İsrail’in Filistin’de estirdiği terör ve Batı dünyasının ikiyüzlülüğü

İçinde yaşadığımız dünya düzeni 2. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan dünya düzenidir. Birleşmiş Milletler (BM), NATO, Dünya Ticaret Örgütü vesaire gibi mevcut dünya düzeni şekillenirken İsrail de bu dönemde 1948 yılında devlet olarak kuruldu. Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra tek kutuplu dünyanın hâkim gücü ABD idi, 20.yy birlikte tek kutuplu dünya düzeni bitti. Artık Çin, Türkiye, Rusya, Hindistan gibi bölgesel güçler var ve dünyada yeni bir dönem başladı.

Yeni dönemdeki jeopolitik mücadelelerde ABD, Çin, Rusya dünyanın farklı coğrafyalarında hâkimiyet mücadelesi veriyor. Çin ve Rusya BRICS, ŞİO gibi oluşumlarla çok kutuplu dünya düzeni için taraftar toplarken; düzenlediği ‘Demokrasi Zirvesi’ne Türkiye ve Macaristan’ı davet etmeyen ABD, demokrasi, uluslararası hukuk, insan hakları, özgürlükler ve kurallara dayalı açık toplumdan bahsetmeye devam ediyor.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etme girişimine karşı Birleşmiş Milletleri ve tüm müttefiklerini harekete geçiren ABD, İsrail’in Birleşmiş Milletler kararlarını tanımadan hukuksuz bir şekilde Batı Şeria’da Filistinlilerin toprakları üzerinde yeni yerleşim yerleri açmasına sessiz kalıyor. ABD, Rus işgaline uğramış Ukrayna’ya milyarlarca dolar yardım yaparken, Filistin’i işgal eden İsrail’e de aynı şekilde milyarlarca dolar yardım aktarıp İsrail’in önünü açıyor.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, Gazze'de artan sivil can kaybından endişe duyduğunu belirterek, İsrail'e tüm operasyonlarını uluslararası insani hukuk çerçevesinde gerçekleştirme çağrısı yaptı. “Bu çatışma (İsrail-Filistin) durup dururken oluşmadı. Çok uzun zamandır süren ve sonunda siyasi çözüm görünmeyen 56 yıllık bir işgalden ötürü ortaya çıktı” açıklamasında vurgulandığı gibi İsrail’in haksız hukuksuz davranışları, saçtığı vahşet bugün yaşanan olayların zeminini hazırladı.

Filistin ve İsrail arasında yaşanan çatışmanın mağdurlarının siviller olması kabul edilemez bir durum. İsrail’in çocuk, kadın, yaşlı demeden bugüne kadar sivilleri öldürdüğünü, temel hak ve özgürlükleri gasp ettiğini Batı dünyası yıllardır izliyor, sadece izlemekle kalmıyor ayrıca destekliyor. İlk kez Hamas’ın, İsrail’in güneyinde sivillere yönelik saldırısı dünya kamuoyuna yansıdı ve büyük tepki topladı. Hangi Milletten olursa olsun masum sivillerin öldürülmesi insanlık için bir utanç vesikasıdır.

Filistinlilerin Yahudilere toprak sattıkları haberleri sosyal medyada çok sık paylaşılıyor. Tarihe bakıldığında Siyonist grupların Filistin halkını sabotaj, baskı, terör faaliyetleri ile bölgeden uzaklaştırdığı gerçeği karşımıza çıkıyor. Siyonistler sadece Filistinlileri değil Siyonist örgüt Irgun’un, 1946 yılında İngiliz yönetimindeki Kudüs’te Kral Davud Oteli’ne gerçekleştirdiği terör saldırısı ile birçok farklı milletten 91 kişinin ölümüne sebebiyet verdi. Sonradan bu örgüt İsrail Silahlı Kuvvetleri’ne dâhil edildi.

PKK terör örgütünün sivilleri hedef alarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgemizi boşaltmaya çalışması ile 1931-1948 yılları arasında Filistin’de eylemler yapan Siyonist Irgun örgütünün terör faaliyetleri benzerlik taşımaktadır.

Türkiye’nin güçlü bir ordusu olmasına rağmen yıllar yılıdır tam anlamıyla terörü bitiremiyor, en son “hendek operasyonları” ile PKK terör örgütüne büyük bir darbe vurdu ve yurt içinde terör eylemleri yapamaz hale getirdi. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz ve istihbarat teşkilatımız Irak ve Suriye’de terörün yurt dışı kaynağını kurutmaya çalışıyor. Bölücü terör örgütü PKK’yı besleyen, Nahçıvan ve Azerbaycan arasında Ermenistan’a toprak vererek tüm Türk dünyasını birbirinden ayıran akıl “böl yönet” taktiği ile Filistin’i de Gazze ve Batı Şeria olarak ikiye ayırdı.

