Ukrayna savaşının oynattığı taşlar ve Suriye’ye etkisi

Karşı karşıya kaldığımız terör sorununu, bunun örgütleri; radikal, ırkçı YPG/PKK’yı, radikal İslamcı Deash’ı, ılımlı İslamcı FETÖ’yü, yasa dışı silahlı sol terör örgütlerini sadece bir terör sorunu olarak göremeyiz.

Bunlar yaşanmakta olan jeopolitik, antropolojik, teopolitik ve enerji oyunların birer parçası artık.

Yani hassasiyetlerimizin kendi fiziki varlıkları üzerinden ürettikleri tehditler değil, yaptıkları manipülelerle birlikte jeopolitik kayıplar ve riskler söz konusu.

Cari kazanımlar veya sorunu ötemeler aradığımız kalıcı sonuçları çok üretmeyecek gibi gözüküyor. Öte yandan vekaletler savaşı ve Ukrayna savaşının ürettiği sonuçlar pek çok değişim ve risk üretse de son derece önemli fırsatlar sunuyor.

Bu temel yaklaşım üzerinden, başta Ukrayna savaşı olmak üzere, son dönemde ortaya çıkan değişimleri ve Suriye’ye müdahil olan başat ülkelere olan etkilerini kısaca şöyle sıralayabiliriz:

***

Rusya; Ukrayna savaşıyla Suriye’deki asker ve silah mevcudunun önemli bir kısmını transfer etmek zorunda kaldı. Daha önce sahada kullandığı pek çok üssü ve alanı boşalttı. Buraları, daha önce karasal hakimiyet adını mücadele etmek zorunda kaldığı İran Kudüs Tugayları'nın güdümündeki Şii Milislere, örgütlere ve Rejim unsurlarına bıraktı. Daha önce bu karasal hakimiyet adına İran ile Rusya’nın güdümündeki Rejim güçleri birbirleriyle kıyasıya çatışmışlardı.

Ukrayna savaşında Türkiye’nin izlediği "Denge Politikası", "Aktif Tarafsızlık", savaşan her iki eksenin kabul ettiği "Kolaylaştırıcı rol", "Lider ilişkileri" ve oluşan güven, Türkiye ile Rusya’nın daha güçlü bir işbirliği yapma olasılıklarını arttırmakla kalmadı, Türkiye’nin olası bir harekâtında Rusya’nın daha düşük bir direnç göstermesinin ya da direnç ortaya koymamasının yollarını da açtı.

***

ABD; Türkiye’nin çok ötekileştirdi, baskıladı, bağımlılıklarını silah olarak kullandı, ama eskisinden çok daha derin bir şekilde Türkiye’yi ve Türkiye’yle müşterek etki avantajlarını kaybetme riskleriyle karşı karşıya. Bu açıdan bakıldığında, onun için başkalarının istismar edebileceği jeopolitik bir boşluk oluşuyor.

Öte yandan da Türkiye’ye rağmen bir terör örgütüyle nereye kadar yol yürüyebilecek? Önceden hem Türkiye’yi hem de Türkiye’ye rağmen YPG/PKK’yı Türkiye’yle kullanma, Türkiye ve bölge üzerinde terör örgütüyle ilgili kabullenilen/kanıksanan bir oldubitti üretme eğilimindeydi. Bu eğilimi çok değişmiş olmamakla birlikte, bunun ürettiği/üreteceği yerel, bölgesel ve küresel sorunlarla baş etmek zorunda. (-ki iradesi ve mukavemeti kırılmayan bir Türkiye, kendi varoluşsal tehdidini savuşturmak ve jeopolitik açılımını devam ettirmek için ABD’li ya da ABD’siz bu terör örgütünü çözmek zorunda.) Yoksa Türkiye kaybedecek. ABD ise Türkiye’yi ve Türkiye’nin kaybetmesiyle jeopolitik hükümranlığında Yunanistan ve YPG/PKK’yla dolduramayacağı büyük siyasi ve stratejik risklerle karşı karşıya kalacak.

***

İran; Karabağ savaşı sırasında hırsları, tercihleri ve menfaatleri nedeniyle ağır sonuçlar doğurabilecek bir süreci kendi eliyle tetikledi. Kör göze parmak, Ermenistan’ı destekleyici tavrı, sadece İran dışındaki Türk dünyasında değil, İran içinde de insani, vicdani, dini, mezhebi ve kavmi hassasiyetleri olan kitleleri irite etti, duyarlılığını ve hareketliliğini arttırdı. Evet, İran’ın başta Irak ve Suriye’de Türkiye ile sessiz ve derinden bir rekabeti vardı, ama artık bu su yüzüne çıktı ve bu da Türkiye’nin tercihlerini, siyaset ve stratejilerini etkileyici bir hal aldı.  

