Allah iyiliğini versin Ümit Bey…

İroni yapmıyorum.

Bunu hakikaten diliyorum.

Sebebini aşağıda okuyacaksınız zaten ama bir hafta öncesinden başlayan evveliyatını da çok kısa özet geçeyim.

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ile evvelden doğrudan diyaloğumuz vardı çünkü o vakitler az çok akılcı ve rasyonel bir tutum sergileyebiliyordu. Daha doğrusu, ırkçılığını ideolojik alt metin olarak derinlerde bir yerde saklamayı beceriyor ve bunu farklı kılıflarda sunabiliyordu. Tabii o vakit de niyetini biliyordum ama en azından ırkçılık motifini partisinin ana ekseni haline getirmekten utanıyor, bu bile bir şeydir deyip görmezden geliyordum.

Sayın Özdağ ve partisi biraz palazlanınca ocağına düşen Kemal Kılıçdaroğlu ile akıllara ziyan bir protokol yapmayı başarmıştı.

Sonra tutabilene aşk olsun.

Sosyal medyadaki trolleriyle inanılmaz derecede vahşi, yalana, iftiraya dayalı bir ırkçı propaganda mekanizmasını yönetmeye başladı. Trolleri teker teker toplanıp tutuklanınca bir süre sessizliğe gömüldü Ümit Özdağ ama yakın zamanda baktık eski tas eski hamam, devam ediyor. Oysa tutuklu trollerle ilişkileri şu anda mahkeme kayıtlarına geçmiş durumda.

Son günlerde Diyarbakır’da bir bulvara Şeyh Said adının verilmesiyle ilgili kopan tartışmada, geç de olsa hemen bir rol kapmak istediği aşikârdı ve nitekim Anadolu gezisi planına önce Trabzon’u sonra da Erzurum’u koyarak ilginç bir güzergâh belirledi.

Malum Şeyh Said ismine DEM Partisi, Hüda Par, Saadet Partisi, utangaç da olsa CHP Genel Başkanı Özgür Özel sahip çıktı.

Ümit Özdağ’ın Erzurum’a gideceğini öğrenince bir tweet attım:

“Ümit Özdağ’ın yarın Erzurum’da Şeyh Sait tartışmasını kaşıyarak kışkırtıcılık yapma niyetinde olmadığını ümit etmek istiyorum. Amacını biliyorum. Netanyahu’nun ve oğlunun ‘Free Kurdistan’ paylaşımlarının boşuna olmadığını biliyoruz.”

Özdağ bunun üzerine gezisini erteledi. İsabet olmuş dedim. Ama baktık gitme kararı almış. Ardından bir haber daha. Trabzon Adliyesi'ne başvurarak Diyarbakır'daki bir bulvara "Şeyh Said adının verilmesiyle ilgili” yürütmenin durdurulması talebiyle Trabzon İdare Mahkemesi'ne dilekçe vermiş.

Şeytanın aklına gelmez bu.

Diyarbakır eksenli hassas bir tartışmayı kaşımak için Trabzon Adliyesi’ne yürütmenin durdurulması için dilekçe vermek.

Alkışlanmalı. Diyarbakırlılarla Trabzonlular arasına konulmak istenen fitne ateşine bir odun da ben atayım ki ortalık yangın yerine dönsün mü demiş anlamak zor.

Sayın Özdağ sonunda Erzurum’a gitmeden evvel sosyal medyasında BENİ HEDEFE KOYAN bir konuşma yayınlamış.

Çok eğlenceli aslında.

Şöyle diyor:

Fuat Uğur adlı bir zat var. Fuat Uğur’un ne kadar gazeteci ne kadar istihbaratçı olduğu tartışılır. Kendisi komünist partisinden AK Parti’ye geçmiş ki, genellikle bu görevlendirmeyle olur. Bu zat bir tweet atmış, ‘Ümit Özdağ Erzurum’da Şeyh Sait ile ilgili bir provokasyon yapmaz umarım’ diyor. Bu ve başka işaret fişekleri Zafer Partisi’nin Erzurum ziyaretine karşı bir provokasyon hazırlığı olduğunu gösteriyor.”      

Sonra da Erzurum Valisi'nden, Emniyet Müdürü'nden, Jandarma Alay Komutanı'ndan, MİT Bölge Başkanı'ndan ve İçişleri Bakanı'ndan kendilerine yönelik “olası” hareketlerin önlenmesini istemiş.

