Gökyüzü burçlara sadece “Koç, Boğa, İkizler…” diye isim vermedi; bir de karakter yapıştırdı. Aynı mahallede üç arkadaş düşün: Biri gazla çalışıyor, biri inatla duruyor, biri de ortama göre şekil alıyor. İşte burçların nitelikleri tam olarak bu.
ÖNCÜ – ‘Hadi kalk, yapıyoruz!’ diyen ekip
Ay İkizler burcuna geçtiğinde atmosfer bir anda canlanır. Sanki herkes biraz daha konuşkan, biraz daha meraklı, biraz daha hareketli olur. Bu dönem, zihnin kıvrak çalıştığı, “Hadi şunu da öğreneyim, bunu da araştırayım” diye dolaştığın günlerdir.
Günlük tempo hızlanır; bir işten diğerine atlamak, aynı anda birkaç konuyla uğraşmak çok daha kolay hale gelir. Eğitimlere başlamak, eksik kalan ödevleri tamamlamak, notları düzenlemek, birikmiş maillerin üstünden geçmek… Ay İkizler günlerinde hepsi daha akıcı olur. Hatta internette küçük bir araştırma diye başlayıp saatler sonra bambaşka bir konuda bilgi edinmiş halde bulabilirsin kendini.
Sevgili okurlarım, hazır mısınız? Gökyüzü nihayet “Sınav kağıtlarını topladım!” dedi.
Satürn retrosu bitti… Vallahi içimden bir “oh” çıktı, eminim sizden de çıkmıştır. Çünkü bu dönem öyle sessiz sakin bir süreç değildi. Hepimizi güzelce bir kontrol etti, ölçtü, tarttı, yokladı. Kim nerede sorumluluk almıyor, kim neyi uzun zamandır erteliyor, kim kendine tatlı tatlı bahaneler üretiyorsa hepsini tek tek önümüze koydu.
Ay Boğa burcuna geçtiğinde hepimizin hayatında tempo biraz yavaşlar. Sanki gökyüzü hepimize, “Bir sakinleş, kendine dön, rahatla” der. Bu dönem, konforun ve huzurun daha fazla önem kazandığı; güzel yemeklerin, kaliteli dokuların, sakin müziklerin ve huzurlu ortamların daha fazla arandığı günlerdir. Kendinizi daha çok evde hissetmek, daha çok dinlenmek isteyebilirsiniz. Bu tamamen doğal, hatta gerekli bir ihtiyaçtır.
Ay Boğa günlerinde bedenimiz de bu dinginliği ister. Uykumuz daha çok gelir, yemeklerden daha fazla keyif alırız, rahat kıyafetler giymek içimizi ferahlatır. Bu yüzden kendinizi biraz tembel hissederseniz sakın yargılamayın. Gökyüzünün ritmi böyle çalışıyor.
Venüs, hayatın keyifli taraflarını anlatan gezegen. Aşk, zevk, güzellik, para, estetik, sanat, yeme–içme, eğlence… Kısacası ruhun tat veren ne varsa hepsi Venüs’ün alanında. Şimdi bu gezegen Yay burcuna geçiyor ve atmosfer bir anda değişiyor. Yay’ın sembolü olan yayını gökyüzüne doğrultan Centaur, hedefi büyütmeyi, ufku genişletmeyi ve özgür adımlar atmayı anlatır. Venüs bu sembolün içine girince hepimize aynı mesaj gelir. “Genişle, keşfet, daraldığın yerden çık.”
Yay burcunun doğası; yolculuklar, yeni kültürler, eğitim, akademi, yabancılarla temas, doğa, iyimserlik ve büyük düşünmektir. Hal böyle olunca Venüs’ün bu alana girişi hem ilişkilerin hem eğlencenin hem de sosyal hayatın temposunu yükseltir. İnsanlar daha pozitif olur, daha hareketli olur, “hayat güzel ya, biraz keyif yapalım” hissi tekrar canlanır.
Gökyüzünde Venüs bugün öyle bir noktaya geliyor ki, adeta bir dönemi kapatıp başka bir dönemi açar gibi çalışıyor. Çünkü Venüs, gökyüzünün en güçlü yıldızlarından biri olan Toliman ’la, üstelik 29 derecenin kriz eşiğinde kavuşuyor. Astrolojide 29 derece zaten “son nokta , bitirme ,hesap kapatma” anlamına gelirken, Toliman ise önce zorlayıp ardından yükselten bir yıldız olarak bilinir. Bu yüzden bugünlerde hem kişisel hayatlarda hem de toplumsal konularda beklenmeyeni görme ihtimalimiz oldukça güçlü.
