Kılıçdaroğlu’nun iki aşamalı “ince” planı…

Bugün size ilginç kulis bilgileri ve işitmediklerinizi yazacağım. Sadece CHP’den değil, Yeniden Refah Partisi ve Saadet Partisi de bu sayfanın konukları arasında.

Şimdi kimileri “Kemal Bey, Muharrem İnce’yi ziyaret ederek kendini küçük düşürdü” diyor.

Cumhurbaşkanı adayı ve Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce “Hoş geldiniz, güle güle” dediği içinmiş bu. Tabii Kılıçdaroğlu da köpürtülen bu lafın üzerine atladı ve fırsat bu fırsat hemen “kibir” iması içeren bir tweet attı.

Oysa işin aslı faslı öyle değil.

Önce bir Muharrem İnce’ye kulak verelim, ne dedi dün sosyal medyadan yaptığı açıklamasında?

“Öncelikle bilinmelidir ki ne CHP yönetimi ne de Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, bana veya partime herhangi bir ittifak teklifinde bulunmamıştır.”

Evet, bulunmadı, çünkü bir teklifte bulunmak üzere gitmedi İnce’nin yanına.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun İKİ AMACI vardı:

1- Uzlaşmaz, kibirli bir lider görüntüsü yerine kendi partisinden ayrılıp başka parti kuran bir siyasetçinin ayağına gidecek kadar mütevazı görüntü çizdi.

2- Muharrem İnce’nin ayrı seçime girmesini tetiklemek ve böylece ikinci tur olasılığı için bir görüşme zemini oluşturmak istedi.

Şimdi yukarıdaki iki amacın altını açalım:

Kılıçdaroğlu ve bağlı olduğu ajans öncelikle bir DURUM TESPİTİ yaptı:

“Altılı Masa tüm milliyetçilerin, ulusalcıların, Atatürkçülerin; kısaca vatanseverlerin tepkisini çekti. HDP’nin silahlı uzantısı PKK ile aynı fotoğrafta yer almak, FETÖ’cülerin umudu haline gelip ihraç edilen tüm yargıç, savcı, bürokrat ve askerlerin yeniden devlet kadrolarına alınacağını söylemek büyük tepki doğurdu. Ateşle oynayan Altılı Masa’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu, ağzıyla kuş tutsa onlardan oy alamayacaktı.”

Kılıçdaroğlu bunu göze aldı çünkü küresel merkezlerin isteği öncelikliydi.

Öte yandan tüm kamuoyu araştırma şirketlerinin de tespit ettiği üzere Meral Akşener’in masayı devirmesinden sonra bu partiye göç etmiş olan CHP’li oylarla CHP’deki Atatürkçü yurtseverler, Z kuşağı olarak adlandırılan, Kılıçdaroğlu’nun komik bulup hiç beğenmeyen gençlerin bir bölümü Muharrem İnce’ye ve Memleket Partisi’ne yöneldi. İnce’nin oy patlaması yapması ihtimali çok güçlendi ve an itibariyle zaten oylarının yüzde 5-8 arasında olduğu belirtilmekte. İnce ise bunu “MP’nin oyu yüzde 8, benimki yüzde 16” diye açıklamakta.

SEÇİM KURMAYLARININ STRATEJİSİ VE İKİ AŞAMALI PLAN

Bu yüzden Kılıçdaroğlu’nun kampanyasını yürüten ekip ve kurmayları ona aynen şu aklı verdi:

“Şu anda onu ittifaka dâhil ederseniz hem çok şey isteyecek hem de Altılı Masa’da huzursuzluk çıkacak. Üstelik size kızıp Muharrem İnce’nin yanına geçenlerin, siz İnce ile anlaştıktan sonra tekrar sizi destekleyeceklerinin garantisi yok, hatta bu çok düşük ihtimal. En iyisi onların bu ziyaretle gazlarını alın, İnce siz ikinci tura kaldığınız takdirde daha önce açıkladığı üzere mecburen sizi destekleyecek ve üstelik ona herhangi bir vaatte bulunmak, bir takım makamlar vermek zorunda kalmayacaksınız. Ona oy vererek konsolide olan taban da nefret objesi haline getirdiğimiz Erdoğan karşısında sizi destekleyecek. Daha doğrusu küçük bir fire vereceğini tahmin ediyoruz.”

Kılıçdaroğlu işte bu planla gitti İnce’nin yanına…

Muharrem İnce ise bu iki aşamalı stratejiyi öngöremedi. Yaptığı tek iyi şey Kemal Bey ile kürsüde konuşurken “Biz ilkesel ittifaktan yanayız, menfaat birlikteliğinden değil. Biz Atatürkçüyüz, FETÖ’ye, PKK’ya, DHKP-C’ye, Hizbullah’a karşıyız” demesiydi. Böylece Altılı Masa’nın profilini çizmiş oldu ve o masanın bir terör ittifakı olduğunu ima etti.

Şimdi yapması gereken kendi tabanını Erdoğan’a ve Kılıçdaroğlu’na karşı konsolide ederken aynı zamanda da kemikleştirmek olmalı ki pazarlık gücünü artırabilsin.

