Neden büyükşehirler kadın belediye başkanları tarafından yönetilmesin?

Tarihi araştırmalara baktığımızda Türk kültüründe kadın erkek ayrımı yapılmadığı gibi kadının her alanda saygınlığını, otoritesini, kişiliğini koruduğunu görüyoruz. Kadının idari, siyasi, sosyal alanlardaki etkinliği, toplumun temel direği olmuş kadın değeri bu araştırmalarda karşımıza çıkıyor. 

Türk toplumunda kadını baskılamak, kadına şiddet uygulamak Türk erkeğinde yiğitliğe halel getiren davranışlar arasındaydı. Çocukların hamisi anne idi. Hane yönetimi kadının himayesine verilmişti, kadın hanenin reisiydi. Kız istediği erkekle aile büyüklerinin onayı ile evlenebilirdi. Evlilikte zorlama yoktu. Türk devlet yönetiminde kadınlar hükümdar veya hükümdarın vekili olarak sorumluluk alırdı. Kız çocukları ile erkek çocukları bir arada yetiştirilir, at biner, ok atar, kılıç kullanmayı öğrenirdi.

İlk kadın orduyu kurmuş ve yönetmiş Tomris Hatun, Altuncan Hatun, Terken Hatun, Raziye Begüm Sultan, Mama Hatun, İlşad Hatun, yine Osmanlı İmparatorluğu'nun “Devlet Anası” unvanı verilen Hayme Hatun, Gülbahar Hatun. Millî mücadele ve Cumhuriyet döneminin yüce gönüllü, asil ruhlu kadınları Hafsa Hatun, Kara Fatma, Gördesli Makbule, Halide Edip Adıvar ve Türk tarihine damga vurmuş, her biri ayrı değere sahip rehber olarak bize yol gösteren daha nice isimler...

Günümüzde kadın; cinsel bir obje olarak değerlendirilip, erkekleri eğlendiren, baştan çıkaran, aşağılanan, cinsel ve fiziksel şiddete maruz kalan, horlanan, alınıp satılan varlık şeklinde takdim edilmeye çalışılıyor. Siyasette, medyada, sivil toplum kuruluşlarında kadın temalı içerikler hep bu yönde. Örneğin kadın programları başlı başına bir sorun teşkil ediyor ve olaylar giderek içinden çıkılmaz hal alıyor…

Arap kültürü ile Batı kültürü arasında sıkışıp kalmış, savrulan kadın modelleri. Çıplaklığı modernlik, yerleri süpüren kıyafetler giymeyi tesettür, toplumdan soyutlanıp eve kapanmayı dindarlık sanan insan şekilleri. Biz bu değiliz. Hak etmediğimiz sıfatlar ve yönlendirmeler üzerinden Türk kadını gerçek kimliğinden uzaklaştırılıyor…

5 Aralık 1934 tarihinde “Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkı” veren yasanın kabulüyle ilan edilen “5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü” ülkemizde her yıl kutlanmaktadır. 5 Aralık 1934 tarihi Türkiye’de kadınların siyasi haklarını kazanması için gerekli yasaların çıkarılmasını ifade eder. Türkiye’de kadınlar siyasal haklarını ilk kez 1930 yılındaki belediye seçimlerinde kullandı. 1933 yılında muhtar seçme ve seçilme, 1934 yılında milletvekili seçme ve seçilme hakkına sahip oldu. Cumhuriyetin ilanından sonra kadınların siyasi hayatta seçme ve seçilme hakkını elde etmesi Atatürk devrimlerinden birisidir.

