“Komünist bozuntusu” ve Erdoğan’ın eski arkadaşları…

Kastettiği Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum. Peş peşe hakaretler sıralıyor “Ne idüğü belirsiz adam” diyor, ardından “Sarayda kanunların efendisi! konumuna getirilmiş bir komünist bozuntusu var. Bu arkadaş Anayasa Mahkemesi’ne, AK Partililere, bizlere kendi aklınca ayar çekiyor” diye ilave ediyor.

Hakaretlerin çıktığı ağız, Serbestiyet adlı internet sitesinde Hilal Köylü’nün konuştuğu eski Milli Eğitim Bakanı ve eski AK Parti Milletvekili Hüseyin Çelik.

Olayın sebebi henüz taze. Van Belediye Başkanı seçilen Abdullah Zeydan adlı PKK tükürükçüsü ile ilgili tartışmalar.

Malum Van il seçim kurulu mazbatayı vermedi. Hüseyin Çelik, Hayati Yazıcı, Aziz Babuşçu, Bülent Arınç ve birkaç isim “Seçilmiş adaya başkanlık mazbatası verilmeli” yönündeki açıklamalar yaptı.

Mehmet Uçum bir tweet atarak tepki gösterdi ve X hesabından “Herkes kendi cephesinden Van sürecini değerlendiriyor, anlaşılabilir. Ancak batıcı ve neo-liberal iç kesimlerin hevesleri kursaklarında kalacak. Türkiye toplumu yerel seçimlerde iktidara bir istikamet çizdi, bunu Devlet çok iyi okudu” dedi.

Sonuçta Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin zafiyeti, AK Parti teşkilatlarının uyuması yüzünden Zeydan belediye başkan adayı olmuş, seçilmişti. YSK da zaten Zeydan’ın başkanlığını onayladı.

Hüseyin Çelik, Mehmet Uçum’a ağır sözlerle yüklenirken, Erdoğan’ın eski arkadaşlarıyla yollarını ayırmasının büyük bir kayıp olduğunu anlatmaya çalışıyor. Evvelden Erdoğan’ın yanında “hasbi” insanlar varken şimdi onların yerini “hesabi” olanlar almış. “Cumhurbaşkanı, bu adamın bunu yapmasına nasıl müsaade ediyor” diyor.

Bence doğru soru “Nasıl müsaade ediyor” değil, “Niçin müsaade ediyor?” olmalıydı.

Mehmet Uçum’un Cumhurbaşkanı’nın bilgisi dışında bir açıklama yapması sizce mümkün mü?

Değil.

O halde neden?

Hüseyin Çelik AK Parti’nin Gezi olayları, 17-25 Aralık, 15 Temmuz gibi olaylardan sonra milletin partisi olmaktan ziyade devletin partisi olmayı tercih eden bir rotaya girdiğini ileri sürüyor.

MHP ile Cumhur İttifakı yüzünden Kürt oylarının kaybedildiğini söylüyor.

Ama şunun cevabını veremiyor:

“Kürt oylarını mı yoksa vatanı kaybetmek mi?

Erdoğan VATAN’ı tercih etti.

Çelik Mevlana’nın “İyi bir dostu olanın aynaya ihtiyacı yoktur. Dost yüzünüze ayna tutandır” sözünü hatırlatarak Erdoğan’ın O ESKİ DOSTLARI da yitirdiğini söylüyor.

Peki bu ESKİ DOSTLAR neden şu anda Erdoğan’ın yanında değil?

Cumhurbaşkanı’nın hatası mı?

Mesela Abdüllatif Şener. Kuruculardan.

Kısa keseceğim. En son üyesi olduğu CHP’deyken CHP’nin adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na oy vermediğini itiraf etti. Hikâye bu kadar.

Gezi olayları…

O alçakça kalkışma ve vandalizm esnasında o dostların hiçbiri Erdoğan’ın yanında durmadı. Bülent Arınç’ın, “Mesajı aldım” diyen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ne yaptığını biz yaşadık ve gördük. Cumhurbaşkanı görmedi mi? FETÖ’cülerin kışkırtıp maymun ettiği Geziciler devrim yaptıklarını sanarak ortalığı yakıp yıkarken ve meydan yangın yerine dönmüşken o dostların hiçbiri ortada yoktu. Sırra kadem basmışlardı.

Ya 17-25 Aralık’ta?

