Ölümlü motosiklet kazalarında maalesef Avrupa'da birinciyiz. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın mart ayında verdiği bilgilere göre 2024 yılında motosikletlerin karıştığı kazalarda 1584 kişi hayatını kaybetmiş.2020 yılında 913 olan can kaybı 2024 neredeyse iki katına çıkmış. Havalar ısındı motorlar yollara çıktı.2025'te hiç kimsenin burnunun bile kanamamasını temenni ediyoruz. Fakat konu "can kaybını önlemek" ise temenniden ötesini yapmak gerekiyor.
İçişleri bakanı Yerlikaya mart ayında motosiklet kazalarının önüne geçmek ve can kayıplarını önlemek için "eylem planı" açıkladı. Eylem planını detaylı şekilde okudum. Ve maalesef kazaları önlemek için cezaları yükseltmek ve denetimleri artırmanın dışında kapsamlı bir önlem göremedim.
İstanbul son günlerde birbiri ardına yaşanan depremlerle sarsılıyor. Silivri açıklarında meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki deprem yine korku ve panik yarattı. Ne yazık ki telefon hatları bir kez daha çöktü. Uzmanlar arasında patlak veren kavga hepimizi daha da tedirgin etti. Maalesef depremlerde nasıl organize olunması gerektiği yine konuşulmadı
Oysa daha önce de dile getirmiştim: Motosikletler, afet alanlarında organize bir şekilde kullanıldığında hayat kurtarabilecek güçlü araçlardır. Özellikle arama-kurtarma çalışmalarında, motosikletlerin hızlı manevra kabiliyeti ve bozuk ve dar yollardan kolaylıkla geçebilmesi, onları lojistik destek açısından mükemmel araçlar yapıyor..
Geçtiğimiz yıl, Ekim sonu ya da Kasım başıydı. Test sürüşü için aldığım Suzuki GSX-S1000 GX ile Bodrum'dan İstanbul'a doğru yola çıkmıştım. İlk kez dört silindirli bir motosiklet kullanıyordum. Çok güçlü, çok hızlı ve çok keyifliydi. Aydın Otoyolulu'na bağlanmadan depomu doldurmak için, bir benzin istasyonuna girdim. Motordan inerken, az kalsın düşüyordum. Zemin mazot ve benzin artığı ile kaplıydı. Şöyle bir etrafa baktım, sadece benim durduğum noktada değil, istasyondanki bütün pompa adalarında aynı şekilde akaryakıt artığı vardı. Pompacıyı uyardım ama, yoğunluk ve yorgunluktan olacak, hiç kulak asmadı. Kasadaki genç "temizliyoruz ama yine" oluyor dedi.
Benzinlikten çıkarken yavaşca gaz vermeme rağmen, arka teker sağa sola yalpaladı. Çünkü zeminden lastiklere yağ ve mazot bulaşmıştı, kurumaları için uzun bir müddet çok yavaş sürdüm. Peki, ya tehlikeyi farketmeseydim?
Onlarla motosiklet kıyafetleri satan bir mağazada karşılaştım. 24-25 yaşlarındaki bu iki gencin konuşmalarına istemeden kulak misafiri oldum. Türkçe-İngilizce karışımı, sanki kendi oluşturdukları bir dille anlaşıyorlardı. İlgimi çekti ve tanışmamız uzun sürmedi. Zaten ortak konu motosiklet ise tanışmak saniyeler içinde oluyor, sohbet hemen başlıyor. Mehmet Özkul İstanbul, Kaiki Kawai Japonya'dan..Arkadaşlıkları sadece motorcuların değil,herkesin ilgisini çekecek türden.
Bayram öncesi binlerce motosiklet garajlardan çıktı. İki teker tutkunları, 9 günlük tatil için yollara düşmeden önce bakım için servislere ya da kendi ustalarına akın etti. Yoğunluktan bazı motosikletler bayrama yetişmedi. Önümüzdeki günlerde havaların daha da ısınmasıyla, servislerin ve tamircilerin önünde bakım için bekleyen daha çok motosiklet göreceğimizden eminim.
Türkiye'de motosiklet sayısı 7 milyona yaklaştı. Bu kadar motosikletin tamir ve bakımı nasıl yapılacak? Yeterli sayıda bakım ve tamir servisi var mı? Bakım ve onarım için, personel sayısı yeterli mi? Yoksa, motosiklet sahipleri, tamir ve yedek parça için günlerce sıra mı bekleyecek?
Bayramlar en çok çocukları bir de biz motorcuları sevindirir. Bayram yaklaştıkça heyecan artar.. Çocuklar harçlıklarını ,bizler altımızdan akıp giden yolları hayal etmeye başlarız. Çocuksu bir heyecan kaplar içimizi. Elli yaş üzeri iki teker tutkunlarının bayram hatıralarında mutlaka bir bisiklet ya da bir motosiklet vardır. Ankara'da büyüyen arkadaşım Orhan da Çankaya sırtlarındaki boş arsalarda kiralık bisikletçilere para yetiştiremediği günleri anlatır durur.
