Suriye'nin düşmanlaşan halkları barışır, YPG/PKK ve Deaşh'a karşı ortak operasyonlar yapar mı?

Sonra bunlarla ilgili istikrar tedbirleri ortaya çıktı, asimetri ve kontrolsüz öfke bir şekilde dizginlendi, siyasi liderler, ÖSO komutanları, aşiret ileri gelenleri duruma müdahil oldu, ortalık sakinleşti. En azından şimdilik.   

Dün ise çok daha başka gerçekle yüzleştik. Önce, Şanlıurfa Birecik sınırları içinde kalan Çiçekalan Hudut Karakolu’muza Suriye'nin kuzeyinden havan atışları yapıldığı haberleri geldi. Ardından da havadan tahliye görüntüleri. Sonra da şehit ve yaralı haberleri.

Bu saldırılarda şu ana kadar Topçu Uzm. Çvş. Uğurcan Cirnooğlu ve Topçu Sözleşmeli Er Enes Gazi Özdemir iki askerimiz şehit düştü. İçlerinde ağır olmak üzere bazı yaralılarımız da var. Ve buna bağlı olarak endişe ve öfkelerimiz.

Bu haberlerin içinde çok önemli bir başka detay vardı. Bu saldırılar YPG/PKK terör örgütünün Suriye Şam Yönetime bağlı ordu ve milis güçlerinin müşterek paylaştığı/mevzilendiği alanlardan yapılmıştı. Rejimin himaye alanlarından yapılan bu ağır silah atışlarında şehit vermiştik. Yani işin içinde sadece YPG/PKK değil, Rejimin (ya da Rejimle beraber hareket eden diğer unsurların da) parmağı vardı.

Ankara-Şam mahreçli bütün yumuşama havasına rağmen sahada gelişen şehit acılı sınır saldırısı bu durum, her haliyle meşru müdafaa ve misliyle mukabele kapsamına giriyordu, diğer bir tarafıyla da 34 askerimizi şehit verdiğimiz Şam kaynaklı geçmişteki fiili duruma.

Ve Türk Silahlı Kuvvetleri gereğini yaptı. İlk tepkiyi, son derece sert topçu atışlarıyla verdi. Ardından hava unsurları devreye girdi. Savaş uçakları olduğu ifade edilen bir etkiyle Ayn el Arap’ın batısına düşen Çarıklı Köyü’nde yuvalanmış teröre ve teröre ilişik yapıları “3” kere havadan vurdu.

Ses, ilk önce YPG/PKK terörüne hizmet eden medyadan geldi. Terör ve teröre ilişik güçlerin müteakip vurulduğu Çarıklı tahkimatında 16 Rejim askerinin TSK tarafından öldürüldüğü ‘özellikle altı çizilerek’ söyleniyordu.

Türkiye ile Şam Yönetiminin görüşme olasılığının ‘sadece konuşulduğu’ bir evrede bile ortalık her nedense birdenbire ayaklanmıştı. Önce harekât alanlarında kendini gösteren niyetin maniplesi, hemen ardından YPG/PKK’nın sahadaki entrikaları, tahrikleri, Rejimle karşı karşıya getirme çabaları, bunun üstüne her an devrede olan YPG/PKK medyası ile en baştan yıkıcılığa/bölücülüğü ve devleti itibarsızlaştırmaya dayalı Türkiye’deki dipten dolma üstten çakma tüfeklerle embedded medyanın konuya dair refleksleri.

Sonra Suriye resmî devlet haber ajansı SANA askeri bir kaynağa dayandırarak bir haber paylaştı. Bu haberde ise 3 Rejim askerinin hayatını kaybettiği, 6 askerin de yaralandığı ifade ediliyordu.

Açıklama resmi bir ağız ya da kurum yerine ismi belirsiz askeri bir kaynağa dayandırılarak verilmişti.

***

Bu koşullarda şimdi durumu okumaya çalışalım.

Neden YPG/PKK, onlarla beraber hareket edenler, onları kullananlar ve çözümsüzlük durumundan beslenen güç ve menfaat odakları neden bundan bu kadar çok rahatsız oldular. Türkiye ile Şam yönetimini, TSK ile Rejim askerlerini neden karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar, neden bir sözden, bir ümitten bile bu kadar çabuk tahrik olup, farklı farklı işlerin altına imza atıyorlar?

