El alem ne derse desin

İnsanların ağzına laf vermeyi sevin. El alemi kendinize güldürmeyi, zayıf yanınızı göstermeyi de...

Lügatinizde, "Adam dediğin şöyle olur”, "Evlilik dediğin böyle olur”, “İyi ana-baba dediğin şunun gibi olur" kalıplarına yer olmasın. Çünkü hiçbir dediğiniz hayatın pratiğiyle örtüşmüyor sevgili kalıplaşmış değer yargıları ve onun yılmaz savunucuları...

Cinsiyet, milliyet, dil, din, ırk gibi kimliklerle gurur duymayı da anlamlı bulmayın. Doğuştan getirilen, seçim yapmadan, uğruna emek vermeden elde edilmiş nitelikler, ancak memnuniyet vesilesi olsun nazarınızda.

Takım tutar gibi parti tutulan bir memlekette ben derim ki takım bile tutmayın.

Tüm yorumcuların, anketçilerin, siyasilerin ulaşmaya çalıştığı, özlenen ve beklenen o kararsız seçmen de siz olun.

Güçlü olmak değil, güçlü görünmek hiç değil, olsa olsa her şeye rağmen ayakta kalma gayretidir değerli olan... Yoksa yemişim vasata yakın güç gösterilerini.

Kol kırılıp yen içinde kalmıyor sırf siz öyle olmasını umdunuz diye... Bir yerlerden baş veriyor; fakat kimse çaktırmıyor.

Hayatımda hiçbir zaman 2+2= 4 etmedi.  Sağdan soldan rakamlar araya tanıdıklarını sokarak ilişiverdi ve sonuç hep değişti, skor güldürmedi. Farklı olasılıklara, sürpriz rakamlara şans vermeyi seçtim.

Kulağımı kapadım çarpım tablosunu ezberden okuyup ahkam kesenlere. İstediklerini de verdim üstelik. Konuşacak, kıyaslanacak, sayfa sayfa malzeme çıktı.

Bol bol konuştular... Aksırıncaya, tıksırıncaya kadar konuştular affedersin... Ben de affederim... Affettim de zaten peşin peşin...

Dedim "İnsan" sonuçta. Varsın onlar için "imkânsız" olmasın, "mükemmel” de biraz zaman alsın. Doğru ve istenen davranışlar experi; kurallar, sınırlar, kalıplar sarrafı olsunlar. Varsın hiç kalp kırmamış, hiç hak yememiş, hiç insan ezmemişçesine mangalda kül bırakmasınlar.

Hepsi yastığa başını koyana kadar, aynaya bakana kadar değil mi zaten?