5 Aralık 1934 Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilmesiyle ilgili anayasa değişikliği, o dönem Meclis'te bulunan milletvekillerinin tamamının oyları ile kabul ediliyor. Bu haber İstanbul’dan Ankara’ya, İzmir’den Adana’ya Türkiye’nin her yanında olumlu karşılanıyor. Çünkü Türk toplumu kadınların idari, siyasi ve sosyal hayatta söz sahibi olmasına yabancı bir toplum değil. Bu haklar yasalaşmadan çok daha öncesinde Türk toplumunun zihinsel, genetik kodlarına işlenmiş, örf ve gelenek olarak içselleştirilmiş, benimsenmiş haklardır. Orhon Yazıtları’nda, kadının kağan (devlet başkanının) adıyla beraber zikredilmesi, kadının toplum içerisindeki ve devlet yönetimindeki konumunu da açıkça ortaya koymaktadır.

Kadınlar seçme ve seçilme hakkını elde ettikten hemen sonra 1935 yılında yapılan seçimlerde Meclis'e giren 395 vekilden 18’i kadındı. Yüzde 4,6’lık bu oran Türkiye’yi dünyada ikinci sıraya yerleştiren bir orandı. Türkiye’de kadınlar seçme ve seçilme hakkını İsviçreli kadınlardan 36, Belçikalı kadınlardan 14, Fransız kadınlardan 11 yıl önce elde etmiş olsa da bu ülkeler bizden iyi konuma geldiler. Şu anda Meclis'te 119'u kadın toplam 600 milletvekilimiz bulunuyor. Yüzde 20'lik kısmını kadınlar oluşturuyor. Yerel siyasette bu oranlar ne yazık ki daha düşük…

Önümüzde yerel seçimler var. Yerel yönetimler siyasal hayata katılımın ilk adımıdır. Yerel siyasetin güçlenmesi ve kadın temsiliyeti konusundaki eksikliğin giderilmesi, nüfusun yarısını oluşturan kadınların temsil düzeyinde yerel siyasete katılımının artırılması önemlidir. Eğitim düzeyi, ekonomik şartlar, toplumsal ve kültürel yapının yozlaşması ve özellikle siyasi partilerden kaynaklı sorunlar kadınların siyasete mesafeli durmasına, kadınların siyasal yaşamda eksik temsil edilmesine neden oluyor. Türkiye’de kadınların siyasal hayata katılımlarını artırmak için yapılması gereken düzenlemeler sözden ibaret kalmamalı…

İstanbul’un 39 ilçesinden sadece bir tanesi kadın belediye başkanı tarafından yönetiliyor. Sancaktepe Belediye Başkanı Şeyma Döğücü, bu gurur ve ayrıcalık AK Parti’ye ait olsun. Şeyma Hanım, Sancaktepe’de başarılı bir belediyecilik örneği sergiliyor. Kadınlara, annelere, gençlere ve çocuklara yönelik müthiş çalışmaları var. Şeyma Döğücü ile Sancaktepe algısı değişti. Kadın elinin değdiği, kadın zarafetinin en iyi şekilde yansıdığı Sancaktepe; sokakları, caddeleri düzenli, temiz, sosyal ve kültürel faaliyet alanlarıyla insanların yaşamak için tercih ettiği güvenilir ve nezih bir ilçe haline geldi.

Türkiye’de başarılı, güçlü kadın siyasetçilerin yetişmesi gerekiyor. Yerel siyaset bunun için önem arz ediyor. Kadın muhtarların, il ve ilçe kadın meclis üyelerinin, kadın belediye başkanlarının, belediye başkan yardımcılarının sayılarının artması yerel siyasette verilen hizmetlerin kaliteli ve nitelikli olmasına, yerelden genele ülkenin kalkınmasına, gelişmesine katkı sağlar.

İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyükşehir belediye başkan adayları konuşulurken bir tek kadın adayın ismi dahi geçmiyor. Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’den Gaziantepliler memnun. Neden İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Malatya, Trabzon, Mersin, Eskişehir bir kadın belediye başkanı tarafından yönetilmesin? Siyaseten değer üretmiş, toplumda yeri, duruşu olan, sevilen sayılan kadınların aday gösterilmesi halinde büyükşehir, il ve ilçe belediyelerinin çok daha iyi yönetileceğinden eminim…