Amik Ovası

Pamuk tarlaları, çırçır fabrikaları, pamuk haralları, Asi nehrinin asaleti, Afrin nehrinin deli akışı. Yazın kavurucu sıcağı, sonbahar sabahlarındaki keskin ayazı, tandır ekmeği, biberli ekmeği, oruğu (Hatay usulü içli köfte), kaytaz böreği, tuzlu yoğurdu, sarmaiçisi (Hatay usulü kısır), hambelesi, imşebbeki (Halka tatlısı), MZ marka Alman motosikletleri, üç gün üç gece süren düğünleri, düğünlerdeki halebi, şamta, şerciyye, gelin halayları, halay başının Aziz Tok’tan söylediği uzun havalar, düğün günü yenen döğme yemeği, düğün sonunda toplanan şabaş (gelin ve damada verilmek üzere toplanan, bir masa başında bir kişinin tüm düğün sakinlerine ilan ettiği, şeref ve itibar göstergesi paralar), Buğday başaklarının rüzgarda çıkardığı ses ve çocukluğum...

Yaşar Kemal bizim oraları görse bir romanda Amik ovasına yazardı.

Ova çocuğuyum. Alın terine saygı duyarım. Samimi dostluklar, sıkı akraba bağları, atamı sayarak, severek, sevgi ve saygı içinde büyüdüm.

Vefayı bilirim, sadakati de bilirim. Emeği ve emeğin değerini de bilirim. Amik ovasının sertliği, bereketi, kavurucu sıcaklarında büyümüş olmanın bağşettiği hasletleri hep üzerimde taşıdım.
Mert, vefalı, merhametli, hatırşinas, yiğit insanlar vardır Amik ovasında.

Çocukluğum, gençliğimin ilk yılları bu topraklarda, böyle bir ortamda geçti.

Üniversiteyi ise Diyarbakır, Dicle Üniversitesi'nde okudum.

Öğrencilik yıllarımda, çiçeği burnunda zamanın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ı gördüm bir Diyarbakır mitinginde.

Sesinde, hitabında, vücut dilinde tıpkı Amik ovasındaki gibi emekçi, yiğit, vefalı, hatırşinas, mert insanların hasletlerini gördüm.

Bizden biriydi. Cesurdu, kararlıydı, samimiydi.

Bu inanmış liderin peşine takılıp, iyi günde, kötü günde yanında olmaya karar verdim, bende en az kendisi kadar kararlı, inanmış, girişkendim.

Yıllar su gibi geldi geçti, 2012 MİT krizi, 17-25 Aralık 2013 olayları, Gezi parkı olayları, Başkanlık sitemi çalışmaları, Cumhur ittifakı süreci, 15 Temmuz hain darbe girişimi, ABD baskısı, Ekonomik yaptırımlar... Yaşanmayan hiç bir şey kalmadı. Herşeye rağmen kararlıydık.

Ne sevdamızdan ne de kavgamızdan vazgeçmedik. Bir yerel seçim öncesi bir toplantıda karşılaştığım Cumhurbaşkanımıza dedim ki asla sizden vazgeçmeyeceğiz. Töremiz, geleneğimiz, göreneğimiz, vefamız, sadakatimiz gereği söyledim, sözlerimin arkasındayım.

Ancak sayın Cumhurbaşkanının etrafındaki bazı ayrıcalıklı insanlar hep makam sahibi, servet sahibi oldular ve olmaya da devam ettiler.

Kibir ve enaniyetleri dağların zirvelerine ulaştı.

15 temmuzdan sonra "Bundan sonra Ömer’ler ile yol yürüyeceğiz" söylemi, yıllarını sayın Cumhurbaşkanımızın kutlu davasına feda etmiş, halkın içindeki gizli kahramanları heyecanlandırmıştı.

Fakat yaşanan süreç tamemen hayalkırıklığı oldu.

Yine aynı yüzler, tevazuyu kaybetmiş, halk İle bağını koparmış, kibir abidesi şahsiyetler, geçen yirmi sene içinde başka insanlar, başka yüzler yetişmemiş gibi bir makamdan başka bir makama terfi edip durdular.

Liyakat geri plana atılmış, en iyi yalakalık yapanlar, yakınlarını öne çıkarıp sayın Cumhurbaşkanına sunanlar söz sahibi olmuşlardı.

Peki herşeye rağmen, tüm yaşananlara rağmen neden Recep Tayyip Erdoğan.

Bir Adnan Menderes vakası, Bir Turgut Özal trajedisi yaşanmasın diye, 20 yıl içerisinde beklenti çıtasını üst seviyelere taşımış, gençliğinin en güzel yıllarını Türkiye’nin refahına harcamış, mücadele etmiş, kavgasını etmiş, gelir gelmez doları iki lira seviyesine düşürmüş, Türk parasından altı hane sıfırı atmış, IMF boyunduruğundan Türkiye ‘yi kurtarmış, devasa yollar, tüneller, köprüler yapmış, sağlık sektöründe devrim yapmış, yerli silahlar, sihalar yapmış, terörü bitme noktasına getirmiş, yerli otomobilin temelini atmış, Dünyanın gözünün içine baka baka Filistin halkına zulmeden İsrail siyonizmine meydan okumuş, darbeler ile ölümüne mücadele etmiş, vahşi batının doğurduğu ve büyüttüğü gezi parkı olaylarında dimdik durmuş, doğu ve güneydoğuya Türkiye tarihi boyunca yapılmamış yatırımları yapmış olduğu için, hala Türkiye’de Recep Tayyip Erdoğan kalibresinde bir lider olmadığı için Recep Tayyip Erdoğan. 

Demem o ki, Muhalefet kanadı, ekonomi kötü gidiyor, dış politika sıkıntılı, beşli çete söylemleri ile fırsat bu fırsat, artık Tayyip Erdoğan‘ı deviririz naraları atarken, seller ve depremler ile beli bükülmüş, tüm dünyada yaşananan coronalı, sıkıntılı yılları kendileri ile geçirseydik bu günleri ararmıydık soru işaretleri ile, ekonomide, dış politikada nasıl bir planlama yapacakları meçhul iken yüksek ses tonu ile konuşur, erken zafer naraları atar oldular.

Bu millet yapılan en küçük bir iyiliği de, kötülüğü de unutmaz.

Bu kadim devletin geleceğini meçhul ellere bırakmaz.

Son sözüm ,sayın Cumhurbaşkanı liyakat sahibi emektar insanları öne çıkarıp, halkın erken emeklilik talebini ve dış politikayı gözden geçirirse, ekonomik alandaki atılımları genişletirse halkın vefasını ve sadakatini her zaman olduğu gibi görecektir.

Bizi bilen bilir bilmeyende kendi gibi bilir.

Vesselam.