Aşkın En Zor Hamlesi: İlk Adım Çünkü bazen sevgi cesaretten önce gelir
Kadın ve erkek ilişkileri arasındaki güç savaşını, daha ilişki başlamadan gözlemleriz aslında. Her şey 'İlk adımı kim atacak?' sorusuyla başlar. Kadınlar, dişil dürtüleriyle ilk hamleyi erkekten beklerken; erkek, bunu bir güçsüzlük göstergesi olarak gördüğü için aynı şekilde kadından bekler.
İlişki daha başlamadan kurulan bu satranç, aşkı en baştan değersizleştirir ve içini boşaltır. Oysa aşk, Sartre’ın da dediği gibi, 'Kendi özgürlüğünü bir başkasının özgürlüğüne bırakma cesareti'dir. Ve bu cesaret, taktik değil açıklık ister.
Ama artık hissetmek yetmez; hissettirmemek marifet sayılır. Mesaj attığında saniyeleri sayan değil, saatleri umursamayan 'güçlü' bir görüntü vermek esastır. Çünkü güçlü görünmek uğruna herkes, kendi hislerini bastırmak zorunda kalır.
Günümüzde sıkça yakındığımız 'gerçek aşkı bulamama' sorunu da tam burada başlar.
Aşk, bir güç yarışına dönüşürse herkes kaybeder. Çünkü aşk, en zayıf anlarında bile kendini göstermeye cesaret edebilenlerin işidir.
İlk mesajı atan, ilk bakan, ilk sarılan belki de en cesur olanlardır.
İlk adımı atmak kaybettirmez.
Aksine, atılmamış adımların pişmanlığı, suskun kalmış sevgilerin yalnızlığıdır esas kayıp.