FETÖ’cülerin o dört bakan üzerinden Tayyip Erdoğan’ı Yüce Divan’a göndermeyi planladıklarını unuttuk mu? Ahmet Davutoğlu, Bülent Arınç, Hüseyin Çelik gibileri Yüce Divan oylamasında EVET oyu vermediler mi?

Ta o zaman Devri Sabık yaratmaktı niyetleri.

Tayyip Erdoğan boşu boşuna “Yapayalnızım” demedi.

Ya 15 Temmuz hain darbe girişimine giden süreçteki tutumları o yol arkadaşlarının.

Unutulur gibi değil.

Bülent Arınç’ın gözaltına alınan FETÖ’cüleri savunmak için “Cübbemi giyeceğim” diye tehdit etmesini nereye koyacağız?

Çelik’in iddia ettiği gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bülent Arınç’ı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ayaklarına atmadı. Üstelik son seçim dâhil oğlunu hâlâ milletvekili yapacak kadar vefalı. Bana göre gereksiz bir vefa duygusu. Daha ne yapmasını istiyorsunuz adamların size?

Soruyorum. Tayyip Erdoğan kime güvenmeliydi? Mevlana’nın kastettiği “iyi dostlar” onlar mıydı?

Parti teşkilatını ele geçirip Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı “yetkisiz eleman” a dönüştürmek niyetinde olan Ahmet Davutoğlu’nun MKYK’da işini bitirmek neden kadro hareketine darbe oluyor?

15 Temmuz gecesi neredeydi bu zat?

Kendi itirafından dinleyelim:

“Güvenli bir yerde saklanıyordum”

Ya siz Hüseyin Çelik? 15 Temmuz gecesi neredeydi bilemiyorum. Ama misal pek sevmediği Süleyman Soylu, TRT’yi FETÖ’cülerin elinden almak için o binanın önündeydi halkla birlikte. Bekir Bozdağ bombalanan Meclis’te. Bugün Erdoğan’ın iletişim içinde olduğu CHP Genel Başkanı Özgür Özel de oradaydı. Diyalog kurulamayan Kılıçdaroğlu ise tankların yanından sıvışıp gitmişti. Yani “kader arkadaşlığı” diye bir kavram vardır bazı kötü zamanlarda, rakip bile olsan seni getirir bir yerlerde buluşturur.

Hüseyin Çelik’in röportajda söylediklerini didik didik edip okudum.

Aralarında o kadar doğru tespitler var ki.

Ama Hazreti Ali’nin Hariciler için söylediği laftaki gibi:

“Söz doğru ama niyet batıl”

Oysa Çelik’in dillendirdiği hususları AK Parti içinde pek çok kişi gündeme getiriyor. Erdoğan’ı destekleyen medyada kalem oynatanlar da keza öyle.

Ama Çelik ve Arınç gibiler konuştukça, statükoyu güçlendiriyorlar. Çünkü eleştiren ve özeleştiri mekanizmasını savunan insanlar da “Çelik, Davutoğlu, Arınç gibi kimliklerle aynı safa düşmeyeyim” diye susuyor.

Ben AK PARTİ ESKİ MİLLETVEKİLİ MEHMET METİNER’e bırakayım en iyisi sözü:

TEHLİKEYE DİKKAT!

Reis’i FETÖ ile mücadele sürecinde yalnız bırakanlar, İçerde “Erdoğansız AK Parti” operasyonuna girişenler, 15 Temmuz gecesi Reis’in alaşağı edilmesini dört gözle bekleyenler, O gece mahzenlere sığınanlar, FETÖ darbesi başarılı olsaydı göreve hazır-nazır bekleyenler, amaçlarına ulaşamayınca bırakıp gidenler… Onların AK Parti’mizin özeleştiri sürecinde dışarıdan müdahaleleri bence bir tuzak… Onlar konuştukça beklenen değişimin zarar vereceği algısı oluşuyor. Sağlıklı bir özeleştiriyle beraber gerçekleşecek değişimle AK Parti’nin eskisinden güçlü hale gelmesinden duydukları rahatsızlığı, bu tarz dışarıdan müdahalelerle engellemeye çalışıyorlar. Bu tuzağa gelmemek lazım. Onlara da sözümüz şudur: AYRILIP GİTTİNİZ. DÜŞÜN YAKAMIZDAN ARTIK. AK Parti için neyin gerekli olup olmadığına biz karar veririz. Aklınıza ihtiyacımız yok. Aklınızı kendi siyasetiniz için kullanınız!