Muharrem İnce ve yeni Atatürkçü üçüncü yolun şansı ne?

Eski Milletvekili Prof. Dr. Ufuk Uras 25 Kasım 2018 tarihli bir sosyal medya paylaşımında, “Türkiye’nin en cahil kesiminin Kemalistler olduğunu düşünüyorum. Kendilerinden çok eminler ve kendilerini hiç geliştirmiyorlar. İşin ilginç yanı Kemalistler Mustafa Kemal’i de hiç bilmiyor” diye yazmıştı.

Ben Kemalizm diye nitelenen “ideoloji”nin de belli bir eğitim olgunluğu gerektirdiğini düşünerek, bu ideolojik çerçevede örgütlenen ya da siyaset yapanları ayrı bir yere koyduğumu belirteyim önce.

Ufuk Bey'in asıl işaret ettiği kesimin, kendisini “Atatürkçüyüm” diye tarif eden ama konuşmaya başlar başlamaz ne kadar sığ ve dar bakış açılı oldukları ortaya çıkanlar olduğu kanaatindeyim. Bu sığlığın belirli seviyeleri var kuşkusuz. Bazıları ekranlarda da zuhur etmekte.

Ama asıl yuvalandıkları yer ne yazık ki CHP

Milli Mücadele önderinin ve yol arkadaşlarının ne yaptığını, sergiledikleri bağımsızlıkçı duruşu CHP’nin siyasi ve tarihsel hafızasından silip bugün Atatürkçülüğün içini boşaltanlar CHP’nin Atatürkçü hafızalarını da tasfiye ettiler. Kısacası CHP’yi yeniden kodlayıp partiyi AB’nin ve Batı’nın aparatı haline getirdiler. Taraftarları kusura bakmasın, bunu yapan da bir kaset kumpasıyla CHP’nin başına paraşütle indirilen Kemal Kılıçdaroğlu’ndan başkası değildi. Ufaktan ufaktan Atatürkçü kadroları tamamen tasfiye ederek, parti tabanını ajitasyonlarla, yalanlarla adeta morfinleyerek işi bu noktaya getirdi.

Sonuç ortada.

Parti Özgür Özel ile Ekrem İmamoğlu gibi iki ismin ve ekibinin elinde. Bugün Atatürkçü olduğunu söyleyen genç kızlar, kendilerine mikrofon uzatan televizyon muhabirlerinin “Neden İmamoğlu’nu destekliyorsunuz?” sorusuna “İmamoğlu’nu destekliyorum çünkü onun sayesinde sokaklarda krop ve şort giyebiliyorum” diye yanıt verebiliyor. Şaka gibi ama aralarında “İmamoğlu ulaşımı kolaylaştırdı, onun sayesinde Marmaray ve metrobüsleri kullanarak rahatlıkla ulaşımımı sağlıyorum” diyenler de hayli çok…

Çarpıcı ve tehlikeli bir seçmen profili.

Yani, içi boşaltılmış, gardıroba indirgenmiş bir salaklığı Atatürkçülük diye pazarlayıp milletin karşısına böyle çıktılar. CHP tabanının büyük çoğunluğu ne yazık ki ülke gerçeklerinden, bağımsızlık fikrinden, terör kavramından koparıldı. Biz bunu zaten 15 Temmuz gecesi onları ATM ve makarna kuyruklarında gördüğümüzde anlamıştık da “Çıkmadık canda umut vardır” diyen Atatürkçü CHP’liler anlayamamıştı.

Onlardan biri MUHARREM İNCEydi ama o son anda meselenin ayırdına varıp kendine bir ÜÇÜNCÜ YOL çizerek ayrı parti kurdu.

