Güçten kim korkar?
Bu sorunun cevabı, önce erkek mi kadın mı olduğuna göre değişiyor. Eğer kadınsanız, karşınızdaki erkeğin gücünden korkmuyor; aksine ona çekiliyorsunuz. Ama eğer erkekseniz, işte o zaman gücün karşınızda olması sizi – her ne kadar itiraf etmeseniz de – korkutuyor.
Çünkü bizim toplumumuzda bir erkek olarak hep 'güçlü olmalısın' diye yetiştirildiniz. ‘Erkekler ağlamaz’ dendi, duygular bastırıldı. ‘Ağabeysin, kardeşini korumalısın’ dendi, sorumluluk yüklendi. ‘Güçlü ol ki saygı gör’ öğretisiyle değer, güçle eşitlendi. Zamanla bu kodlar öyle içselleştirildi ki, karşınızda kendinden emin, ekonomik özgürlüğü olan, zihinsel ve duygusal olarak ayakta durabilen bir kadın gördüğünüzde, içinizde oluşan yetersizlik duygusunu bile fark edemediniz.
Hiç dikkat ettiniz mi? Güçlü kadınlar genelde yalnız oluyor. Sanki kariyerimize odaklanıp orada büyümeyi tercih ettiğimizde evlenemez ve çocuk yapamazmışız gibi davranıyorlar. Aynı anda hem anne hem eş hem de işteki rolümüzde en iyi olamazmışız gibi. Ve haksız da sayılmazlar. Ayakları üzerinde duran, kendi maddi özgürlüğünü kazanmış birçok kadın ya bekar ya da eşinden ayrılmak durumunda kalmış.
Psikolojide buna ‘ego threat’ yani ego tehdidi deniyor. Erkek, başarılı ve özgüvenli bir kadın karşısında kendi ‘yetersizlik’ duygusuyla yüzleşiyor. Bu tehdit, çoğu zaman fark edilmeden kaçınma davranışı yaratıyor. Aynı zamanda bu durum, toplumsal cinsiyet rollerinin çatışmasıyla da açıklanıyor. Erkeğe ‘Sen güçlü olacaksın’ diye yıllarca yüklenen anlam, kadının güçlü olmasıyla sarsılıyor.
Kadınlar artık güçlerinden korkmuyor. Peki ya erkekler? Kadının gücünü kendine bir tehdit değil, bir denge unsuru olarak görebilecek kadar kendine güvenmiyor mu?