Oyunda değil, oyuncuda kaybettik

Dün akşam Fenerbahçe, yıllar önce eleyip Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finale kaldığı Sevilla deplasmanında Avrupa Ligi'ndeki son 16'ıncı maçına çıktı. Maçın ilk yarısına fırtına gibi başladı. Önde baskı sonuç verdi. Rakibe çıkarken çok top kaybı yaptırıldı.

Savunma arkasına atılan uzun toplarla ilk yarıda çok pozisyon bulduk. Beş net gol pozisyonu kaçırdığımızı söyleyebilirim. Rakibin kalecisi iyi, senin futbolcuların biraz yetersiz olunca bu seviye de gol atamıyorsun maalesef.

Sevilla takımı altı kez bu kupada şampiyon oldu. Kupa’nın gediklisi. Çok tecrübeli bir takım. Bu turnuva da belki de en istenmeyecek takım. Ancak ilk yarıda oynadığımız futbolla turu geçebileceğimizi ortaya koyduk. Sevilla’nın popüler tabirle bugını bulduk.

İkinci yarı ise Sevilla maça Telles, Jordan değişikliği ile başladı. Fernando’yu geriye doğru çekip pas opsiyonunu arttırınca, önde yaptığımız baskıyı kırmaya başladılar.

Valencia önde top tutamayınca top daha çok Sevilla’da olmaya başladı. Belki oyunun hakimiydiler ama net pozisyon bulamadılar.

Hatta buldukları tek net gol pozisyonu 85. Dakikada Lemela’nın attığı goldü. İlk attıkları gol bile net bir pozisyonla gelmedi.

Rakip, Lemina ile gelip atarken, biz Rossi ile bulup atamıyoruz. Pedro zaten ayakta duracak halde değil. Arda’nın yine son üç beş dakikada girmesinin nedeni nedir, inanın anlayamıyorum.

Bir planımız olsa da ne yazık ki tecrübe eksikliği değil kalite eksikliği ile kaybettik. Hâlâ şansımız var ama inancımız ne kadar var, emin değilim.

Özellikle kötü düşünmemin sebebi ise büyük maçlarda Fenerbahçe performansı. Galatasaray, Beşiktaş, Başakşehir, Trabzonspor gibi büyük maçlarda Fenerbahçe hüsran yaşadı. Rennes maçlarında geri döndü ama yine galip gelemedi.

Büyük maçlarda bir türlü Jesus Hoca farkını ortaya koyamıyor. Fenerbahçe sıradan bir takım hüviyetine bürünüyor.

Ligde Galatasaray maçından sonra Fenerbahçe, psikolojik olarak bir türlü kendini toparlayamadı. Umarım bu Sevilla maçı, işlerin daha kötüye gitmesine sebebiyet vermez.