Evet, CHP artık PKK ve FETÖ ile yol arkadaşlığı yapmaya başlayınca partide kalan “Son Mohikan Atatürkçü” Muharrem ince de tasfiye edilmiş, daha doğrusu etkisiz eleman haline getirilmişti. İnce de malum, gitti kendi partisini kurdu. Olan biteni yeniden anlatmayayım ama İnce, Memleket Partisi’nin oyları yüzde 6-7 bandına yükselince FETÖ merkezli planlanan ve CHP trollerinin desteğiyle yayılan bir troll saldırısına uğrayarak iftiralarla, montaj görüntülerle linç edildi ve itibarsızlaştırılmak istendi. O da tuttu seçimde aday olmayacağını ilan etti baskılara dayanamayıp. Partisi katıldı ve buna rağmen yüzde 1,1 oy aldı.

Ancak Muharrem İnce yine hata yapıp, Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu ile ittifak yapmak için adeta takla attı. Yahu arkadaş insan hiç mi ders almaz. Sonunda Özgür Özel zar zor, üstünkörü görüştükten sonra aramayınca nihayet aklı başına geldi ve dün bir açıklamayla verdi veriştirdi.

Söyledikleri okkalı eleştirilerdi. Açıkça CHP’yi PKK ve FETÖ iler iş birliği yapmakla, tezkerede aldıkları tutumla, 1991 seçimlerindeki hatadan ders almamakla, hatta o tarihi hafızadan yoksun olmakla suçladı İmamoğlu ve Özel’i. Bu arada Parti Sözcüsü Deniz Yücel’in “Bizden belediye başkanlıkları ve meclis üyelikleri istedi” iddialarına karşılık, kendisinin “Ben MİT’i isterim, üç bakanlık isterim” diye konuşacak fıtratta bir insan olmadığını belirterek “SİYASET MERTLİK İSTER” dedi.

Hepsini yazamayacağım ama tamamı okkalı laflardı ve yenilir yutulur cinsten değildi. Ama kime ne söylüyorsun ki? Karşında “Yarabbi şükür” demeyi alışkanlık haline getirenler varken.

Esas mesele Muharrem İnce’nin belediye başkan adaylarını açıklamasıydı.

Geç kaldı.

Partisini ve yönetim kadrolarını by-pass ederek İmamoğlu ve Özel ile safça ittifak yapabileceğini sandı ve onların kendisini oyalayıp saf dışı bırakmayı amaçladıklarını ikazlara rağmen göremedi.

Peki şimdi o 14 Mayıs’tan önceki heyecanı yakalayabilir mi?

Hiç emin değilim.

Kendisinin ve partisinin ÜÇÜNCÜ YOL olduğunu ileri sürüyor ve Atatürkçülüğünün altını Dersim, anti Amerikan duruş, PKK ve FETÖ ile mücadele konusundaki çıkışlarıyla çiziyor. Yani partisini bu özellikleriyle CHP’den ayrıştırmaya çalışıyor.

Peki, başarabilir mi?

Artık zor.

CHP’nin tabanı plajda tanga, sokakta krop ve şort giymeyi artık Atatürkçülük sanıyor.

Marmaray’ı, Avrasya’yı, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü, İstanbul Havalimanını, metroları, metrobüsleri Ekrem İmamoğlu’nun yaptığını sanan bir kitle var çünkü ellerinde. İmamoğlu’nun çok rahat yalan söyleyebilmesinin sebebi bu. Ne versen önlerine onu yiyorlar. Hiçbir hizmet yapmamış olmasını, kendilerine sunulan “Şunları yaptık” yalanlarını rahatlıkla sorgulamadan yutuyorlar.

Onların daha lümpen olanlarını ve patolojik vakaları da sığınmacı düşmanlığından yola çıkarak Ümit Özdağ ve Zafer Partisi topluyor.

Kısaca Muharrem İnce yüzde 6-7’lere tırmanan hakiki yurtsever ve Atatürkçü kesimi yeninden konsolide etmek ve etrafında toplamak zorunda. Başarının anahtarı orada. Yoksa siyaset sahnesinden silinir gidersin.