Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri hiç kuşkusuz düzensiz göç.
Kayıtlı kayıtsız milyonlarca göçmen ülkenin her tarafına yayıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın G-20 zirvesi sonrası İYİ Parti’ye, “6’lı Masa'yı terk edin” çağrısını yaptığında Akşener İzmir’deydi.
Parti kurmayları sessizliğe büründü ve Akşener’in açıklama yapmasını bekledi.
Özellikle ekonomik göstergeleri dile getirip, halkın alım gücünün her gün zayıfladığını ve enflasyonun korkunç seviyelere geldiğini söyleyerek hükümeti eleştiren yorumculara, kendi programlarımda hep şu soruyu sordum: Tüm bu duruma rağmen, AK Parti neden hâlâbirinci parti? Halk bu kadar zor durumdaysa, neden hâlâ AK Parti’yi tercih ediyor?
Doğrusunu isterseniz, şu ana kadar bu soruya doyurucu yanıt alamadım.
AK Parti türbana anayasal güvence içeren değişiklik konusunda ısrarlı. Her ne kadar AK Parti’nin anayasa değişikliğine destek için HDP’yi ziyaret etmesi, değişikliğin kendisinden dahi daha çok konuşulsa da partiler bu konuda taktik geliştiriyor.
Çünkü Ankara kulislerinde AK Parti’nin anayasa değişikliği için referanduma gitmesi halinde, oylamanın 2023 başkanlık seçimi ile aynı gün yapılacağı söyleniyor.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’deki uyuşturucu trafiği ve kara para konusuyla ilgili iddialarını hiç kuşkusuz kanıtlaması gerekir.
“Uyuşturucu paralarını cari açığı kapamak için kullandılar” gibi bir suçlama, belge ve bilgi olmadan söylenemez.
Gerçekten ilginç bir ülkede yaşıyoruz. Her seçim, "tarihi" olarak nitelendiriliyor. 9 Kasım’da yapılacak İstanbul Ticaret Odası (İTO) seçimi de yine böyle değerlendiriliyor.
Birçok isim İTO seçimlerini hem İBB Başkanlığı seçiminin rövanşı hem de 2023 genel seçimlerinin ön hazırlığı olduğunu düşünüyor.
AK Parti’nin tanıtım toplantısına gazetecilere yapılan davetin tartışması sürüyor.
Bugüne kadar iktidarın hiçbir toplantısına davet edilmeyen bazı gazeteciler Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, parti lideri olarak konuşma yapacağı "Türkiye Yüzyılı" başlıklı vizyon toplantısına davet edilmişti.
Uzun yıllar önce başlayan ‘her şey’ CHP liderinin “Başörtüsü sorununu yasa ile çözelim, bundan sonra böyle bir konu tartışılmasın, tamamen sorun olmaktan çıksın” önerisi sonrası tekrar gündeme geldi.
Yıllardır “Bu sorun zaten ortadan kalkmıştır” diye övünenler bir anda “Yasa yetmez, anayasal güvenceye alalım. Cesaretin varsaaa…” diye el yükseltti.
Facia haberini alır almaz Mustafa’yı aradım. Bartınlı ya, belki bir şey biliyordur diye. O da hemen telefona sarılmış, olay çok yeni, net bilgiler alamamış.
Sonra haberleri takip ettim. TV100 açık. Önce iki dediler. Sonra 20… Sonra 40. Nihayetinde haber netleşti. 41 madenci can verdi.
Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü çıkışı birçok açıdan eleştiriliyor. Eleştirilerin önemli bir bölümüne ben de katılıyorum, fakat ben yanıtlanması gerektiğine inandığım iki de soru sormak istiyorum.
1- Madem başörtüsü kapanmış bir konuydu… Madem AK Parti bu meseleyi çözmüştü… O zaman başörtüsü için neden anayasal önlem alınma hazırlığı yapıldı?
Ekonomik kriz her geçen gün boğazımızı daha fazla sıkıyor. Bu zamana kadar çok krizle karşılaştık. Ancak her kesimi bu kadar derinden etkileyen, böylesi bir krizi hatırlamıyorum.
Günbegün fakirleşmemize rağmen, ben ülke olarak başka bir soruna dikkat çekmek istiyorum. Paramız değer kaybediyor ama biz ülke olarak başka büyük bir hazineyi kaybettik; “Güvenme duygumuzu.”