New Orleans-Kahramanmaraş hattı ve sistemimizdeki KARA DELİK

Amerika’da görmeyi çok istediğim bir şehir var; New Orleans.

Atlas Okyanusu kıyısında, üzerinde gemi yolculukları yapılan dünyanın en uzun nehirlerinden biri olan Mississipi üzerinde boylu boyunca uzanan bu şehri, Fransız Mississipi Şirketi 1718 yılında kurmuş.

1900’lere kadar Fransızca konuşulan şehre Fransızlar bu geçmişi nedeniyle hâlâ La Nouvelle Orleáns demekte.

New Orleans, Amerika’nın en Avrupalı ve çok kültürlü şehri. Tramvaylar ve özgün mimarisi şehrin en büyük karakteristiği. Pulitzer ödüllü efsanevi Amerikalı Yazar Tennessee Williams’ın, Kayseri kökenli yönetmen Elia Kazan tarafından filme de çekilen İhtiras Tramvayı adlı eseriyle (Bulabilirseniz mutlaka izleyin) tüm dünyanın dikkatini üzerine çeken New Orleans, Blues ve Jazz müziğinin anavatanı aynı zamanda. Sebebi şehirde yerleşmiş Afro Amerikalı ve Karayipliler. Yılda 15 milyona yakın turistin ziyaret ettiği New Orleans’ta en çok rağbet edilen yer ise tahmin edileceği üzere Fransız Mahallesi denilen o eski şehir. Nüfusu 2021 sayımıyla nüfusu 377 bin.

Bu güzel şehri 30 Ağustos 2005 yılında vuran KATRİNA KASIRGASI yerle bir etti. Dünya, tam bir hafta öncesinden; 23 Ağustos 2005 tarihinde “geliyorum” diye haber veren kasırga karşısında eli kolu bağlı duran ABD hükümetinin aczini izledi günlerce. Başkan George W. Bush’tu.

Kasırga eyaleti koruyan ve daha önce onarılması için defalarca talepte bulunulan 53 sel koruma setini (Dalgakıran) yerle bir etti. Eyaletteki 2 milyon ev sel suları altında kaldı, 204 bin ev kalıcı hasar aldı. Bin 836 insan da hayatını kaybetti. Çatılara çıkıp yardım isteyen insanları TV kameraları görüntülüyordu ama koskoca ABD hükümeti görmüyordu.

New Orleans’ın etrafına 34 yıllık çöp ve enkaz yayıldı.

Tahmini 82 MİLYAR DOLARLIK BİR ZARAR meydana geldi.

Katrina aslında şehrin yoksullarını vurdu. New Orleans’ın kültürel altyapısındaki insan unsurunun temelini oluşturan 100 bin Afro Amerikalı şehirden ayrıldı. Halen de dönmüş değiller.

Bir basın toplantısıyla kasırganın tüm sorumluluğunu üstlenen George W. Bush bölgenin altyapısının onarılması için 10,5 milyar dolar yardım ayırdı.

Yalnızca New Orleans’ta ve çevresinde SİGORTA ŞİRKETLERİ yaklaşık 900 bin ev için 22,6 milyar dolarlık bir yükümlülük altına girdi.

BİZDE DE DASK VAR, AMA…

İnsanlar poliçelerinin karşılığını aldılar, isteyen evini yeniden yaptırdı.

New Orleans’taki kasırgadan Kahramanmaraş’taki depreme uzanan hatta pek çok şey değişmekte.

Deprem, önceden tahmin edilen ama ne zaman vuracağı bilinmeyen bir afet.

Bilindiği gibi 1999 Marmara depreminin ar­dından kurulan Zorunlu Deprem Sigorta­sı (DASK) deprem dâhil her türlü felakete karşı sigortalılarına güvence sağlıyor.  Verilere göre Türkiye genelinde 20 milyon 32 bin adet konut var. Zorun­lu Deprem Sigortası yaptıranların oranı 2021’de yüzde 59,60’a yükseldi.

Yani yaklaşık 11 milyon konut sigortalı. En yüksek oran yüzde 99 ile Bolu. Onu yüzde 94 ile Yalova ve Sakarya izliyor.

Demek ki deprem poliçesi olan her depremzede poliçesi oranında destek verilecek. DASK Genel Müdürü Selva Eren depremin ardından yaptığı açıklamada, 117 milyar lira ödeme kapasiteleri olduğunu ve tüm sigortaları karşılama konusunda güçlü olduklarını söyledi.

DEPREMİN ODAĞINDAKİ İLLERDEKİ DASK ORANI

Kahramanmaraş’ta 210 bin konutun 113 bin adedi Zorun­lu Deprem Sigortası poliçesine sahip. Diğer birkaçını sıralayalım:

Hatay’da 315 bin konutun yüz­de 40,1’i

Osmaniye’de 101 bin ko­nutun yüzde 42,4’ü

Gaziantep’te 339 bin konutun yüzde 64,5’i

Malatya’da 188 bin konutun yüzde 52,1’i

Adıya­man’da 89 bin konutun yüzde 44,9’u

Diyarbakır’da 231 bin ko­nutun yüzde 33’6’sı.