Aynı heyecanı yaşayanlardan biri de Barış... Çocuklar gibi bayramın gelmesini bekliyordu. Geçtiğimiz pazar Kadıköy'de buluştuk. Voge 500'ü verip yeni bir Suzuki V-Strom 800 almıştı.Yeni motorun plakasının çıkması çin sabırsızlanıyor, arefe günü Didim'e varmanın hesabını yapıyordu. Altıyol'dan aheste aheste Hasanpaşa'daki motor mağazalarına yürüdük.
Motosiklet Fuarında standını beğendiğim markalardan biri de Peugeot'tu. Scooterlerin arasında dolaşırken Mepa'nın bayi müdürü Fatih Balkan ile tanışmıştım. Kendisiyle Peugeot modellellirinden, motosiklet piyasasının geldiği noktaya kadar pek çok konuda ayaküstü de olsa sohbet etmiş, tekrar buluşmak için sözleşmiştik.
Bir motosiklet fuarını daha geride bıraktık. Fuarın açılışını, kendisi de bir motosiklet tutkunu olan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya yaptı. Yerlikaya, motosiklet kazalarını en aza indirmek için alınan tedbirleri ve cezaları da açıkladı. Trafik ihlallerini önlemek için cezaları ağırlaştırmak tek başına yeterli mi? Bence yeterli değil. Bu konuya önümüzdeki günlerde değineceğim.
Fuarda beğendiklerimi ve beğenmediklerimi iki ayrı başlıkta ve notlar halinde yazacağım.
Türkiye'de motosiklet sektörüne dair ciddi kaygılarım var. Daha önceki yazılarımda, ülkemizin motosiklet mezarlığına dönmek üzere olduğunu yazmıştım. Uzak Doğu'dan kalitesine bakılmaksızın ithal edilen markasını ve modelini hiç duymadığımız motosikletlerin, peynir ekmek gibi zincir marketlerde bile satıldığını, şikayetlerin çığ gibi arttığını dile getirmiştim. Bu kaygılarım devam ediyor, ama geçen hafta aldığım bir haber, beni sektör adına çok keyiflendirdi. Türkiye'nin sanayi devlerinin bir araya gelerek, yüzde 100 yerli, elektrikli, tek şarjla 150 kilometre yol kat eden ve birazdan anlatacağım, daha pek çok yeniliği üzerinde taşıyan bir motosikleti, piyasaya sürmek üzere olduklarını öğrendim.
Projenin başında İlker İyicik var. İyicik, Endüstri Mühendisi, daha önce Borusan, Yamaha Türkiye, Suzuki Motor ve Honda Motosiklet gibi önemli şirketlerde yöneticilik yapmış. Aynı zamanda bir motosiklet tutkunu, ülkeyi karış karış gezmiş, Avrupa'da uzun turlara çıkmış. Şehir içinde ise, bütün toplantılara scooter motoruyla gidiyor. Türkiye'nin yüzde 100 yerli elektrikli motosikleti, O'nun eseri demek bence yanlış olmaz. Kendisiyle bir kaç gün önce Kadıköy'de bir araya geldik. O anlattı ben not ettim.
Geçen yıl üniversiteyi bitiren ve birkaç ay önce iyi bir maaşla işe başlayan oğlunuz heyecanla yemek masasına geliyor ve doğrudan konuya giriyor: "Motosiklet ehliyeti için kursa yazıldım. Yaza kadar da bir motor alacağım." Annesi veya babası olmanız fark etmiyor, hemen endişeye kapılıyorsunuz. Her gün sağınızdan solunuzdan hızla geçen, hiçbir kurala uymadan canlarını tehlikeye atarak gazlayan genç motorcular gözlerinizin önünden geçiyor. Sonra "Ama motosiklet çok..." diye başlayan tartışmalar uzuyor ve bazen tatsız bir noktaya varabiliyor.
Emin olun, dünyanın her yerinde aynı tartışmalar yaşanıyor. Kaç yaşında olursa olsun, anne-babalar çocuklarının motosiklete binmesinden korkuyor. Yabancı kaynaklardan araştırdım ve kendi tespitlerimi de ekledim. Eğer çocuğunuz ısrarla motosiklet almak istiyor ve onu engelleyemiyorsanız, üstelik aranızdaki ilişki de bozuluyorsa, aşağıdaki tavsiyelerimi mutlaka okuyun.
