yıllardır kutuplaşma ekseninde analiz ediliyor. Ancak bu kutuplaşmanın arkasında yatan daha derin bir ayrım var: statik seçmen ile dinamik seçmen arasındaki fark.

Statik seçmen, siyasal tercihini yıllar içinde sabitlemiş, belirli bir partiye ya da ideolojiye sıkı sıkıya bağlı olan seçmen tipidir. Bu seçmen grubunun tercihi genellikle değişmez. Kimlik merkezlidir. Siyasi tercihini parti kimliksel aidiyete göre belirler. Siyasal aidiyeti bir inanç gibi yaşar: “Bizden” ve “onlar” ayrımına daha yatkındır. Muhalefet ya da iktidarda olmak davranışını fazla etkilemez: Oy verdiği parti yanlış yapsa da sorgulamaz desteğini sürdürür.

Yazının Devamı

Trump’ın yeni gümrük vergisi kararı

ABD’nin küresel liderliğinin sarsılmaya başladığı bu dönemde, ticaret savaşları artık sadece ekonomik birer araç değil, aynı zamanda jeopolitik hamleler haline geldi. Donald Trump’ın yeniden siyaset sahnesine çıkmasıyla birlikte ithalata yönelik tarifelerin geri döneceği sinyali verilmişti. Ve o sinyal artık somut adımlara dönüşmüş durumda.

Donald Trump’ın ticaret savaşlarını yeniden alevlendiren gümrük vergisi hamlesi, sadece dış ticaret dengelerini değil, ABD finans sisteminin kalbi Wall Street’in sinir uçlarını da tetikledi. Yatırımcılar ekran başında adeta “gelen son dakika bildirimleriyle” pozisyon değiştirdi. Trump’ın tüm ithalata %10 genel vergi ve Çin’e %34, AB’ye %20, Türkiye’ye %10 ek tarife kararı, ABD borsalarında tedirginliği anında yükseltti.

Yazının Devamı

Kuzeyin Oğlu’na veda

27 Şubat 1967’de Trabzon’un Maçka ilçesinde dünyaya geldi Volkan Konak. Doğduğu coğrafya, kaderini belirledi bir anlamda. Dağların sertliğiyle denizin asi ruhunu taşıyan Karadeniz’in bir evladıydı o. Ve yıllar içinde, sadece o toprakların değil, tüm Türkiye’nin “Kuzeyin Oğlu” oldu.

Volkan Konak, Türkiye’nin en özgün sanatçılarından biri olarak tanınır. Özellikle Karadeniz müziğini modern unsurlarla harmanlayarak geniş kitlelere sevdirmiştir. Hem halk müziği geleneğini koruyan hem de çağdaş düzenlemelerle yenileyen tarzıyla büyük beğeni kazanmıştır. İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı’nda eğitim alan sanatçı ilk albümünü 1987 yılında yayınladı.

Yazının Devamı

Türkiye’yi güçlü aile yapısı ayakta tutuyor

Yalnızlaşan ve yaşlanan dünyada aile ve bayramların önemi…

21. yüzyılın sosyokültürel dönüşümlerinden biri, bireyselleşmenin yaşamın hemen her alanına nüfuz etmesiyle geleneksel aile yapılarının çözülmesidir. Kentleşme, dijitalleşme, küreselleşme ve tüketim kültürünün yaygınlaşması; bireyi ailenin, mahallenin ve milletin ötesinde yalnızlığa itmesiyle kimlik ve aidiyet sorunları ortaya çıkmaktadır. Bu dönüşüm, yaşlanan dünya nüfusu ile birleştiğinde daha da karmaşık hal alıyor.

Yazının Devamı

Gençliğin gücü, siyasetin sorumluluğu

Ekrem İmamoğlu’nun yargıya intikal eden dava süreci siyasi ve toplumsal gerilime neden oldu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in bu duruma tepki olarak başlattığı boykot çağrısı yeni tartışmaları da beraberinde getirdi.

Özgür Özel’in sokak ve boykot çağrısıyla farklı alanlara taşınan bu siyasi gerilim, Türkiye’nin ekonomik istikrarını, genç neslin ruh halini ve eğitim sisteminin akışını olumsuz etkileyen bir role büründü.

