Su uyur, FETÖ uyumaz; "GARSON"a sorun daha binlercesi var…

Ülkemizde acayip şeylerin hepsi bir arada yaşanabiliyor.

Beni sevindiren iki olaydan söz edeyim.

Biliyorsunuz AİHM yurt dışındaki ve içindeki FETÖ’cüleri mutluluktan zıplatan bir karar aldı. AİHM kararında Türk mahkemeleri tarafından yapılan yargılama sonucunda FETÖ terör örgütü üyesi olduğu tespit edilen Yüksel Yalçınkaya adlı teröristin yaptığı başvuruya ilişkin ihlal kararı verdi. Yurt dışındaki FETÖ’cüler ile içerideki yandaşları bu kararın uygulanmasını ve aynı durumdaki 8 bin 500 FETÖ’cünün de bu “hak”tan yararlandırılması gerektiğinin cayırtısını kopardılar.

Çok can sıkıcı tabii.

Ne oluyor demeye kalmadı, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’tan bir açıklama geldi. Normalde bakanlıklardan çok fazla alışkın olmadığımız bir çeviklikte yapılan açıklamayı okuyunca “Tamam” dedim, sıkıntı yok…

AİHM, İŞ FETÖ’YE GELİNCE YETKİ AŞIMIYLA HUKUKU GUGUK YAPTI

Bakan Tunç, bu FETÖ’cü hakkındaki davada, ilk derece mahkemesinden istinafa, Yargıtay’dan Anayasa Mahkemesi’ne her derecedeki yargılama makamının DELİLLERİ YETERLİ GÖRDÜĞÜNÜ hatırlatarak şunları söyledi:

1- AİHM’in yetkisini aşarak delil incelemesi yapmak suretiyle ihlal kararı vermesi kabul edilemez. AİHM bir temyiz mahkemesi değildir. Moreira Ferreira v. Portekiz (No. 2) kararı.

 2- AİHM’in içtihatlarına göre deliller ulusal hukukun ve ulusal mahkemelerin yetkisinde.

3- AİHM bu kararında delil değerlendirmesi yaparak kendi yetkisini aşmıştır.

4- AİHM Hükümetimizce ayrıntılı bir şekilde bilgilendirilmesine rağmen hakkında Türk Yargısınca FETÖ üyeliği suçlamasından iki ayrı yakalama kararı bulunan bir kişiyi Büyük Daire duruşmasında başvuranın temsilcisi olarak kabul ederek tarafsızlığını ihlal etmiş, böylece hukuka ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı bir karar vermiştir.

Bakan Yılmaz Tunç, içimize su serpen son sözünü de açıklamasında dillendiriyor:

Ülkemiz, ulusal mevzuata ve uluslararası yükümlülüklere uygun olarak yaptığı terörle mücadelesinde kararlılığını sürdürecektir.”

EMNİYETTE ORTAYA ÇIKARILAN 3 BİN KRİPTO FETÖ’CÜ BİZİ DOĞRULUYOR

Hiç çarpıtmaya gerek yok. Yetki sınırlarını aşan bir kararı kimse tanımaz. Nedeni açık değil mi? Su uyur FETÖ uyumaz. Hep söylüyoruz, tekrar edelim. Bu ülkede bir tek FETÖ’cü bile fazladır. Kaldı ki hâlâ devlet kadrolarında binlerce kripto şerefsiz varlıklarını sürdürmekteler. Nitekim Millî İstihbarat Teşkilatı'nın altı yılda şifrelerini kırdığı "GARSON" kod adlı mahrem sorumluya ait SD kartlarında bugüne kadar FETÖ'den herhangi bir işlem görmemiş yaklaşık 3 bin kripto emniyet personelinin deşifre edilmiş olması bizi teyit ediyor.

LİSE’NİN ADIYLA NE ZORUNUZ VAR?

