Akılalmaz bir gerçek, Kılıçdaroğlu yine tezkereye ‘Hayır’ diyor!

Seçimden önce CHP’nin en çok eleştirildiği konuların başında Irak ve Suriye tezkeresine “Hayır” demeleri geliyordu.

Terör örgütü PKK’ya ve uzantılarına yönelik operasyonları mümkün kılan tezkereye Türkiye’nin kurucu partisinin “Hayır” demesinin nasıl bir izahı olabilirdi ki?

Kendilerine sorulduğunda iki sudan gerekçe sıralıyorlardı.

Birincisi, tezkere süresinin seçimden sonraya sarkması…

İkincisi de tezkerede yer alan "Gerektiğinde yabancı askerlerin Türkiye'de bulunması" ifadesi…

Oysa çocuklar bile biliyordu ki gerçek nedenin bununla bir ilgisi yoktu.

Seçimlerde HDP ile işbirliği yapmayı planlayan ve dış politikada ABD yanlısı bir politika izleyen Kılıçdaroğlu iki partnerini de üzmek istemediği için tezkereye “Hayır” demişti.

Sonuçta, Türkiye’deki milliyetçi hassasiyetleri anlayamamanın bedelini seçimde hem kendisi ödedi hem de muhalif seçmene ödetti.

Normal şartlarda rasyonel bir siyasetçinin bundan ders çıkarmış olmasını beklersiniz değil mi?

Ama söz konusu Kılıçdaroğlu olunca artık rasyonaliteyi bir kenara bırakmak gerekiyor.

Zira kendisi dün grup konuşmasında Irak ve Suriye tezkerelerine bu sefer de ‘Hayır’ diyeceklerini açıkladı.

Gerekçe olarak yine “Asla ve asla yabancı bir askerin Türkiye'ye gelmesini istemiyorum” dedi.

Peki nedir bu yabancı asker meselesi?

Milli Savunma Bakanlığı bunu defalarca açıkladı.

Türkiye’ye eğitim amacıyla ve NATO görevleri kapsamında başka ülke askerlerinin gelebilmesi için bu madde eklenmek zorunda.

Örneğin, Türk askerinin S-400 kullanımı konusunda eğitilmesi için Rus askeri Türkiye'ye bu madde sayesinde davet edilebilmişti.

NATO kararıyla Kahramanmaraş'a konuşlanan Patriot füzeleri için Hollanda'dan gelen askeri ekip bu maddeden hareketle ülkemize gelebilmişti.

Yani sanki Türkiye’yi işgal etmek için askerler gelecek de CHP buna karşı çıkıyor!

Peki TSK ve MSB kaynakları defalarca açıklamışken, geçmişte CHP’nin ‘Evet’ dediği tezkerelerde de bu madde yer alıyorken, Kılıçdaroğlu bu basit gerçeği bilmiyor mu?

Elbette biliyor ama işine gelmiyor.

İşine gelmiyor çünkü yerel seçime yaklaşırken yine HDP’nin desteğinin hayati olduğunu zannediyor.

İşine gelmiyor çünkü ABD yanlısı bir dış politika perspektifinin dışına çıkamıyor.

Aksi halde PKK daha geçen hafta sonu Ankara’da Meclis’in karşısında bombalı eylem yapmışken, Türk Silahlı Kuvvetleri ve MİT bu eyleme karşılık Suriye’nin kuzeyindeki terör hedeflerini bombalıyorken, ABD bir Türk SİHA’sını düşürmüşken, bu ülkenin ana muhalefet lideri olarak tezkereye ‘Hayır’ demezdi.

CHP bu stratejik hatalarda ısrar ettiği müddetçe daha uzun yıllar muhalefette kalacak.

Ben şimdi asıl bu açıklamaya Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel’in ne diyeceğini merak ediyorum.

CHP içindeki değişimciler eğer gerçek bir değişimden söz ediyorsa başka konularda olduğu gibi bu konuda da Kılıçdaroğlu’nu eleştirmeli ve Genel Başkan’a rağmen ‘Evet’ diyeceklerini açıklamalılar.

Aksi halde değişimden tek kasıtlarının ‘koltuk’ olduğu eleştirilerini haklı çıkaracaklar.

İKTİDAR BİR HAFTADA İKİ KRİZİ USTALIKLA YÖNETTİ

Güvenlik bürokrasisinin zirvesindeki 5 isim son dönemde dikkat çekici bir performans sergiliyor.

Geçen hafta MİT Başkanı İbrahim Kalın, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Metin Gürak, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın bir araya gelerek çektirdiği 5’li fotoğraf teröre karşı verilen en güçlü mesajdı.

5 ismin birbiriyle uyum içinde çalışması, devlet çıkarlarını gözetirken içeride gereksiz politik tartışmalara girmemesi ve en önemlisi de hamaset yapmadan da etkin bir duruş sergilenebileceğini göstermesi gerçekten kıymetli.

İktidar son bir hafta içinde iki ayrı büyük dış politika krizini ustalıkla yönetti.

Akılalmaz bir gerçek, Kılıçdaroğlu yine tezkereye ‘Hayır’ diyor! - Resim : 1

ABD’nin Suriye’de bir SİHA’mızı düşürmesinin ardından büyük bir diplomatik kriz çıkabilir, Türkiye’yi hem politik hem de ekonomik bir türbülansa sokabilirdi.

Arka kapıdan yürütülen etkin iletişim sayesinde Pentagon özür diledi ve mesele büyümeden çözüldü. TSK ve MİT de bu olaydan etkilenmeden operasyonlarını sürdürdü.

Son olarak Hamas’ın masum sivilleri katlederek Filistin meselesine de büyük zarar verdiği saldırı, ardından İsrail’in abluka altındaki Gazze’ye başlattığı amansız operasyon karşısında da Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ekibi son derece akil bir tavır takındı.

Tarafları itidale davet ederken, sivillere yönelik saldırıları kınadılar.

CHP’den TİP’e muhalefetin kafası bu konuda son derece karışıkken, iktidar aşırı İslamcı çevrelerin gazına gelmeden meseleyi insani ve uluslararası ilişkiler düzleminde rasyonel bir zeminde ele aldı.

Tıpkı Ukrayna-Rusya savaşında olduğu gibi Türkiye arabulucu aktör olarak öne çıktı.

İç politikada iktidarı başta hukuk ve demokrasi olmak üzere çeşitli konularda zaman zaman eleştirsek de son dönemde dış politika ve güvenlik noktasındaki başarıları net bir takdiri hak ediyor.