Bunu nasıl yapar bilemiyorum ama danışmanları vardır herhalde değil mi?

Bak, adamın iki tane elemanı meydanlarda konuşuyor bile. Ekrem İmamoğlu, otobüsün üzerinde döne döne, iki büklüm twerk yapar gibi konuşurken görünce aklımdan geçen “Herkes kimle dans ettiğini bilsin” sözü oldu.

SAADET PARTİSİ’NDEN GÜÇLÜ BİR GRUP KÜLLİYE’YE GİDECEK

Altılı Masa’nın güçsüz bileşeni Saadet Partisi artık iyice erimekte. Çünkü gidilen yol, yol değil. Parti içindeki Haymana Grubu’nun ses getiren açıklamasının ardından güçlü ve etkili bir grubun Külliye’ye gideceği bilgisini aldım dün. Randevunun oluşturulması için görüşmeler sürüyormuş. Çünkü parti içindeki Erbakan geleneğini sürdüren ekip Temel Karamollaoğlu’nun, Kılıçdaroğlu’nun giderek çığırından çıkan çizgisini takip etmesinden çok rahatsız.

Hele dün Kemal Kılıçdaroğlu’nun eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile bir araya gelmesi işin ayarını iyice bozdu.

Neden diyeceksiniz?

Hatırlayalım.

Ak Parti iktidara geldiğinde Başbakan Tayyip Erdoğan 28 Şubat sürecinden kalan ve Necmettin Erbakan’ı hapse mahkûm ettirme odaklı bir davayla ilgili yasal süreci yürütüyordu ve bununla ilgili bir yasa çıkardı. Ancak bu yasa o dönem Cumhurbaşkanı olan Ahmet Necdet Sezer tarafından tam iki kez veto edildi. Sonuçta yasalaştı tabii ama sonra ne oldu dersiniz? Aralarında Kemal Kılıçdaroğlu’nun da olduğu bir grup CHP’li milletvekili Necmettin Erbakan’ın cezasını affeden yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.

Saadet Partililerin balık hafızalı olduğunu düşünen yöneticileri bu geçmişi unutturacaklarını sanıyorlar ama yanılıyorlar.

Şimdi Milli Gazete olan biteni gargaraya getirmek için “Başörtüsünü unuttunuz mu?” diye manşet atmış.

Arkadaş bu kadar yüzsüzlük olur mu?

Başörtüsü konusu Anayasa meselesi. Yani AK Parti ve MHP yeterli çoğunluğu sağlayamıyor. Referandumsuz kabulü için 400’ü bulması gerek. AK Parti bunun için HDP'yle bile görüştü. Aldıkları cevap “Öcalan’ı bırakırsanız oy veririz” oldu. İYİ Parti ile CHP de reddetti. Eee, sen bu başlığı atacağına ortaklarına sorsana arkadaş…

Neyse bunlar böyle…

Kılıçdaroğlu şimdi Sezer’i unutturmak için bir de Abdullah Gül’ü ziyaret etmiş. Şimdi oldu dört dönüm bostan. Lacivert eksikti o da oldu yani…

FATİH ERBAKAN HANGİ ŞARTI ÖNE SÜRDÜ?

Bilindiği gibi Fatih Erbakan ve Genel Başkanı olduğu Yeniden Refah Partisi gitti geldi. Sonunda Cumhur İttifakı ile mutabık kaldı ve kendi listeleriyle seçime girmeyi, cumhurbaşkanlığında da Tayyip Erdoğan’ı desteklemeyi kabul ettiler.

Fatih Erbakan ilk görüşme başarısızlıkla sonuçlanınca her iki tarafın kurmaylarının yaptığı görüşmelerin netice vermesini bekledi bir süre. İşler pişmeye yakın noktaya geldiğinde Erbakan’ın kafasında hâlâ bir soru işareti vardı. Kesin anlaşmanın yapılmasından bir gece önce Erbakan, Habertürk televizyonuna çıkıp ne istediğini üç aşağı beş yukarı ima etti. Sonra muhafazakâr bir gazeteci Erbakan’ın sözlerinin alt okumasını AK Partililere iletti. Erbakan güvence istiyordu. Yani imzalı bir metin. Erbakan ailesinin hafızasında CHP-MSP ittifakı derin yer etmişti. CHP’nin o dönemki Genel Başkanı Bülent Ecevit işini gördükten ve Kıbrıs Fatihi olduktan sonra malum Milli Selamet Partisi ve Necmettin Erbakan ile yollarını ayırmıştı.

Bunun üzerine aracılar Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a durumu ilettiler. Erdoğan ve Erbakan sahurda bir telefon görüşmesi yaptıktan sonra kararlaştırıldığı üzere ziyaret gerçekleşti. Bu arada Fatih Erbakan’ın mutabakatın ardından basın toplantısında anlaşmanın imzalandığına dair son sayfayı göstermesi de isteğinin yerine geldiğine işaret ediyordu.

Her iki tarafa da hayırlı olsun artık, ne diyelim.