Sanırım İran da artık bu kabaran hassasiyetlerin başka güç odakları tarafından kaşınabileceğinin ve İran’a karşı kullanabileceğinin farkında.

Öte yandan kendi içinde Rejime, yönetim tercihlerine ve mollalara karşı kabaran dalgalar, içinde çok büyük çalkantıların emarelerini ve altyapısını üretiyor. Bu koşullarda Suriye ve Irak etkisini ne derece koruyabilir ve ne derece YPG/PKK başta Türkiye’nin hassasiyetlerini göz ardı edebilir?

***

İsrail; Türkiye ile yeni sürecin erken evresinde. Türkiye ile ilişkilere verdiği değer açık. Öte yandan Suriye, Lübnan ve Filistin’deki bazı örgütler üzerinden İran etkisine açık. Tabii bir de İran’ın nükleer seviyesi, olası erişimi İsrail için çok büyük bir varoluşsal bir tehdit.

Bütün bu ülkeler açısından bakıldığında, bu dört ülkeyle ilişkiler geliştirmiş, onlara kendini kullandırmanın karşılığında onları kullanan bir terör örgütü var.

Bir terör örgütü üzerinden, bölgedeki diğer yapıları da kapsayacak şekilde terör orijinli/katımlı yapısı değişmiş siyasi-idari devletler, farklı parçalarını bir araya getirildiği oluşumlar ya da çok parçalı bir istikrarsızlık alanı oluşturmak, jeopolitik ya da teopolitik bir plana, ihtirasa ya da dogmaya karşılık gelebilir, sunacağı meşum faydalar umulabilir.

Ama ya işler planlandığı gitmezse…

Ya oyun içinde oyun varsa.

İşgal yıllarında ABD’nin pırlantası Ahmet Çelebi’sinin, aslında İran’ın Ahmet Çelebisi olduğunu sanırım en iyi İsrail, hem ABD bilir.

Peki ya yağma kavgaya dönüşürse!

Ya da oldubitti astarı yüzünden pahalıya gelirse.

Vakum üretme konusunda pek mahir olan Ortadoğu, Ukrayna’da gemlenen vakumu üretirse!

***

Türkiye elbette fırsatçı bir ülke değil.

Ancak bu dört ülkenin angajman geliştirdiği terör örgütü üzerinden karşı karşıya kaldığı varoluşsal, jeopolitik, antropolojik ve güvenlik risklerini yok etmek zorunda.

O nedenle bu dört ülkeyle eşgüdüm, parça parça, tek tek ya da onlara rağmen kalıcı çözüm arayacak ve bu değişen paradigmalar arayışında rol oynayacak.

***

Türkiye’nin Irak ve Suriye’de ortaya koyduğu Pençe-Kılıç hava harekâtları, ardından karasal ateş destek vasıtalarıyla süren etkisi ve artarak kendini gösteren iradesi, Suriye’yi ve Suriye’de etki üreten ülkelerinin yaklaşımlarını dalgalandırdı, oturduğu öngörülen taşları yerinden oynattı.

Türkiye ise olası kara harekâtının yerini, kapsamını ve özellikle zamanını saklı tutarak, irade ve etkisini devam ettirerek, sahada ortaya çıkan dalgalanmanın üreteceği sonuçları gözlüyor.

Menbiç, Ayn el Arap, Tel Rıfat ve Barış Pınarı Harekât alanının doğusunda kalan Kamışlı merkezli alanlarda bir güç/yönetim değişimi olacak mı?

Türkiye güç kullanmadan, şu ana kadar gereği yapılmayan 2019 mutabakatlarının gerekleri yerine getirilecek mi?

Açıkçası büyük bir belirsizlik var.

ABD, YPG/PKK ile konuşuyor, Rusya-Rejim-İran YPG/PKK ile konuşuyor.

Bir de bunların üstüne YPG/PKK üzerinden kendi rekabetler ve hesapları var.

Tabi YPG/PKK’nın hesaplarını da unutmamak gerek.

Bir de bütün bunların ötesinde, Türkiye’nin aradığı YPG/PKK’sız bir gelecek ve coğrafya var.

Artık Suriye iç savaşının girdiği son derece önemli bir evredeyiz.

Kesinlikle kolay değil ve çok karışık.