Venüs, kadınlar, ilişkiler, aşk, evlilik, güzellik, estetik, sanatçılar, sinema, eğlence dünyası ve parayla ilgili her şeyi temsil eder. Bu kavuşum kadınlarla ilgili konuları görünür hâle getirirken, toplumsal alanda kadınların sesini yükselten olayların, açıklamaların veya mücadelelerin gündeme taşınmasını sağlayabilir. Eğlence sektörü, ünlüler, film ve müzik dünyası, sosyal medya fenomenleri, moda ve kozmetik alanlarında hem şaşırtan hem sarsan gelişmeler olabilir. Venüs ilişkileri yönettiği için, bireysel hayatta da saklanan duyguların, gizli kalan gerçeklerin ve uzun süredir ertelenen konuşmaların hızla gündeme gelmesi mümkündür.
Mitolojide Hebe, tanrıların gençlik iksirini taşıyan neşeli ve çalışkan genç kız olarak anlatılır. Elinde altın kupasıyla tanrılara tazelik, enerji ve canlılık sunar. Fakat bu hikâyenin arka planı çok daha ilginçtir. Hebe bazen “yardım eden” rolünde o kadar kaybolur ki, kendi ne istediğini anlamakta zorlanır. Bir yandan iyilik yapmanın verdiği güç vardır, diğer yandan “her şey benden mi soruluyor?” yorgunluğu… İşte bugün yaşadığımız kavuşum tam olarak bu hikâyeyle aynı titreşimde.
Bu dönemde insanların içinde tuhaf bir koşayım, yardım edeyim, birinin yükünü alayım isteği belirir. Ama bunu yaparken fark etmeden kendi enerjisini düşürenler de olur. Birine destek olayım derken, hiç alakası olmayan konulara dahil olup yorulmak mümkün. Sanki görünmeyen bir çekim bizi “birilerine faydam dokunsun” tarafına doğru itiyor. Fakat aynı enerji, kullanılmaya açık bir kapı da yaratıyor. “Sen iyi niyetlisin, halledersin” cümlesinin yükünü sırtına alanlar çoğalabilir.
Sevgili okurlarım, bugün gökyüzünde dikkat çekici bir birleşme var. Ay ve Kuzey Ay Düğümü Balık burcunda yan yana geliyor. Ay burada ; zihnin yönünü, ihtiyaçların neye kaydığını, günlük akışın nasıl şekillendiğini ve halkın dikkatinin nereye döndüğünü anlatıyor. Kuzey Ay Düğümü de gelecekte açılacak kapıları gösterdiği için bu kavuşum hem bireysel hayatlarda hem dünya sahnesinde “şimdi buraya yönelim var” diyen güçlü bir etki yaratıyor.
Bireysel Etkiler
Bu dönem gökyüzünde Akrep burcunda retro bir Merkür var ve Zuben El Genubi gibi çok sert bir sabit yıldızla aynı hatta geçiyor. Akrep’in karanlık yüzü, Merkür’ün bilgi–iletişim tarafı ve yıldızın “lanetli bilgi, karmanın faturası” etkisi birleşince hem bireysel hem global alanda dikkat edilmesi gereken güçlü bir dönem başlıyor.
Bireysel Hayatta Nelere Dikkat Etmeli?
Gökyüzünde bu dönem Akrep enerjisi kadar iki yıldızın etkisi de dikkat çekiyor. Venüs, hem şans ve destek getiren Agena ile temasta, hem de haberci etkisiyle bilinen Mirzam ’la bağlantıda. Bu yüzden hem duygusal hayatımızda hem de ilişkilerde saklananların görünür olması kaçınılmaz. “Artık bilinsin, açılsın” diyen bir hava hâkim.
Aşkta bu dönem yüzeysel hiçbir şey yürümüyor. Venüs Akrep’te zaten derinlik ister, her şeyi en çıplak haliyle görmek ister. Buna bir de Mirzam’ın ‘duyurma’ enerjisi eklenince gizlenen duygular, konuşulmayan meseleler, ertelenen kararlar bir bir ortaya dökülüyor. Bir ilişkinin içindeki gerçek gündem neyse, bu dönem herkes onu duymaya ve söylemeye başlıyor. Bu bazen tatlı bir yakınlaşma yaratırken, bazen de “bu böyle olmayacak” dedirten netlik getiriyor.