Yazının Devamı

Hukuka saygı, sorumluluk ve sağduyu

Hukuka saygı, sorumluluk ve sağduyu kavramları, toplumsal düzenin ve adaletin sağlanmasında temel unsurlardır. Hukuka saygı, bireylerin ve kurumların yasalara uyma yükümlülüğünü ifade eder ve hukukun üstünlüğünün temel taşıdır. Sorumluluk, her bireyin ve kurumun kendi eylemlerinin sonuçlarına karşı hesap verebilir olması anlamına gelir. Sağduyu ise, bireylerin ve toplumun genelinin yararına olan kararlar alınırken mantıklı ve dengeli bir yaklaşım sergilemesidir.

Bu üç değer, özellikle siyasi ve yargısal süreçlerde ön plana çıkar. Adalet sistemi, hukuka saygı ve sorumluluk ilkeleri çerçevesinde işlemeli, kararlar sağduyu ile alınmalıdır. Kamuoyu ve medya, yargı süreçlerinin şeffaf ve adil olmasını sağlamak için eleştirel bir gözlemci rolü üstlenir. Bu, yargı kararlarının toplumun etik ve ahlaki değerlerine de uygun olmasını garantiler.

Yazının Devamı

Böl, parçala, yönet taktiği

Bu sabaha karşı İsrail’in Gazze'ye gerçekleştirdiği saldırılarda yüzlerce Filistinli’nin hayatını kaybetmesi, Netanyahu hükümetinin soykırım politikalarında yeni ve karanlık bir aşamaya geçildiğini gözler önüne seriyor. Uluslararası hukuku ve evrensel değerleri hiçe sayan bu saldırılar, insanlık adına bir meydan okuma niteliğinde. Küresel çapta barış ve istikrar arayışlarının yoğunlaştığı bir dönemde, İsrail’in bu saldırgan tutumu, bölgenin ve dünyanın ortak geleceğini tehdit ediyor.

Ortadoğu’nun kalbinde, Gazze ve Filistin meselesi, küresel siyasetin en karmaşık ve çözümü en zor sorunlarından biri olarak karşımızda duruyor. Filistin topraklarının İsrail tarafından işgal süreci, bölgesel çatışmaların ve uluslararası ilişkilerin en büyük deneme tahtalarından biridir. Bu yazıda, İsrail’in Filistin topraklarını nasıl işgal ettiğine, bu süreçte İngiltere ve ABD’nin oynadığı role ve Arap dünyasının bölünmüşlüğüne dair bir değerlendirme yapacağım. Süreç olayların akışını seyretmekten, üzülmekten, kınamaktan öteye geçmeyi, alınacak tarihi dersler ve önlemler noktasında kafa yormayı ve acilen çözüm üretmeyi gerekli kılıyor.

Yazının Devamı

Çakar kullanımı ve adalet algısı

Cübbeli Ahmet Hoca’nın kızının çakarlı bir araçla trafik kurallarını ihlal ettiği görüntüler kamuoyunda geniş yankı uyandırmıştı. Ardından Instagram’da lüks çanta, saat ve mücevherler satan, “Ersan Diamond” adıyla tanınan kişinin; çakarlı aracıyla çekip yayınladığı  video “çakar” kullanımının kime ve hangi gerekçeyle verildiğine dair tartışmaları yeniden alevlendirdi. Bu tip görüntüler artık bir istisna olmaktan çıktı; trafikte kendi alanında ayrıcalık hissiyle hareket eden “çakarlı lüks araç” sahipleri ile bir soruna dönüştü.

Peki, mevzuat ne diyor? Türkiye’de çakar ya da geçiş üstünlüğüne sahip ışıklı-sesli ikaz sistemi kullanımı; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Trafik Yönetmeliği çerçevesinde düzenleniyor. Normal şartlarda, çakar hakkı yalnızca belirli kamu görevlilerine, resmi kurum araçlarına ve acil durum hizmeti veren araçlara tanınmış bir ayrıcalıktır.

Yazının Devamı