Öncelikle şu temel tespiti yapıp, bir karıştırmaya engel olalım. YPG/PKK’nın sınır karakollarımıza, üs bölgelerimize, temas noktalarına ve sivil halka saldırıları, ağır silah atışları yeni değil. Bunların pek çok nedeni var. Bunlar bir başka yazı konusu. Ancak son dönemde dini-mezhebi-meşrebi ve Rejim eksenindeki güçlerle iş birliğiyle ortaya çıkan alanları ve mevzileri kullandığı, kullanmaya özen gösterdiği çok açık.

Yani kullandığı metotlar, mal etmeler, yaptığı müşterek hamleler ve tepkimizin ürettiği sonuçları kullanmak gibi, o bildik Şam Şeytanlığı bir kez daha devrede.

Yani şu an, terör örgütü YPG/PKK’nın başta Süryanileri, Ezidileri, Şii Milisleri, Nusayri güçleri ve Rejim askerlerini-alanlarını ve mevzilerini kullanarak o eksenleri toplumsal katmanları bizimle karşı karşıya getirmek, ortalığı daha beter karıştırmak, daha derin bir bataklık oluşturup aradan sıyrılmak gibi bir amacı var.

 ***

Ancak bizim bunu görmemiz yetmez. Özellikle ortaya çıkan son ilişki kurma evresinde? Bu kısacık fotoğrafta bile Şam Yönetiminin çıkartacağı çok ders var.

Peki Esat Rejimi bunu görebilir mi? Görse ayıklamaya, ayrıştırmaya, karşıtlaşmaya, çözmeye gücü yeter mi? Rusya ve İran’ı, aradığı bu üniter çözümde yanında görebilir mi, desteklerini alabilir mi?

Öte tarafıyla bizim amacımızın ve mücadelemiz son derece doğrusal olduğunu, terörün bitmesini ve düzensiz göçmenlerin topraklarına dönmesini istiyor olmamızı kabul etmesi mümkün mü?

Bizim ise son derece zor bir yol haritamız var.

İfade edildiği üzere… Türkiye bütün zorluğuna rağmen, iç savaşın savaşan iki düşman kardeşini barıştırabilir mi?

İç savaşta birbirine düşmanlaşmış, araya mezhebi-meşrebi fitne ve kan girmiş iki kardeş Suriye’nin bütünlüğü çerçevesinde bir araya getirebilir mi?

Peki Suriye’nin acılı insanları?

Mezhepte ve meşrepte farklı, ama dinde, dilde, insanlıkta, ırkta ve iç savaşın ürettiği acılarda kardeş Suriye’nin halkları kendi vatanları adına, vatanlarını ayaklarının altından çalan terör örgütlerine ve onları (doğrusal/asimetrik) destekleyen, kullanan ülkelere karşı bir araya gelebilirler mi?

Düşünsenize bir:

Suriye’nin düşmanlaşmış, birbirine girmiş kardeşleri, Kürtleri, Arapları, Türkmenleri, Sünnileri, Şiileri, Alevi-Nusayrileri barışmışlar, Halep’te, Kamışlı’da, Haseke’de, Şeddade’de, Rakka’da, Deyr ez Zur’da, Orta Fırat havzasında, Badiye Çölünde YPG/PKK, Deaşh’a karşı hep beraber operasyonlar düzenliyorlar. Terör örgütleri ve hamilerinin kendilerinden çaldığı toprağı, geleceği, kardeşliği, barışı ve birliği hep beraber kurtarmaya çalışıyorlar!

Şimdilik mümkün değil.

Ama ya başarırlarsa.

Sonuçta aklın yolu bir.

Ama akıl, aklı selim egemen olursa.

O zaman?

O zaman sadece Suriye için değil, insanlık ve İslam adına da çok büyük bir iş başarmış olurlar.

Düşman kardeşleri barıştırmak isteyen Türkiye bu işe sonuna kadar destek verir de iç savaştan beslenen menfaat odaklarıyla İran, İsrail, ABD ve Rusya bu işe ne der, hiç emin değilim!