“Niyet hayır akıbet hayır”

Seçimlerinin ardından yeni anayasa tartışmaları hız kazandı. Siyasetin önceliğini yeni anayasa çalışmaları oluşturuyor. Vatandaşın gündeminde yeni anayasa yok. Siyaset ile vatandaş arasındaki kopukluğu buradan çok rahat anlayabiliriz.

Daha yeni seçimden çıktık ve sandığın verdiği mesaj açık; ülkeyi adil bir şekilde yönetin, haksızlık, hukuksuzluk yapmayın, emanete ihanet etmeyin, kaynakları doğru kullanın, hesap verilebilir, şeffaf, dürüst olun, denetimi, planlamayı önemseyin, insana ve insan hayatına değer verin, halden anlayın, işi ehline teslim edin, ekonomiyi düzeltin ve kalkınmayı sağlayın…

İbn-i Haldun bir toplumun çöküş belirtilerini şöyle sıralar;

1-Dayanışmanın yok olması

2-Üretimin zayıflaması

3-Tüketim çılgınlığı

4-Vergilerin artması

5-Liyakatin dikkate alınmaması

6-Adaletsizliğin yaygınlaşması

7- Umutların kırılması

8- Göçün hızlanması

9- İblisane bir gurur ve kibir

10- Gösteriş, riyakârlık, yalakalık ve en kötüsü de; her şey normalmiş gibi, bütün bunları görmezden gelen ve kabullenen bir topluluğun olması…

Türkiye’nin genel durumuna baktığımızda ne görüyoruz? Çok kötümser bir tablo çizenler de var her şey yolunda havası estirenlerde. Bir tarafta umutsuzluğa sürükleme diğer tarafta vurdumduymazlık hâkim.

Bir yanlışı savunurken veya eleştirirken başka bir yanlışla kıyaslama girdabından çıkmamız lazım. Yanlış yanlıştır kişiye göre değişmemeli. İşimiz hiç kolay değil. Söz konusu geleceğimiz. Birilerine yaranma derdine düşmeden, gerçekleri perdelemeden, yanlışa yanlış, doğruya doğru diyerek ciddiyet ve sorumlulukla bir an evvel toparlanmanın ve ayağa kalkmanın yollarını aramaya mecburuz.

Türkiye’nin siyasi, sosyal, ekonomik, toplumsal, bütün sorunları biliniyor ve raporlar halinde gerekli mercilere iletiliyor. Yapılan özeleştiriler ve açıklamalar bunun kanıtıdır. Dolayısıyla haberim, bilgim yoktu bahanesine kimse sığınamaz. Geriye ne kalıyor? Niyeti halis olunca kişinin, hayrolur akıbeti her işinin. İnsanın yaptığı tüm işler niyete göredir. Aslonan niyettir. İktidarı ve muhalefeti ile siyasi partiler gerçekten Türkiye’nin gelişmesini, kalkınmasını istiyor mu? Siyasetin iyi ya da kötü, toplumu şekillendirme gücünün farkındayız. Siyaset, anayasayı değiştirelim derdinde, ses teli, saç modeli yeni imaj peşinde, ben yiyeyim, sen yeme kavgasında kendi dünyasında takılıyor.

Bizi bekleyen en büyük tehlike; elimizden bir şey gelmeyeceği inancının yaygınlaşmasıdır. Milletimizi huzura kavuşturacak, içini ferahlatacak siyasi adımların atılması ve başarıya ulaşılması iyi niyet, samimiyet, gayret, doğru planlama ve iş bilirlikten geçiyor…

Hasılı kelam; vatandaş zorda. Yatırım, istihdam, üretim, ihracata dayalı büyüme modeli yüksek faiz oranlarıyla sekteye uğradı. Çiftçiye, sanayiciye, üreticiye verilen her destek katma değer olarak fazlasıyla geri döner. Üretici borçlu krediler kısıtlı, nakit sıkıntısı yaşanıyor. İnşaat, beton sevdasından artık vazgeçilmeli. Binalar, evler yapılıyor yabancılara satılıyor. Yap sat, kayıt dışılık, ölü yatırım…

Zenginlerin sayısının artması güzel, eğer toplumun genel ortalamasındaki dengesizliği, gelir adaletsizliğini tırmandırıyorsa ve orta sınıfı daraltıyorsa tehlikeli. Sonuç; çok zenginler, çok yoksullar iki uca yığılma. Bu da siyasi, toplumsal kırılmalara neden olur.

En çok kazananlar listesinde inşaat ve banka sektörü yer alıyor bir de devlet destekli büyük şirketler. Orta sınıfı korumaya almak, beslenmeden barınmaya, sağlıktan eğitime, denetimden planlamaya insana yatırıma yönelmek, tekelleşmenin, düzensiz göçün, gettolaşmanın, çeteleşmenin, terörün önüne geçmek, kamu israfını durdurmak, adaleti sağlamak bu kadar zor olmamalı.

AK Parti hükümeti bu dönem tarım ve hayvancılığı geliştirecek projeler, sanayiciye, üreticiye verilmesi gereken destekler üzerine yoğunlaşmalı. 16 milyon emekli, 7 milyon asgari ücretli, 4 milyon asgari ücretin biraz üstünde maaş alan yaklaşık 27 milyon insanımız rahat bir nefes almak için bekliyor.

Yeni anayasa çalışmaları siyasilerin olabilir ancak milletin hayati bir meselesi değil. Tekke düştü kel görüntü. Kimse kimseye kandırmasın, kandıramazda günü kurtarma hikâyeleri ile vakit kaybetme lüksümüz yok. Millet raporu yazdı siyasilerin eline verdi? Siyaset bir şeyleri gerçek anlamda düzeltme niyeti taşıyorsa düzeltir. Düzeltmiyorsa işine gelmiyor demektir…