Telefonun alarmı her sabah olduğu gibi yine acı acı çalıyor. Göz kapaklarım zor açılıyor. Saat 07.00 olmasına rağmen sokak lambalarının sarı ışığı perdenin kenarından odama giriyor. On dakika daha yeter bana diyorum, başım yumuşak yastığa tekrar düşüyor. Yorganımın sıcaklığı bütün bedenimi sarıyor. Sonra telefonun sinir bozan alarmı tekrar çalıyor. Saat 08.00 olmuş. Yataktan sıçrayarak fırlıyorum. Eyvah servis çoktan gitti, toplantıyı kaçırdım, bu kaçıncı oldu, uyarıyla yine kurtulabilir miyim, yoksa yeni iş mi bakmalıyım? Çocuklar daha çok küçük, büyüğü okula yeni başladı, masraflar iyice çoğaldı. Tanımadığım bir ses kulağıma megafonla bağırıyor; "Uyannnn artıkkkkk".
Şükürler olsun ki bu da bir kabusmuş. Son bir kaç ayda kaç kere "iş" kabusu gördüğümü hatırlamıyorum. Kabuslarımda ofisteki basit tatsızlıklar yüzünden kurşuna da dizildim, sürgüne de gönderildim. Bir iki kere de ucuz atlatıp sadece kuvulduğum oldu…
Motosiklet fuarları yaklaşıyor. Dünyaca ünlü markalar yeni modellerini sergilemeye hazırlanıyor. Az bilinen ve Türkiye pazarına yeni giren markalar ise, teknoloji ve fiyat avantajları sunarak, piyasada yer edinmeye çalışıyor. Eminim bu yıl da, adını sanını hiç duymadığımız Uzak Doğu yapımı motositletler de cazip fiyatlar ve ödeme avantajlarıyla piyasada olacak.
Daha önceki yazılarımda da bahsetmiştim Türkiye hızla motosiklet çöplügü haline geliyor.Teknolojik her türlü yeniliği üzerinde taşıyan, gayet gösterişli ve tanınmış markaların neredeyse yarı fiyatına satılan motosikletler daha ilk yıldan yollarda kalmaya başladı. Sokak aralarındaki yetkili servis adı altındaki tamirhanelerin önleri, parça bekleyen motorlarla dolup taşmaya başladı.
Vicdanın başlama noktası empatidir.
Beklenen kar geçen hafta da yağmadı. Bir kaç gündür aralıklarla devam eden yağmur, soğuk rüzgarlarla birlikte içimizi titretti. "Sibirya soğukları" yine gelmedi. Ve meteoroloji İstanbul için bir kez daha yanıldı.
Hatırlamaktan bile korktuğumuz günlerden biriydi. 17 Ağustos 1999. Saat 03.02'de meydana gelen 7.4 büyüklüğündeki deprem 45 saniyede İzmit Körfezi'ni yerle bir etmişti. İstanbul da kötü durumdaydı. Maltepe ve Avcılar'da denize yakın binalar yıkılmıştı. Resmi rakamlara göre ölü sayısı 17.480 olsa da, gerçek rakamlar bunun iki katına yakındı..Felaketin ayrıntılarına girmeyeceğim. Ama hafızamdan çıkmayan bir ayrıntı var; felaket haberleri duyduğumda hep onu hatırlarım. Bazen rüyalarıma girer.
NTV haber merkezinde şeftim. Sabit ve mobil telefon sistemi çökmüştü. İzmit, Yalova, Değirmendere, Karamürsel ve Adapazarı'ndaki muhabir arkadaşlarımızla uydu üzerinden haberleşebiliyorduk. Saatlerdir yayında olmamıza rağmen, felaketin boyutlarını tam olarak kestiremiyorduk. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel bile, verdiği ilk demeçte afetin büyüklüğünü televizyon görüntülerinden anladığını söylemişti.
İnstagramda bir video karşıma çıktı. Yer büyük ihtimalle Eskişehir, ağaçların yapraklarına bakılırsa mevsim yaz. Polis trafik kontrolleri yapıyor. Genç bir motosikletçi durduruluyor. Ehliyet ruhsat derken, görevli memur elinde telefonla bir şey ölçüyor. Videoyu paylaşan kişi polis memurunun yüzünü flu yapmış, doğru da yapmış. Sonra çocuğun sesi duyuluyor "abi motosikleti yeni aldım, bu da orijinal egzoz, herhangi bir değişiklik yaptırmadım". Memur dinlemiyor cezayı kesiyor.
Genç feryat ediyor " abi eğer bu egzoz standart dışı ise, devlet neden bu motosikletlerin ithal edilmesine izin veriyor, neden satışına izin veriyor, benim suçum ne". Genç haklı. Videonun altında onlarca yorum var. Motorcular cezalandırılan genci destekliyor. Motosikletten haz etmeyen gruptakiler ise daha çok ceza kesilmesini istiyor. Tartışmalar uzayıp gidiyor.