Aslında rahat dursa ve kaşımasa hiçbir şey olmayacak, kendi de biliyor. 

Neyse, özetle istihbaratçı olduğumu iddia ediyor. Bir keresinde de "MİT’çi", demişti alışkınım. Vallahi o günden beri Teşkilat dizisini kaçırmıyorum. Sözlerine bakılırsa MİT bana “TKP’deki görevin bitti, şimdi AK Parti’ye geçiyorsun” demiş.

Ben de öyle yapmışım demek ki.

İyi de BİR SORUNUMUZ VAR merkez.

Benim TKP’den kopmam 1989 yılında. AK Parti ise 12 yıl sonra kuruldu.

Ben 12 yıl ne yaptım, bir türlü işin içinden çıkamadım. Ümit Bey karşı istihbaratçı zekâsıyla hikâyesinin o kısmını da yazabilirse çok memnun olurum.

FETÖ darbe girişiminin ilk işaretlerini 15 Temmuz’dan aylar önce nasıl yazdığımı bizzat beni arayarak sormuştu. Açık KAYNAK ve İSİM göstermeme rağmen bana “Birilerinin” verdiğini sanıyordu. Malum, kişi kendini nasıl biliyorsa karşısındakini de öyle sanır.

Vatanını seven bir gazetecinin, on yıllara sâri tecrübelerinden yola çıkarak haber kokusu alma, öngörülü olma kapasitesini anlayamamaktan malul olduğunu görebiliyoruz.

Geçmişte TKP’liydim, doğru. Hiç saklamadım ki. Televizyon ekranlarında bile açık açık söylüyorum. Bir itirafta bulunayım. Artık böyle bir özgürlüğüm olmasının tadına varıyorum. Çünkü TKP’li olduğum yıllarda bırakın “Komünistim” demeyi, sosyalist olduğunu ifade etmek bile önemli riskler barındırıyordu. AK Parti’yi, aslında daha doğrusu tüm hatalarına rağmen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı desteklememin sebebi ise işte ülkemize getirdiği özgürlük ortamı. Kürdüm, Aleviyim, Çerkesim demekten insanlar tıpkı Türküm demekten gurur duydukları gibi gurur duyuyorlar. Tabii bu kadar da değil. Ülkemize yaptığı yatırımlar, Millî Savunma Sanayii'nin geldiği nokta, anti-Amerikan ve bağımsızlıkçı, dengeli dış politik çizgimiz vs. vs.

Ümit Bey'in merakını gidereyim. TKP’den kopmamın sebebi çıkardığımız parti yayın organında Bulgaristan Türklerine yönelik Todor Jivkov adlı sosyalist görünümlü faşistin asimilasyon politikasıydı. Türklerin zorla isimlerini, dinlerini değiştiriyor, direnenleri Belene toplama kampına gönderiyordu. Ben çok eleştirdim ve yayınlamak istedim, politbüro ise beni burjuva basınına inanmakla suçlayıp dışlamayı tercih etti.

Ve kopuş yaşandı.

Ümit Özdağ bilmeli ki o zamanki çıkışımın sebebi orada zulüm görenlerin TÜRK olması değildi; İNSAN olmasıydı. Beşar Esad zulmünden kaçan SURİYELİLERE yaklaşımımın sebebi de aynı.

Şimdi soruyorum:

İzlediği çizgiye bakarak Ümit Özdağ ile Todor Jivkov arasında bir fark var mı?

Ya Beşar Esad, Netanyahu ya da Pinochet ile…

Bence kumaş aynı ama çıkış noktaları farklı.

Neyse güldük eğlendik, Allah senin iyiliğini versin Ümit Bey.

Gönülden diliyorum bunu.

İyi olursun da İsrail’i soykırım yaptığı için protesto eder ve Gazzeli çocuklar için körelmiş vicdanının bir köşesinde küçük de olsa bir yer açılır.

İyi olursun da bakmaya kıyamayacağın o minicik bebekleri İsrail faşizminin nasıl katlettiğini perde inmiş gözlerin görür.

İyi olursun da inşallah bu ülkenin hayrına işler yapar, birtakım dış odaklara teslim olmazsın.

İyi olursun da ülkemize sığınmak zorunda kalan Suriyeliler üzerinden kışkırtıcılık yapmayı bırakır, akılcı çözümlerle halkın karşısına çıkarsın.

Daha ne diyeyim…