Zararın neresinden dönülse kârdır

Cumhurbaşkanı Erdoğan, katıldığı TOBB Genel Kurulu'nda tasarruf tedbirleri hakkında konuştu. Ardından sosyal medya hesaplarından konuşmanın içeriğinden seçilen bir bölüm paylaşıldı:

“Biz tüyü bitmemiş yetimin hakkı olan kamu malının korunmasına daima ihtimam göstermiş bir hükümetiz.

Mali disiplinden taviz vermeyerek, ortalama bütçe açığının millî gelire oranını %2,4 seviyesinde tutarak bu hassasiyetimizi ispat ettik. Şimdi bunu bir üst seviyeye taşıyoruz.

Talimatım üzerine tasarruf kültürünü ve verimliliği artırmak için ekonomi yönetimimiz kapsamlı bir çalışma yaptı.

Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi’nin detaylarını Cumhurbaşkanı Yardımcımız Cevdet Bey ile Hazine Bakanımız Mehmet Bey açıkladılar.

Birincisi, bu paket kamuda verimliliği arttırarak tasarrufu sağlamayı amaçlıyor.

İkincisi, bu paketle birlikte çok güçlü bir uygulama modelini hayata geçiriyoruz.

Üçüncü ve son olarak tedbirler bütün kamuyu kapsıyor.

Yani merkezî idareler, yerel yönetimler, kamu iktisadi teşebbüsleri, döner sermayeler ve fonlar bu paketin kapsamındadır.

Bu çerçevede tasarruf tedbirlerine istisnasız olarak tüm kamu idarelerimiz ve personeli uymak zorundadır.

Harcanan her kuruşun hesabını soran bir bakış açısını egemen kılıyoruz.

Böylece ülkemizin kaynaklarını çok daha verimli ve öncelikli alanlarda kullanabileceğiz.

Paketin sadece 3 yıllık bir hedef olarak görülmemesi gerektiğine inanıyorum.

Kamuda tasarruf kültürünü kurumsal bir niteliğe kavuşturarak bu konudaki farkındalığın sürekli yüksek kalmasını sağlayacağız.

Burada bir noktayı özellikle vurgulamak durumundayım. 31 Mart’tan sonra muhalefet belediyelerinde yaşanan eş, dost, hısım, akraba atamalarının maşerî vicdanda nasıl yaralar açtığını hepimiz görüyoruz, ibretle takip ediyoruz.

Gerek kamuda tasarruf tedbirlerinin uygulanması gerekse nepotizmin engellenmesi noktasında muhalefetin de sorumluluk almasını bekliyoruz.”

Her başlık ayrı bir tartışma, ayrı bir köşe yazısının konusu. 21 yıllık AK Parti iktidarının özeti ve gelinen süreç paylaşılan bu metnin aksine şeyler söylüyor. Çok fazla irdelemeye de gerek yok. 31 Mart yerel seçim sonuçları ve çıkarılması gereken dersler ortada…

Azılı muhalefet gibi toptancı bir zihniyet ve saldırganlıkla hareket etmek en kolayı ya da yapmacık, içten pazarlıklı davranmak, bıyık altından sinsice gülmek, göz boyamak, dalkavukluk, laf cambazlığı ile çıkar ve konfor alanını koruma tercihi. Kendi adıma bu iki yoldan birini seçmek zorunda olmadığımın bilincindeyim bu kör dövüşe inat doğrulara ışık tutma gayretinin insana sağladığı öz saygının farkındayım…

Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) 3 Kasım 2002’de büyük hayal ve umutlarla iktidara geldi. 3 y ile (yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar) mücadele edeceğiz vaadiyle milleti can damarından yakalamışlardı. Bu ülkede adalet ve kalkınmaya; yolsuzluk, yoksulluk ve yasakların son bulmasına 21 yıl öncesi olduğu gibi bugün de ihtiyaç duyuluyor…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hitabeti güçlü ve etkilidir.  Nabza göre şerbet verir, milletin beklentilerini, taleplerini bilir. Bu bağlamda olması gerekenleri tek tek sıralar. Eleştirileri dikkate alır, öz eleştirisini yapar, hatasını kabul eder, tam her şey yoluna girecek derken bir bakmışsın muhalefetteymiş gibi davranarak hepimizi şaşkına uğratır, söylem ve eylem karmaşası ile çelişkiye düşer ve büyük bir hayal kırıklığı yaşatır…

AK Parti, tüyü bitmemiş yetimin hakkı olan kamu malının korunmasına gerçekten ihtimam gösterdi mi? 21 yılda kamuda tasarruf kültürü yerleşti mi? Liyakat ve nepotizm konusuna dikkat edildi mi? Devlet kurumlarında örgütlenmeye çalışan fetövari yapılanmalara karşı önlem alındı mı? Şatafattan, lüksten, kibirden, israftan kaçınıldı mı? Kaynaklar öncelik sırasına göre doğru kullanıldı mı, eşit ve adil bir şekilde paylaşıldı mı? Hatalardan ders çıkarıldı mı? Bu sorulara evet cevabını versek kendimizi kandırmış olmaz mıyız? Oluruz ve kendimizi kandırarak hiçbir yere varamayız.

Kendimizde olanı başkasında kınadığımızda ciddiyetimizi, saygınlığımızı ve güvenilirliğimizi yitirir alay konusu haline geliriz öyle değil mi? Öyle. Siyasette her şey iletişimle başlar iletişimsizlikle biter. Özden çıkmayan, samimiyetini yitirmiş söz muhatabına tesir etmez. Propaganda, slogan, algı belli bir süre uzatmaları oynatır fakat gerçekleri perdelemek başarısızlığa sürükler dolayısıyla kaybetmek kaçınılmaz hale gelir.

Siyasette büyük ideallere dürüst, samimi yol arkadaşlarıyla ulaşılır. Siyaset bir ekip işidir ama ekipleşme işi değildir. Çünkü ekipleşmek köreltir. Lider strateji belirleyen, riski, krizi yönetme kabiliyetine sahip, insan seçmeyi bilen kişiye denir. Herkes lider, idareci, yönetici olamaz…

Tekrar başa dönersek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla alınan tasarruf önlemleri geç kalınmış olsa da doğru bir adımdır. Zaten olması gereken budur bir lütuf gibi sunulması yanlıştır. Cumhurbaşkanlığı icra makamıdır. Siyasetin biran evvel kör dövüşten kurtulması, millete odaklanması, millete yar olması gerekir. Sorunu yok sayıp, konuyu saptırıp bana dokunmayan yılan bir yaşasın bencilliği ile köşesinde oturanı tarih affetmez. Ya hainsin ya cahilsin pozisyonuna düşmekte var, siz siz olun milletin aklıyla dalga geçmeyin. Susarak sorumluluktan kaçılmaz. Sorun belli, çözüm mümkün. Sözde değil özde harekete geçme zamanı. Zararın neresinden dönülürse kardır…