İttifaklar dönemi bitiyor mu?

14 ve 28 Mayıs seçimlerinden sonra Millet İttifakı’nda deyim yerindeyse taş üstünde taş kalmadı. Gelecek ve Saadet birlikte konumlanırken, DEVA Partisi başka bir yere savruldu. CHP ve İYİ Parti ise müflis şirket ortakları gibi birbirlerine demediklerini bırakmadı. En son hafta başında Adnan Beker’in tv100 ekranlarında, “Tayyip Erdoğan’a oy verdim” demesi bana kalırsa zaruri koalisyonların ya da modern deyimiyle ittifakların günlük siyasi kaygılarla kurulduğunun en çıplak örneğiydi. 

Her ne kadar CHP, DEM ile diyalogda olsa da buradan Millet İttifakı tarzında bir oluşum çıkıp çıkmayacağı şüpheli. 

Millet İttifakı bu durumdayken Cumhur İttifakı’nda her şey yolunda görünüyor. Günlük siyasi kaygılardan, politik menfaatlerden uzak bir ittifak olan Cumhur İttifakı, 15 Temmuz 2016’dan sonra ülkemizin ayakta kalmasında adeta bir temel direk olmuştu. 

Ancak olağanüstü dönem, olağanüstü tedbirler ve sonuçlar doğursa da demokratik olgunlaşma, zaman içerisinde taşların daha da yerine oturmasını sağlamış durumda. 

Bugün geldiğimiz noktada muhalefet cephesinde, Millet İttifakı’ndan sonra kurulacak bir başka ittifakın ne kadar samimi ve güçlü olacağı yine tartışma konusu olacaktır. 

Bundan yaklaşık bir ay kadar önce Sayın Cumhurbaşkanı’mızın 50+1 konusundaki açıklamaları hâlâ hafızalarımızda. Nitekim 14 Mayıs seçimlerinden hemen önce vermiş olduğu mülakatta da benzer şeyler söylemişti. Dolayısıyla hem Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’miz oturmuş hem de 15 Temmuz hain darbe girişiminin etkileri azalmışken siyasette de normalleşmeler olması kaçınılmazdır. 

Normal bir demokratik düzende her siyasi parti kendi adayları ile milletin karşısına gider ve siyasi bir iddia ortaya koyar. Yukarıda da bahsettiğim gibi normal bir dönemden geçmedik. Dolayısıyla koalisyonlardan şikâyet ettikten sonra ittifaklara geçen dönem de siyaseten doğru kabul edilemez.

Aslına bakarsanız 50+1 devam etse dahi ittifaklar ile seçime girmek yerine her siyasi parti seçime kendi girebilir. Sonuçlar 14 Mayıs’ta olduğu gibi yine ikinci tura kalırsa, ikinci turda seçmenin desteklediği aday seçimi kazanır. Böylelikle seçmen yapay ittifak görmediğinde belki muhalefete de ülkeyi yönetme şansını verecektir.

Bu söylediklerimden 50+1’in devam etmesini istediğim algılanmasın. Milletimiz, yapay ittifakları hiçbir zaman hak etmiyor. 

Koalisyon dönemine son vermek için getirdiğimiz 50+1 kuralı, partileri ittifaklara mecbur kılmıştır. Taban olarak da birbirleriyle aynı yolu yürümek istemeyen seçmenlere sahip partiler, aynı ittifakın içerisinde yer almak zorunda kalmıştır. Bu ise şüphesiz orta vadede devlet yönetiminde bazı zafiyetleri beraberinde getirebilir.

Yaşayarak gördüğümüz ve getirebileceği olumsuz sonuçları deneyimlediğimiz 50+1 kuralı bu sebeple değiştirilmelidir. Öte yandan Millet İttifakı dağılmışken, normalleşmenin bir tezahürü olarak Milliyetçi Hareket Partisi de AK Parti ile benzer bir doğrultuda ancak farklı bir yol çizer mi? Bekleyip göreceğiz.