Bu ne ifade ediyor?

Yukarıda size New Orleans örneğini anlattım. Federal Devlet yalnızca altyapı sistemleri için yardım ediyor. Ev yaptırmıyor felaketzedeler için. Ama vatandaş evlerini sigortadan aldıkları parayla yapabiliyor ya da yapmamayı tercih ediyorlar.

BUNU SON KEZ YAPALIM

Bizde 2012’de çıkarılan 6305 sayılı Afet Sigortaları Kanunu’nun 16’ncı maddesi, DASK yaptırmayanlara artık devletin ev yapmayacağını ve deprem dolayısıyla ucuz maliyetli kredi verilmeyeceğini söylüyordu. Kanun Van Depremi’nde de yürürlükteydi. Ancak o dönem Meclis yeni bir kanun çıkararak bu kanun hükümlerine Van’ın dâhil olmadığını belirtmiş, Devlet Van’a yeni bir şehir yapmıştı.

Şimdi kanun ne durumda inanın ben ipin ucunu kaçırdım.

Depremin en şiddetli vurduğu iki ile bakalım.

Kahramanmaraş’ta 97 bin konut sigortasız.

Hatay’da 188 bin ev sigortasız.

Misal Barış Atay gibi vakaların, CHP’li milletvekillerinin peşine düşerek direnen ve evlerinin kentsel dönüşümüne karşı çıkarak dava açan, sonuçta davayı kazanıp büyük “zafer” elde eden, bugün de evleri yerle bir olanların da sigortası yok.

Tabii ki devlet onlara da ev yapıp verecek.

Bizler ödeyeceğiz. Bu öyle büyük bir felaket ki elimizi taşın altına koyamazsak devlet de ülkemiz de altında kalır.

Ama bunu son kez yapalım.

Neden söylüyorum?

Esaslı bir ders çıkarıp gelecek için bir yol haritası çıkarmak durumundayız da ondan.

Çünkü her türlü afta, barışta (İmar barışı, Vergi Barışı vb.) olduğu gibi fatura yine yasalara, kurallara uyanlara çıkmakta.

Vatandaşını depreme karşı korumak isteyen hükümet TOKİ konutlarıyla radye temel ve perde betonla yüz binlerce ev inşa etti. Sonuç ortada. Hiçbiri yıkılmayı bırakın tuğla düşmedi.

O zaman belediye-yapı denetim-TMMOB-müteahhit-vatandaş zincirindeki sorumlulukları da ağır yaptırımlarla aynı seviyeye çıkarmak gerek.

Bir şey daha var.

Bu felaketle bir kere daha gördük ki “Serbest Piyasa” dediğimiz ama aslında o da olmayan, yani ne deve ne de kuş bir sistemimiz var. On yıllardır süren bu sistemde KARA PARA ve vergi kaçırma nedeniyle koskoca bir KARA DELİK var. Devlet bunu takip edip “Nereden buldun” yasaları ile yerinde tespit etmeyi korkudan, sermaye kaçar diye tercih etmeyince olan orta gelirliye ve vatandaşa oluyor. Dayıyor ÖTV adı altında dolaylı vergileri. Vergi aldığı maldan, hizmetten bir daha vergi alıyor.

AK Parti ve Tayyip Erdoğan iktidara geldiğinden beri buradan elde edilen gelirleri sosyal yardımlarla dezavantajlı kesimlere yönlendirdi. Van, Elazığ, İzmir depremlerinde, Manavgat’taki orman yangınlarında olduğu gibi vatandaşlara ev yapıp teslim etti. Son 20 yılda topladığı deprem vergilerinin on katını buralara harcadı ki yapılan hesaplamalara göre bu miktar 1,2 katrilyon lirayı buluyor.

Sonuçta “tasada ve sevinçte ortak” olan milletimizin bir kısmı hep bedel ödüyor. Onlar da çalışanlar, üretenler, istihdam edenler, ihracat yapanlar, çiftçiler oluyor.

En çok vergi ödeyen ilk 500’e bakın. Aralarında ismini bile duymadığınız yüzlerce kişi vardır. Ne bir işyeri sahibidir, ne de istihdam ettiği bir kişi bulunur. Rantiyedir onlar. Ama o listede olmayan ve en az onlar kadar zengin olanlar da vardır ki sayısı belirsiz. Kara Paracı denir onlara. Mal mülk yatırımı yaparlar, konaklar, yatlar alırlar ama kimse onlara “Bu parayı nereden buldun, vergisini öde” demez. Korkar çünkü, para kaçar bunu dediği zaman.

Sorun budur işte.

Bu yüzden de hep dışarıdan gelecek paraya bağımlıyız.

Yani sistemimiz ya kuş ya da deve olmak zorunda. Devekuşu değil.

Kafamızı kuma gömmeyip gerçeği görelim.