Şimdi bir sorayım size… Merkür Akrep retrosu nasıl gidiyor? Herkesin yüzündeki o “bir şey oluyor ama tam da çözemiyorum” bakışı var ya, hah işte o buradan geliyor.
Merkür normalde hızlıdır; mesajlar, yazılar, komşular, öğrenciler, ticaret, trafik… Hayatın her köşesinden o koşuşturan enerjiyi hissederiz. Ama Akrep döneminde bir frene basıyor ve diyor ki
Güneş Yay’a adım attığında hepimizin üzerinde garip bir canlılık belirir. Sanki evren “Hadibakalım toparlanıyoruz” diye dürter. Bir anda daha pozitif, daha açık fikirli, daha hareketlioluruz. Bu dönem, küçük hesaplardan çıkıp biraz daha geniş düşünmenin zamanı.
Yay enerjisi her zaman ferahlık getirir. Bu yüzden Güneş’in Yay’a geçişi, hepimize “Hadihedef koy, bir plan yap, yolunu büyüt” der. İnsan kendi hayatına dışarıdan bakar gibi olur veatacağı adımları daha net görür. Abartmadan ama cesaretle… Tam da Yay tarzı.
Gökyüzü bugünlerde hepimize aynı temayı hatırlatıyor. Uzun süredir aklımızın bir köşesinde duran konular yeniden karşımıza çıkıyor. Bu geri dönüş, “Neden yine” dedirten bir durum değil. Daha çok, “Bunu artık doğru şekilde toparlama zamanı” dedirten bir süreç.
Bireysel Hayatta Etkiler – Eski Sözler Gündemde
Kasım ayının bu yeniayı, hafif hafif esip geçen o sıradan gökyüzü dönemlerinden değil. Akrep burcunun son derecelerinde gerçekleştiği için hem dünyada hem bireysel hayatta “derine inme” etkisi son derece güçlü. Sanki gökyüzü hepimize şöyle diyor; “Hazırlan… şimdi hakikati görme zamanı.”
Bu yüzden bu dönem unuttuğumuzu sandığımız pek çok konunun yeniden kapımızı çaldığı, sakladığımız duyguların yükseldiği, üzerini örttüğümüz meselelerin birer birer gün yüzüne çıktığı bir süreç. Akrep enerjisi görünmeyeni açığa çıkarır. Bazen serttir, ama tam da bu yüzden iyileştiricidir. Çünkü yeninin gelmesi için önce eskiyi temizlemek gerekir.
Mars ile Antares yan yana geldiğinde, gökyüzü adeta “hadi bakalım, şimdi kim gerçekten ne kadar kararlı?” diye sorar. Bu enerji hafif bir esinti gibi gelmez; tam tersine, insanın içini kıpır kıpır yapan, nabzını hızlandıran, kapıları zorlayan bir güç oluşturur. Sanki hayatın ritmi bir anda hızlanır ve içimizde uzun süredir bekleyen o cesur taraf kendini göstermeye başlar. Bu dönem, “kazanacağım” duygusunun yükseldiği, insanın kendine daha çok güvendiği ve hedeflerine karşı daha net bir tutum aldığı bir süreçtir. Ertelediğiniz işler artık gözünüzde büyümez, tam tersine sizi çağırır. “Tam zamanı” hissi çok baskındır.
Fakat bu enerjiyi doğru kullanmak önemlidir. Çünkü Mars cesareti artırırken, Antares hırsı keskinleştirir. Bu ikili bir araya geldiğinde, başarıya giden yolu hızlandırabilir ama aceleci davrananları da çabucak tökezletebilir. Evde, ilişkilerde, ailede ve iş ortamında konuşmalar hızlanır, gerilimli anlar daha çabuk büyür. Bir anlık öfke gereksiz bir tartışmayı alevlendirebilir. Bu yüzden bu dönem, “söz ağızdan çıkmadan önce iki kez düşünme” dönemidir. Enerji çok yüksek olduğu için en küçük kıvılcımın bile büyüme potansiyeli vardır.