İkinci olay ise Düzce Valiliği’nin başrolde olduğu bir muamma. Sayın Vali Selçuk Aslan, 15 TEMMUZ ŞEHİTLERİ ANADOLU LİSESİ’nin adını eski adına dönüştürüp DÜZCE LİSESİ yapmış. Sebebi ise Düzce Lisesi Mezunlar Derneği’nin arzusunu yerine getirmekmiş. Meğer bir “tarihi” geçmişi varmış lisenin. Ama Sayın Vali bununla da yetinmemiş şehirde istişarelerde bulunmuş. Kimle bilmiyoruz tabii. Sonuçta kamuoyunda böyle bir beklenti oluştuğuna kanaat getirip 15 Temmuz Şehitleri adını atıp yerine eskisini koymuş.

Anlaşılması güç ve acayip.

Vali bu değişikliği yaparken “Millî Eğitim Bakanlığı da onayladı” diye açıklama yapıyor. Ben tabii dün pek çok kişinin okuduğu üzere Millî Eğitim Bakanı Sayın Yusuf Tekin ile mesajlaştım. Kendisine bu durumu sordum. Çok üzgündü. Bu isim değiştirme işinin valilerin uhdesinde olduğunu, genel müdürlüğünün de bu başvuruyu rutin bir işlem olarak onadığını belirterek, “Bakanlığa gidiyorum, hemen onayı kaldırtacağım” dedi ve dediğini de yaptı. Bakan Tekin daha sonra Vali ile de konuştu. Sonuçta Düzce Valiliği yine 15 Temmuz Şehitleri Anadolu Lisesi adını liseye geri verdi.

Bu olaya da sevindik ama epey üzüldükten sonra.

Yerel idarecilerin bir işi yaparken önünü arkasını düşünmemeleri, bu konudaki hassasiyeti kavrayamamış olmaları çok enteresan. Milyonları asıl endişelendiren de bu.

ÜMİT ÖZDAĞ'IN AYRICALIĞI NE?

Emniyet yetkilileri sığınmacılara ve Arap turistlere yönelik yalan ve provokatif haberler yayan 14 sosyal medya yöneticisini gözaltına aldı ve bunlardan sekizi tutuklandı. Tutuklananların arasında Ramin Saeidi adlı bir İranlı göçmen bile vardı iyi mi? Bu adamın kimin ajanı olduğunu sizlerin takdirlerine bırakıyorum ama kendisi Ambargo TV adlı alçakça yalanlarla insanları sığınmacıların ve Arap turistlerin üzerine kışkırtan haberler yayıyordu.  Sorgusunda ne dediğini duymayan kaldı mı? Adamın sorguda verdiği ifadeye göre yaptıkları tüm o alçakça yayınların talimatını ve içeriğini meğer Ümit Özdağ’dan alıyorlarmış.

“Ben yöneticisi ve çalışanı değilim sadece video düzenlemelerine yardım ediyorum. Paylaşılacak videoların kurgu ve editlerini yapıyorum. İçeriğini ben hazırlamıyorum. Ve bunların talimatlarını da Ümit Özdağ’ın talimatları ile gerçekleştiriyordum." 

Peki, Ümit Özdağ hakkında halkı kin ve düşmanlığa tahrik, yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçundan dolayı bir soruşturma açılmayacak mı? Trolü açık açık söylemiş, “İçerik ve talimatları Ümit Bey'den alıyoruz” demiş. Çalışanı tutukluysa bu Ambargo TV’nin “görünmez sahibi” suçsuz mu sayılacak? Ve hâlâ bir kadını taciz etmekten hapis cezası alan, dolandırıcılık suçundan hakkında soruşturma açılan, başka gazetelerin haberlerini çarpıtıp, değiştirip sokak provokasyonu ve şiddet olayları çıkarmaya çalışan diğer tutuklu Batuhan Çolakʼın suçsuz olduğunu iddia eden bir Ümit Özdağ bu. Anlaşılan ekibin asıl elemanları içeride şu anda. İçişleri Bakanlığı ve Emniyet yetkililerini kutluyorum.