Sivas Kongresi: Yaşayan bir tarih, yaşayan bir ders

Türkiye gündemi, CHP’de baş gösteren kısır siyasi tartışmalarla, iç hesaplaşmalarla kilitlenmiş durumda. Parti içi hizipleşmeler ve yönetim krizi, CHP’nin adeta bir cadı kazanına dönmüş siyaset anlayışı ve bitmek bilmeyen kavgalar, sanıldığı gibi sadece CHP’ye zarar vermiyor, doğrudan Türkiye’nin siyasi iklimini de zehirliyor…

Bu durum, siyasal sistemin işleyişinde temsil boşlukları oluşturma ve ana muhalefetin enerjisinin kendi içinde tüketilmesine yol açmaktadır. Dahası, ana muhalefetteki bu karmaşa, iktidarın da kendi sorumluluk alanlarındaki temel meseleleri ikincil plana atmasına da zemin hazırlamaktadır. Zira sağlıklı ilerleyen bir demokraside güçlü iktidar, ancak güçlü ve yapıcı bir muhalefetin varlığı ile anlam kazanır.

Bunun yanı sıra, CHP’nin Atatürk’ün kurucu ilkelerinden ve Cumhuriyet’in kuruluş felsefesinden giderek uzaklaşması, yaşadığı krizi daha da derinleştirmektedir. Parti, kendi kimliğine yabancılaşarak giderek toplum nezdinde güven kaybına uğramakta; bu nedenle de ülke siyasetinde ihtiyaç duyulan etkili, çözüm üreten ve sonuç odaklı muhalefet görevini yerine getirmekte zorlanmaktadır.

Atatürk’ün “milli egemenlik, tam bağımsızlık ve halk iradesi” ekseninde şekillendirdiği kurucu çizgiden sapmalar, yalnızca CHP açısından değil, tüm siyasi partiler ve ülke adına da ciddi riskler barındırır. Türkiye’nin demokratik gelişimi, ekonomik yapısı, siyasal istikrarı ve milli iradenin güçlü bir şekilde tecelli etmesi, bu temel ilkelere sahip çıkılması ve korunmasına bağlıdır.

Sonuçta ortaya çıkan bu kısır döngü, ülkenin gerçek meselelerini gölgede bırakmaktadır. Oysa gündemin, parti içi siyasi, şahsi hesaplaşmalardan sıyrılarak; ekonomi, üretim, ihracat, hukuk, dış politika, uluslar arası ilişkiler, aile, eğitim ve toplumsal güven gibi hayati konulara odaklanması gerekmektedir.

Bu bağlamda ihtiyaç duyulan, milleti bir arada tutan; tarihten güç alarak geleceğe yön veren ortak değerlere sarılmaktır. Tam da bu noktada, 1919’da millet iradesini, bağımsızlığını dünyaya ilan eden Sivas Kongresi, geçmişten bugüne bizlere yol gösteren güçlü bir miras ve rehber olarak önümüzde durmaktadır.

1919’un Eylül ayında, işgal altındaki bir milletin kaderini belirleyen adımlardan biri Sivas’ta atıldı. Erzurum Kongresi’nin ardından toplanan Sivas Kongresi, Anadolu’nun ve Türk milletinin ortak iradesini temsil eden bir buluşmaydı. “Milli irade” kavramı Sivas Kongresi ile ete kemiğe büründü; parçalı direniş hareketleri millet olarak tek bir çatı altında toplandı ve manda-himaye tartışmalarına net bir şekilde son verilerek tam bağımsızlık ülküsü kabul edildi ve “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesinin ilk nüvesi atıldı.

Sivas Kongresi’nin en önemli mesajlarından biri, birlik ve ortak hareket etme iradesiydi. Farklı görüşlerden gelen temsilcilerin tek ses olmayı başarmasıydı. O gün, parçalı duruşun ve ayrışmanın işgalcilerin en büyük kozu olduğu görüldü. Birlik ve berberliğin en güçlü silah olduğu anlaşıldı.

Bugün Türkiye’nin karşı karşıya olduğu sorunlara şöyle bir bakalım: Ekonomik dalgalanmalar, bölgesel, küresel güvenlik riskleri, toplumsal kutuplaşma… Sivas Kongresi, tam da bu noktada bize şunu hatırlatıyor: Millet kendi içinde kenetlenirse, dışarıdan gelen tüm saldırılar ve baskılar hedefine ulaşamaz.

Kongre’de alınan karar doğrultusunda, hiçbir yabancı devletin mandasını ve himayesini kabul edilmedi. O dönem için bu, emperyalist işgale karşı bir dik duruştu. Türkiye’nin küresel sistemde bağımsız karar alma kapasitesi, dış politikada denge siyaseti yürütmesi, ekonomi politikalarında üretim ve kendi kaynaklarına yaslanması gerektiği işte bu iradenin bir yansımasıdır. Bu aynı zamanda, her siyasi aktöre temel bir görev ve sorumluluk yükler. Millet ile yol alan ve milletin menfaatlerini önceleyen siyaset, ülkeyi güçlü ve bağımsız kılar; kişisel ikbal hesaplarına dayanan siyaset ülkeyi bağımlı hale getirir ve zayıflatır.

Sivas Kongresi’nden alınacak bir diğer mesaj ise demokratik katılım ve millet iradesine sahip çıkma bilincidir. Kongrede alınan kararlar dikte edilmedi; Anadolu’nun yüreğinde, milletin temsilcileri tarafından alındı. Bu tecrübenin ışığında bugün de siyasal kararların geniş toplum kesimlerinin katılımıyla, şeffaf ve hesap verebilir şekilde alınması önemlidir…

Sivas Kongresi yaşayan bir tarih yaşayan bir derstir. O gün Anadolu’nun bağrında yükselen milli irade, bugün de ülkenin karşı karşıya olduğu ekonomik, toplumsal ve siyasal sorunlara çözüm üretmenin yolunu göstermektedir. Eğer siyaset, kişisel çıkarların ve parti içi hesaplaşmaların ötesine geçip milletin ortak menfaatlerini merkeze alırsa; Türkiye, bağımsız ve güçlü bir aktör olarak yoluna devam edebilir. Sivas’ta atılan adımların özü şuydu: Gelecek, milletin elindedir. Bu bilinç kaybolmadıkça, Türkiye’nin önünü hiçbir güç kesemez.

Cumhuriyetimizin temellerinin atıldığı Sivas Kongresi’ni 106’ncı yıl dönümünde yeniden idrak ediyoruz. Türk milletinin bağımsızlık azmini ve millî birlik iradesini dünyaya ilan eden bu kongre, tam bağımsız Türkiye idealinin en sağlam mihenk taşlarından biridir. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Sivas Kongresi’nin tüm kahramanlarını; istiklal mücadelemizin aziz şehitlerini rahmetle, minnet ve şükranla anıyorum.