Neden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi?

0:00/ 0:00

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bir gereksinimin neticesi olarak hayata geçti. Bugün muhalefet bloğunun ana seçim gündemi Parlamenter Sistem’e geri dönmek üzerine şekilleniyor. Özellikle genç seçmeni bu yönde etkilemeye çalışıyorlar. Türkiye, Parlamenter Sistem ile yönetilirken neden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne ihtiyaç duyuldu? Türkiye’yi sistem değişikliğine mecbur bırakan gerekçeler neydi?

Türkiye, demokrasi anlayışının gerekliliği olan çok partili siyasi hayata Cumhuriyet'in ilanından tam 23 yıl sonra geçebildi. Buna rağmen ilerleyen yıllarda Türk demokrasisi askeri ve sivil pek çok müdahaleye karşı mücadele vermek zorunda kaldı.

1960 yılında gerçekleşen askeri darbe ile Demokrat Parti iktidarına son verildi. 1924 Anayasası ve Meclis feshedildi. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve milletvekilleri başta olmak üzere binlerce kişi tutuklandı. Başbakan Adnan Menderes, bakanları Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu idam edildi. Darbeyi gerçekleştirenler tarafından hazırlanan Anayasa, 1961’de kabul edildi.

Aradan geçen 20 yıllık süreçte kaos, krizler bitmedi ve 12 Eylül 1980'de yine askeri darbe ile yönetime el koyuldu. Süleyman Demirel’in Başbakan olduğu hükümet düştü. 650 kişi gözaltına alındı. Meclis lağvedildi, 1961 Anayasası uygulamadan kaldırıldı. Siyasi partiler kapatıldı, 1,5 milyonu aşkın kişi fişlendi, 30 bin kişi yargılandı, işkencelere maruz kalarak hayatlarını kaybedenler oldu, aralarında reşit olmamış çocuklar dâhil 49 kişi idam edildi. 1982’de yeni darbe Anayasası yürürlüğe girdi.

12 Mart 1971, 27 Nisan 2007 muhtıraları ve 28 Şubat 1997 Post-modern darbesi ile meşru hükümetler istifaya zorlandı, halkın siyasi iradesi görmezden gelindi.

15 Temmuz 2016’da millet iradesine karşı yeni bir darbe girişimi gerçekleşti. TBMM başta olmak üzere birçok kamu kurum ve kuruluşları bombalandı. 251 kişi hayatını kaybetti. 2 biden fazla kişi yaralandı. Türkiye, darbeler ve muhtıralar sonucunda siyasi, ekonomik ve sosyal büyük zarara uğradı.

Anayasalar idealde devleti, toplum ve temsilcileri tarafından hukukla sınırlandırmak için hazırlanmış metinlerdir. Türkiye’de ise bunun tam tersi, devleti sınırlamak değil, toplumu baskı ve tehdit ile hizaya sokmak amacıyla hazırlanmıştır.

1961 ve 1982 Anayasaları darbelerden sonra darbecilerin hazırladığı anayasalardır. Darbe Anayasaları millete, milli iradeye, iktidara güvensizlik üzerine hazırlanmıştır. Buna bağlı olarak milletin iradesi ile iktidara gelen hükümete vesayet odaklarını ortak tayin etmiş, yani milli iradeye karşı gelen vesayet sistemi oluşturulmuştur.

Parlamenter Sistem’i nasıl hatırlıyoruz? Yönetimdeki çift başlılık, buna bağlı siyasi iç çekişmeler. Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki tartışmalı ve sıkıntılı süreç. Darbeler ve ardından demokrasi düzenini yeniden dizayn etme çabaları. Seçimlerden sonra kurulmaya çalışılan istikrarsız, siyasi ve maddi çıkarlara dayalı kısa süren koalisyon hükümetleri…

Parlamenter Sistem’in yol açtığı koalisyon ve sağlanamayan istikrar, vesayetçi yapılanmalar ve darbeler, toplumsal barış, refah, demokratik hak ve özgürlükleri pek çok açıdan olumsuz yönde etkilemiştir. Söz konusu etkilerin tarihsel panoramasını sıralasam yazı uzar da uzar.

Kısa birkaç örnek vereyim: 1975’de Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk ile Başbakan Süleyman Demirel arasında yeni Genelkurmay Başkanı’nın belirlenmesiyle ilgili anlaşmazlık çıktı. Sonrasında 1980 darbesinin mimarı Kenan Evren Genelkurmay Başkanı olarak atandı.

