Seçim ilk turda biter mi ve Rusya 14 Mayıs seçimlerinin neresinde?

0:00/ 0:00

ABD’nin 1948’de Yunanistan ve Türkiye’yi Marshall yardımları ile kontrol altına almasının temel sebebi, Rusya’ya karşı iki ileri karakol oluşturmaktı.

Türkiye için konuşacak olursak, ABD, hibe silahlarla Türk ordusunu idare ederken, Rusya’ya karşı caydırıcılığı Türkiye’de kurduğu Amerikan askeri üslerinde saklıydı. Amerika için Türkiye her daim Rusya’nın hasmı/düşmanı olmak zorundaydı. Komünizmle mücadele dernekleri kurdurarak; “Allahsız Rusya”ya karşı bir cephe oluşturmasının nedeni de buydu.

Menderes, Özal, Demirel, Rusya ile iş tuttukları için Amerika tarafından cezalandırıldı.

Ecevit ve Erbakan ABD ile iş tutmadıkları için siyasi hayatları bitirildi.

Peki şimdi Amerika-Rusya denkleminde 14 Mayıs seçimlerine dönük hangi pozisyonlara hazırlanıyor?

Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun dış politika danışmanı Ünal Çeviköz, Newsweek Dergisi’ne yaptığı açıklamada üç şeye vurgu yaptı: NATO’ya bağlılık, S-400’leri ABD’nin istediği şekilde çözme sözü ve Rusya’ya yaptırımlara uyarak, Rusya’ya Türkiye’nin bir NATO üyesi olduğunun hatırlatılması.

Ünal Çeviköz’ün bu açıklamaları tam da Amerika’nın duymak istediği sözlerdi.

Gerçi, Çeviköz’ün söylemlerini daha önce Altılı Masa’nın tüm liderleri farklı ortamlarda ve farklı şekillerde dile getirmişlerdi. Ama Cumhurbaşkanı adayının baş danışmanının açıklamaları Kılıçdaroğlu’nu bağlardı ve önemliydi.

Çeviköz’ün açıklamaları ABD’ye bağlılık sözü vermekten başka anlama gelmez.

Kılıçdaroğlu, her fırsatta, iktidara gelmeleri durumunda İMF ile görüşmelerin yeniden başlayacağının sinyallerini veriyor. İMF ya da Dünya Bankası’ndan borç alarak yoluna devam edeceği anlaşılıyor.

Türkiye, Erdoğan yönetiminde İMF’ye borçlarını sıfırlarken, İMF’nin faiz kıskacından kurtulmak ve “borç alan emir de alır” ilkesi üzerine hareket etmişti.

Türkiye, Erdoğan döneminde Rusya ve doğu bloku ile yakınlaşan ama ABD ve Batı'nın tüm girişimlerine rağmen, iktidarda kalmayı başaran bir siyasetle tanıştı. Amerika, Menderes gibi Erdoğan’ı da sistem-siyaset dışına atmayı birçok kez planladı ama başarılı olamadı. Erdoğan’ı etkisiz hale getirmek, Baykal’ı CHP’nin başından uzaklaştırmak kadar kolay olmadı, olamadı.

Ünal Çeviköz’ün açıklamalarıyla, Millet İttifakı’nın Suriye, Doğu Akdeniz, Karadeniz, Yunanistan politikaları ile enerji ve savunma sanayii yaklaşımlarında yeniden ABD’nin “yancısı” pozisyonuna geçmeye hazır olduğu anlaşılıyor. Oysa, Türkiye bedeller ödeyerek, kendi çıkarlarını önceleyen dış politika tezlerini hem ABD’ye hem de bölgedeki tüm ilgili ülkelere kabul ettirdi.

NATO’dan ve Avrupa’dan vazgeçmeden ve NATO’nun ve Avrupa’nın vazgeçemeyeceği bir Türkiye’nin aynı zamanda Rusya ile de dost olabileceğini gösterdi.

Türkiye için asıl önemli konulardan biri de Türk Devletleri Teşkilatı’nın kurularak, gelecekte Türk Dünyası’nın ekonomik bir güç birlikteliği ve ortak güvenlik kaygıları oluşturmasının önünün açılmasıdır. Bu konuda da Rusya ile bir sorun yaşanmaması, Rusya’ya rağmen, Karabağ’da Azerbaycan ile yan yana, Ermenistan’a had bildirilmesi Türkiye’nin hem gücünü hem de bu gücün Rusya’ya kabul ettirilmesine işaret eder.

Millet İttifakı, seçimi kazanması durumunda ABD ve Batı’nın çıkarlarını önceleyen ve Rusya’yı gözden çıkaran bir dış politikaya hazırlanıyor. Türkiye ekonomisini yeniden İMF ve uluslararası finans kuruluşlarının insafına bırakacak para politikalarına dönüş planlıyorlar.

Bütün bu politikaları uygulamak için önce iktidarı kazanmaları gerekiyor.

Peki kazanabilecekler mi?

İki ay öncesine göre, son anketlerde Cumhur İttifakı’nın oylarının artış trendini sürdürdüğü gözleniyor. Meydanlara ve sokaklara bakıldığında ise Millet İttifakı’ndaki coşku ve heyecan kaybedilmiş gibi görünüyor. Kılıçdaroğlu’nun vaatlerine karşı, icranın başında bulunan Erdoğan’ın uygulamaları öne geçti. Millet yapılacağı vaat edilene değil, yapılana bakıyor. Sonrası içinse, “kimin yapabilme kapasitesinin yüksek göründüğünü” değerlendiriyor.

Seçimin birinci turda sonuçlanma ihtimali olduğu gibi ikinci tura kalması da mümkün. Bunu kararsızların sandığa gidip gitmemesi ve son raddede tercihlerini kimden yana kullanacağı belirleyecek. Erdoğan’ın özellikle dar gelirli seçmende, 14 Mayıs’a kadar ekonomik kaygıları daha da azaltması durumunda ilk turda seçilme ihtimali yüksek. Seçimin ikinci tura kalması durumundaysa, Erdoğan, CHP dışında diğer tüm parti ve adayların tabanından oy alabilir ve ipi çok rahatlıkla göğüsler.