Bu deprem artık gerçekten ders olsun

Depremlerin toplumlarda psikolojik ve sosyolojik anlamda büyük travmalara neden olduğu bir gerçektir ve biz de bu gerçekle yine karşı karşıyayız.

Depreme yönelik teknik tespitlerin yanı sıra bu mesele de son derece önemli ve hayatidir. Depremin toplumsal etkilerinin gözetilmesi ve onarılması için kısa ve orta vadede birtakım çalışmalar yapılması gerekmektedir.

Türkiye’nin önde gelen üniversitelerinden biri olan ve Deniz Harp Okulu’nun (Mühendishane-i Bahr-i Hümâyûn) kuruluş yılı olan 1773’ü de kendi kuruluş yılı olarak kabul eden İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) hazırladığı “Deprem Ön İnceleme Raporu” ile tüm bu hususları, özetle kısa, orta ve uzun vadeli önerileri ortaya koymuş ve 17 Şubat 2023’de yayımlamış.

Ben şahsen bu raporu çok önemsedim ve bu raporun ana hatlarını sizinle paylaşmak istedim.

Raporda, dünyada ve Türkiye’de yaşanan çeşitli afet sonrası yardım, iyileşme ve yeniden yapılanma deneyimlerini inceleyen çalışmalardan hareket edilerek Kahramanmaraş depremlerinin toplumsal etkilerinin onarılması hakkında kısa vadede yapılması gerekenlere dair birtakım öneriler ortaya konulmuş.

Orta ve uzun vadedeki deprem sonrası uygulamalarda ise toplumsal değişimin gözetilmesi ve sosyo-ekolojik sorunları gidermek için hedefler koyulması ve bu doğrultuda kurumsal mekanizmaların oluşturulmasına yönelik katılımcı çalışmalara önem verilmesinin altı çizilmiştir.

AFAD ÖNCEDEN TESPİT VE ÖNERİLERDE BULUNMUŞ

Raporda özellikle hatırlatılan bir husus dikkatimi çekti.

Depremlerden etkilenen ve 13,5 milyon kişinin yaşadığı 10 il için, AFAD tarafından 2019-2021 yılları arasında hazırlanan, İl Afet Risk Azaltma Planlarında yapılan tespitler ve öngörülerde, kentlerin büyük bir kısmının gelişmeye elverişli olmayan zeminlerde olduğu ve bu alanlardaki eski ve zayıf yapı stokunun yenilenmesi gerekliliğinin altı çizilmiş!

Yani durum tespiti ve öneri ilgili kurum tarafından yapılmış.

Mevcut yerleşim alanlarının yer seçimi kararları ve özellikle son 50-60 yıllık hızlı şehirleşme sürecinin beraberinde getirdiği imar ve yapı uygulamaları, imar planlarının hazırlanması ve onaylanması süreçlerindeki yetki ve sorumluluklar, imar aflarının ve beraberindeki yüksek riskli yapı stoku ve mevcut yapı denetim problemleri olarak sıralanmaktadır.

YENİDEN YAPILANDIRMA ŞEHİRLERİN GELENEKSEL KÜLTÜREL VE TARİHİ DOKUSUNA UYGUN OLMALI

Bölgenin şehircilik ilkeleri ve dinamikleri bakımından deprem öncesi ve sonrası durumunu dikkate alarak, kamu politikaları, mekânsal planlama, yönetim ve toplumsal katılım üzerinden irdeleyen ve sürdürülebilir, güvenli, adil ve yaşanılabilir bir yeniden yapılanma sürecini yönlendiren değerlendirme ve önerileri şu şekilde özetlemek mümkündür:

 ● Bilimsel temele dayanmayan imar affı, imar barışı gibi mühendislik hizmeti almamış, sağlıksız ve güvensiz yapı stokunu yasallaştıran düzenlemelere son verilmeli; doğal eşikler yeniden yapılanma sürecinde esas alınmalı, yeni planlama sürecinde kültür varlıkları hariç bu alanlarda yapılaşmalara izin verilmemelidir.

● 6 Şubat 2023 depremlerinde etkilenen bölgelerde kentin yeniden yapılanması sürecini de içerecek şekilde “afet sonrası iyileştirme ve kalkınma planı” hayata geçirilmeli, yeniden yapılanma süreci başlatılmalıdır.

Tek tip yapılar yerine depremden zarar gören illerin sosyal ve kültürel yapısının yansıması olan geleneksel kent dokusunun değerlerini referans alan çağdaş mimari tasarımlar önerilmelidir. Yeterli açık alan ve sosyal altyapı alanına sahip, evrensel tasarım normlarında, kültür varlıklarının ve tarihi dokunun depreme karşı dirençliliğini artırmayı hedefleyen, doğaya ve insana saygılı yerleşmeler olarak planlanmalı ve tasarlanmalıdır.

● Kentsel dönüşüm/yenileme çalışmaları, mevzi, parçacıl ve mevcut kentsel dokudaki riskleri artıran “salt emsal artırımına dayalı kaynak yaratma” yaklaşımı terk edilmelidir. Kentsel dönüşüm projeleri, üst ölçekli planlar ile uyumlu olarak yürütülmeli ve alternatif finansman modelleri gözetilerek kurgulanmalıdır.