1992’de Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile Başbakan Süleyman Demirel arasındaki anlaşmazlık sonucunda Türkiye, ekonomik ve siyasi krizin eşiğine geldi.

Yine 1997’de Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile Başbakan Necmettin Erbakan arasındaki anlaşmazlık sonrası yaşanan ve siyasi tarihimize “Post-modern darbe” olarak geçen kriz sonucu, Necmettin Erbakan Başbakanlık görevinden istifa etti. Sonrasında yaşanan gelişmeler 2001 krizinin yol haritasını belirledi.

2001’de Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasında yaşanan Anayasa krizi sonucunda Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizi yaşandı.

1970-1980 yılları arasında toplam 12 hükümet kurulmuş, bu hükümetlerin ömrü ortalama 10 ay sürmüştür. 1991-2002 arasındaki dönemde dokuz hükümet kurulmuş, ortalama ömürleri 16 ay olmuştur. Netice olarak Türkiye’nin yaşadığı en büyük siyasi, ekonomik krizler, koalisyon dönemlerinde ortaya çıkmıştır.

2002’de AK Parti tek başına iktidara geldi ve 21 yıldır ülkeyi yönetiyor.

14 Mayıs 2023 Genel Seçimleri’ne 10 gün kaldı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti yüz yılını geride bıraktı. Parlamenter Sistem ile yönetilen Türkiye bir türlü beklenen huzuru, refahı ve gelişmeyi yakalayamadı. Sosyal, siyasi ve ekonomik krizler yakamızı bırakmadı. 16 Nisan 2017’de halkoylamasıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kabul edildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Son beş yıldaki uygulama tecrübesine ve değişen ihtiyaçlara göre Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni restore ederek, Türkiye Yüzyılı hedeflerimize daha fazla katkı verecek şekilde geliştireceğiz” ifadesini kullandı. Açıkçası hangi sistem olursa olsun iyi yönetilemedikten sonra sorun çıkarır.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin henüz oturmamış yanları olsa da Parlamenter Sistem’e göre Türkiye için çok daha avantajlı çünkü darbelerin, koalisyonların, siyasi çatışmaların, vesayetçi yapıların olmadığı bir Türkiye’nin önünü açıyor.

Pandemi, seller, depremler, yangınlar, uluslararası yaptırımlar, Rusya, Ukrayna savaşı derken içinde bulunduğumuz küresel ekonomik şartların etkilerine Parlamenter Sistem ile yakalasaydık üstesinden gelemeyeceğimiz daha büyük sorunlar ortaya çıkardı.

Parlamenter Sistemi geri getireceğiz vaadinde bulunan muhalefet bloğunda Parlamenter Sistem’in pratiğini görebiliriz. Alınamayan kararlar, anlaşmazlıklar, paylaşılamayan makamlar, pazarlıklar ve çıkan siyasi krizler. Dolayısıyla iktidara geldiklerinde neler olabileceğini anlamak zor değil.

Cumhurbaşkanını, milletvekillerini halkın seçtiği, seçimden sonra yürütmenin ve yasamanın hükümet kurma arayışları içine girmeden görevine başlaması, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin sağladığı kolaylıklardan birisidir. Yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanı ile yasamanın merkezi olan Meclis'in, millete bahanesiz ve doğrudan sorumlu olması önemli. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, halkın seçtiği yürütmenin başı Cumhurbaşkanı tarafından liyakat ve ehliyet sahibi kişilerin bakan olarak atanması hükümete daha etkin ve hızlı çalışma şansı veriyor.

Son olarak burada restore konusuna dikkat çekerek, kuvvetler ayrılığı ilkesi, hukukun üstünlüğü, milli politikalar, liyakat anlamında oluşabilecek boşluklar, sorun teşkil edecek hususlar gözden geçirilmeli varsa eksiklikler giderilmeli. Ekonomik ve siyasi istikrar, refah, tam bağımsızlık, adalet, eşitlik, milli irade ve özgürlükler güvence altına alınıp sarsılmaz bir zeminde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi işlevselliğini sürdürmeli. Türkiye’nin ekonomik, siyasi, sosyal refaha tam anlamıyla ulaşması Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile çok daha mümkündür. Parlamenter Sisteme geri döneceğiz diyenlerin amacı Türkiye’yi geri sarmaya zorlamak, kendilerine siyasi ve iktisadi ikbal kapısı açmaktır…