Millete rağmen siyaset olmaz

0:00/ 0:00

Millet, 15 Temmuz 2016’da FETÖ terör örgütünün işgal ve istila girişimine karşı vatanına, devletine sahip çıkmak için canını ortaya koydu. O gece olayın ciddiyetine varınca “sabaha kalmaz hepiniz derdest edileceksiniz kaçarı yok; lakin Türkiye’de artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” demiştim. Bu bir milattı. Türkiye’yi içten içe kemiren yıllanmış FETÖ yapılanmasının arkasında ABD/NATO güçlerinin olduğu net bir şekilde anlaşıldı.

Cumhur İttifakı, 15 Temmuz 2016 gecesi, FETÖ terör örgütünün işgal ve istila girişimine karşı meydanlara inen millet tarafından kuruldu. Millete rağmen siyaset yapılmaz. NATO Zirvesi, İsveç’in NATO üyeliğinin onayı, söylem eylem karmaşası, seçim sonrası akaryakıta, mal ve hizmetlere eklenen yüksek vergiler, ÖTV, MTV, zam üstüne zamlar, iktidarın ısrarcı ekonomi politikaları sonrasında atılan adımlar milletin huzurunu kaçırmış durumda.

Muhalefet daha kendi içindeki sorunları çözemiyor. İktidara gelselerdi değişen bir şey olmayacaktı. Makam güç savaşları derdine düşülecekti. Şimdi en azından ülke yönetmek gibi bir sorumlulukları yok. Aslına bakılırsa ülke yönetmek isteyen, ülkenin sorunlarına çözüm üreten bir muhalefet yok. Bu boşluğun oluşturduğu sorunlar siyasete dair beklentileri, güveni ve inancı zedeliyor.

Türkiye ekonomik ve siyasi olarak yeni bir döneme girdi. Yani yönünü tekrar Batı’ya çevirdi. 15 Temmuz hadisesi Türkiye için milat demiştik. Türkiye’de; ABD, NATO, Batı demek FETÖ, PKK, PYD terör örgütü demek, HDP demek, 6’lı masa demek. Muhalefetin sessizliği bu noktada değerlendirilebilir. İsveç’in NATO üyeliği konusu TBMM’ye geldiğinde ne olacağını ön görmek zor değil. Muhalefet İsveç’in NATO üyeliğini destekleyecektir. İktidarın bu konuya olumlu yaklaşımı siyasi dengeleri değiştirebilir.

Siyaset üstü bir iradeyle Cumhur İttifakı’nı kuran, sonuna kadar Cumhur İttifakı’na sahip çıkan millet bu gelişmelerden rahatsızlık duyacaktır. Kürt açılımı, Gezi olayları, FETÖ operasyonları ile başlayan, 15 Temmuz ile devam eden süreç ve Batı tarafından Türkiye’ye uygulanan her türlü baskı ve yaptırımlar karşısında, taviz vermeden, pes etmeden Cumhur İttifakı ile ilerleme kaydeden millette hayal kırıklığı yaratacaktır.

Türkiye bereketli topraklarıyla, genç dinamik nüfusuyla, köklü devlet tecrübesiyle en zor şartlar ile mücadele edebilme kabiliyetine sahip bir ülke. Batı bu potansiyelin farkında ve bunu kırmak istiyor. Tarım, eğitim, sağlık, iletişim alanlarını ele geçirip insan kaynağını kontrol etme derdinde. Ortadoğu ve göç politikalarının arka planında Türkiye’nin demografik düzenini değiştirip gelecekteki iç kargaşanın zemini hazırlanıyor. Bu gerçekler göz ardı edilemez…

Pandemi sonrası toparlanamayan ekonomi, üzerine ülkemizde yaşanan büyük deprem felaketi ve sonuçları, seçim yatırımı, seçim maliyetleri derken daha derinden hissedilen kötü ekonomik şartlar bugünkü acı reçeteyi ortaya çıkardı. Şimdi bu durumun üstesinden nasıl gelinecek? Önümüzde yerel seçimler var. İtibardan tasarruf olmaz anlayışından vazgeçmekle ve seçim maliyetlerini düşürmekle işe başlayabiliriz. Geriye planlama, disiplin, denetim, şeffaflık, hesap verilebilirlik, kaynakların doğru kullanılması, adaletin sağlanması, liyakatin önemsenmesi kalıyor. Gelir dağılımındaki eşitsizliği düzenleyecek çalışmalar ortaya koyarak adil vergi sistemine geçmek gerektiğinin altını da ayrıca çizmek lazım.

EYT meselesi, memur, işçi, emekli maaşları, üreticiye, çiftçiye, sanayiciye verilen destek devleti batırmaz. Devleti plansızlık, disiplinsizlik, denetimsizlik, önceliği olmayan, gereksiz kamu harcamaları, adaletin sağlanamaması, yolsuzluk, kişisel çıkarlara dayalı kümeleşmeler, devlet geleneğinden uzak liyakatsiz kadrolar batırır. Devlet millet el ele vererek, kenetlenerek bu zorlu sürecin üstesinden gelecektir. Yeter ki samimi ve dürüst olunsun...