İki buçuk milyon nüfusu olan Gazze karadan ve denizden ablukaya alınarak açık hava hapishanesine dönüştürüldü. Gazze’nin elektriği, suyu, telefonu ve internet ağları İsrail’in kontrolündeydi. Böyle bir ortamda Gazze’den beklenmedik bir hamle geldi. Hamas, havadan, karadan ve denizden İsrail’in güneyindeki şehirlere saldırınca Filistin sorunu dünya gündemine bir kere daha oturdu.

Gelişmeler üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki taraflı itidal çağrısı yaparak “Başkenti Kudüs olan bir Filistin Devleti şart” ifadelerini kullandı. MHP lideri Devlet Bahçeli, "Bağımsızlığı tescillenmiş başkenti Kudüs olan bir Filistin Devleti'nin tanınması ertelenemez, geciktirilemez bir zorunluluktur. Mescid-i Aksa ilk kıblemizdir. Tarihi statüsü her türlü tartışmaya kapalıdır. Filistin'in huzuru İsrail'in huzuru demektir. İsrail, devlet gibi değil örgüt gibi davranırsa, sonunda örgüt gibi muamele görmeye başlayacağını unutmamalıdır" açıklamalarına yer verdi.

Rusya Devlet Başkanı Putin, “1967 sınırları içerisinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını destekliyoruz" dedi. ABD Başkanı Joe Biden ‘İki Devletli Çözüm’den yanayız diyor fakat buna uygun davranmıyor. İsrail’in her türlü hukuksuzluğunu sonuna kadar destekliyor.

Tek kutuplu dünyada ABD’nin ikiyüzlülüğü sorgulanmıyordu ama çok kutuplu dünyada sorgulanmaya başlandı. İnternet, yeni medya ve bilgi teknolojilerinin gelişmesi ile herhangi bir haber tüm dünyada birkaç dakika içerisinde yayılıyor. Batı dünyasının ikiyüzlü davranışını sokaktaki vatandaş da fark ediyor.

ABD ve Avrupa; İsrail, Filistin sorununa tek taraflı yaklaşmayı bırakıp Birleşmiş Milletlerin kabul ettiği uluslararası hukuka göre iki devletli çözüm üzerinde çalışmaları gerekmektedir. Harici, İsrail ve Filistin’de yaşayan siviller hayatlarını diken üstünde, huzursuz ve güvensiz bir şekilde sürdürürler.

Hamas’ın, İsrail’e yönelik saldırısı bölgede yeni bir dönemi başlattı. Mevcut savaş halinin İran ve tüm Ortadoğu’ya yayılma riski de var. İsrail Başbakanı Netanyahu, Orta Doğu'nun değiştirileceğine dikkat çekiyor.

Hamas’ın İsrail’e saldırmasıyla birlikte; İsrail'in yenilmezlik İddiası geçerliliğini kaybetti. ABD yardımı, teknolojisi, silahı ile oluşan güçlü İsrail algısı çöktü. Yenilmez İsrail ordusu ve istihbarat algısı Hamas'ın hibrit savaş taktiklerine karşı başarısız oldu.

İsrail’de yargı reformu nedeniyle uzun süredir Netanyahu hükümetine karşı tepkiler sürüyordu, ordu ve istihbaratta sivil itaatsizlik eylemleri vardı. Bu durumun istihbarat zafiyetinde etkili olduğu belirtiliyor…

Rusya, Ukrayna savaşı nedeniyle Batı’nın bütün dikkatleri Ukrayna üzerindeydi. Batı haliyle İsrail’e odaklanacak ve Ukrayna’ya yapılan yardım faaliyetleri azalacak. Bu Rusya için iyi bir gelişme.

ABD, Arap ülkeleri ile İsrail ilişkilerini normalleştirme çalışmaları yürütüyordu. Suudi Arabistan ile İsrail arasında görüşmeler yapılıyordu. ABD’nin öncülük ettiği bu süreç sekteye uğrayacaktır.

ABD, G-20 toplantısında, “Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru” projesini başlatmıştı. Proje Hindistan, Suudi Arabistan, BAE, Ürdün, İsrail üzerinden Avrupa’ya gidecek şekille planlanıyordu bu projenin de hayata geçmesi artık zor.

İsrail Başbakanı Netenyahu savaş ilanı yaptı ve Gazze’de sivilleri bombalıyor. Süreç sonunda Netanyahu hükümeti muhtemelen düşecektir. İsrail’i ciddi bir siyasal kargaşa bekliyor…

İsrail farklı ülkelerde bulunan Yahudileri çağırıp Filistinlilerin evlerine, topraklarına yerleştiriyordu. Hamas’ın sivillere yönelik saldırıları sonucunda güvenlik kaygısı nedeniyle Yahudiler artık İsrail’e gelmeyi tercih etmez ve İsrail’den tersine göç başlar.

Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Pedro’nun, “İsrailli çocukların huzur içinde uyuyabilmesinin tek yolu, Filistinli çocukların da huzur içinde uyumasıdır” ifadelerinde olduğu gibi, Filistinli çocukların Gazze ve Batı Şeria’da açık hava hapishanesinden kurtulup kendi ülkelerinde özgürce, huzur içinde yaşaması gerekir.