Arda Güler, Türkiye güler

Son yıllarda ülkece mutabık kaldığımız bir konu yok. Kutuplaşma çok. Kimin haklı kimin haksız olduğundan bağımsız; rengi, dili, ideolojisi olmadan herkesi bir çatıda toplamak çok anlamlı bir olay. Bunu şu anda, henüz 2005 doğumlu, 17 yaşında bir çocuk öyle güzel başarıyor ki bu mutluluk düşman çatlatır!

Taraflı tarafsız herkes Arda Güler neden oynamıyor sorusunu soruyor. Fiziği zayıf diyenler bile tamam ama neredeyse hiç süre almaz mı diyor. İşin güzel yanı ise Arda Güler’den bir tane sitem eden cümle duymuyoruz. Adaletsizlik yapılıyor bana diye isyan etmiyor. Çalışıyor, gülümsüyor, süre verilince golünü atıyor ve sabırla bekliyor. Bu sabrın altında ise çok derin bir özgüven yatıyor. O da biliyor ki hiç kimse Arda Güler’in bir dünya yıldızı olmasını engelleyemeyecek!

Fenerbahçe bu sezon 24'üncü resmi maçını oynarken, Arda üç kez ilk 11’de başlayıp bir gol, bir asist ile geceye damgasını vurdu. Bu çocuk gülünce bütün Türkiye güldü. Arda’nın liderliğinde Fenerbahçe de UEFA Avrupa Ligi’nde grupları lider bitirdi ve son 16’ya kaldı.

İş sadece Fenerbahçe ile kalmadı. Başakşehir, Fiorentina’nın olduğu grubu liderlikle bitirdi. Sivasspor ise çok kısıtlı bütçelerle yine grubunu lider bitirdi. Gecenin nazarlığı Trabzonspor’dan geldi. Malesef UEFA Avrupa Ligi'nde üçüncü olup, Konferans Ligi’nde yoluna devam etti. Mart ayında dört takımımız Avrupa kupalarında.

Soru ise şu: Dibe mi vurmamız gerekliydi eski günlere dönmek için?

20 yıldır Dünya Kupası'na katılamıyoruz. Geçen yıl Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi'nde sıfır çekti. Euro 2020’de ise sıfır çekip sadece bir gol atabildik. Lüksemburg ve San Marino maçları ise tam anlamıyla utanç tablosu.

Dün gece takımlarımızın aldığı sonuçlar, artık “kötü günler geride kaldı” mesajıdır. Kafayı yukarı kaldırma zamanı.

Buna öncülük yapan ve tüm ülke futbolunun saygısını kazanan Jorge Jesus’a ise ayrıca teşekkürler.