Kültür, toplumun devamlılığı, kimliğin anlamı ve ekonomik kalkınmada değeri ile afet sonrası “daha iyi” yeniden yapılandırma sürecinde temel bir güç kabul edilmeli ve tüm toplumu kapsayıcı bir kentsel dönüşüm ve topluluk yönetişim modeli geliştirilmelidir.

PREFABRİKE BETONARME VE MODÜLER ÇELİK SİSTEM YAPI MODELİ ESAS ALINMALI

● Yeniden inşa edilecek konutlarda, zemin koşulları vebenzeri birçok farklı koşul dikkate alınarak tünel kalıp ile inşa edilen taşıyıcı sistemler, prefabrike betonarme konutlar ve modüler çelik sistemler birlikte değerlendirilmelidir.

Prefabrike betonarme, depremler sonrasında ortaya çıkan yoğun konut ihtiyacını karşılamak üzere dünyada yaygın olarak kullanılan bir yapım tekniğidir. Tüm üretim süreci endüstriyel bir disiplinle fabrikalarda gerçekleştiğinden, kalite kontrol bakımından idealdir.

Çok katlı prefabrike sistemler, tekrarlı çoklu projelerde konvansiyonel çözümlere göre daha ekonomik olmaktadır. Prefabrike betonarme sistemler, ülkemizde yaşanan önceki depremlerde uygun yapısal performans göstermişlerdir

Yeniden inşa edilecek yapıların bir bölümünde çelik malzemenin sağladığı üstünlükleri kullanmanın çok akılcı olacağı düşünülmektedir. Kısa vadede planlanan az katlı müstakil ya da apartman türündeki konutlar için çelik sistemlerden yararlanılabilir. 1 ila 2 kat arası binalarda soğukta şekil verilmiş hafif çelik elemanlı sistemler “aile evleri” olarak tasarlanabilir.

Mimari bakımdan düzgün bir şekilde tasarlanmış modüler çelik sistemler deprem güvenliği ile birlikte işlevsellik ve estetik koşulları da sağlayacağından yeniden yapılaşmada (konutlar ve sosyal binalar) rahatlıkla tercih edilebilir. Modüler tasarım hızlı ve kaliteli üretimi de sağlayacaktır.

Türkiye’de bulunan gerek hafif çelik gerekse yapısal çelik ürünlerinin üreticileri modüler yapım konusunda oldukça deneyimlidirler.

MUAZZAM BİR DEPREM ATIĞI SORUNU

16 Şubat 2023 itibariyle 61 bin 722 binada yer alan 263 bin 800 bağımsız birimin acil yıkılması gereken, ağır hasarlı ve yıkık olduğu belirlenmiştir. Buna göre deprem atıkları miktarı ön hesaplamaları yapılarak il bazında oluşacak tahmini atık miktarı hesaplanmıştır. Toplam deprem atıkları miktarının 50 milyon ton ile - 110 milyon ton aralığında olacağı öngörülmektedir.

Bu atıkların depolanacağı alanların belirlenmesi ve geri dönüşümü yeniden yapılanma süreci son derece önemlidir.

Atık depolama alanlarının yeniden yapılanma süreci göz önünde bulundurularak belirlenmesi gerektiğinin altı raporda çiziliyor.

DEPREM BÖLGESİNDE DEPREM SONRASI SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Raporda deprem bölgesinde altyapı hizmetlerinin yürütülmesinde görev alacak personel, araç, malzeme ve ekipman bileşenlerinin koordinasyonunun oldukça önemli olduğu hususu özellikle vurgulanıyor.

Genellikle, deprem bölgesinde iletişim, enerji ve ulaşım konusunda yaşanan sorunların en hızlı şekilde çözülerek yeniden işler hale gelmesi gerekmektedir.

Depremin etkilediği bölgede bulunan altyapıda meydana gelen afet kaynaklı sorunların giderilmesine ve bu altyapının depreme dayanıklı hale getirilmesine yönelik çözüm önerileri daha önce belirtildiği gibi raporda kısa, orta ve uzun vadeli olmak üzere üç farklı başlık altında toplanmış.

Raporda yer alan kısa vadeli öneriler, deprem bölgesinde en hızlı biçimde çözülmesi gereken sorunlara yönelik maddeleri içeriyor. Bu çözüm önerileri özellikle bölgedeki kişilerin sağlığını korumaya ve çevre güvenliğini sağlamaya yönelik.

Raporu okumanızı tavsiye ederim.

Raporu hazırlayan İTÜ’ye teşekkür ederken, yetkililerin bu ön raporu şimdiden dikkate alacağını umuyorum.

Allah Türkiye Cumhuriyeti Devletini sonsuza dek korusun ve var etsin!

İTÜ DEPREM ÖN İNCELEME RAPORU: https://haberler.itu.edu.tr/docs/default-source/default-document-library/2023_itu_deprem_on_raporu.pdf?sfvrsn=bf82d8e5_6